Avrupa Birliği liderler zirvesinin ardından açıklanan bildiride Türkiye ile ilgili iyimser fakat koşullu ifadelere yer verilmesi, Türk Dışişleri tarafından da temkinli bir dille karşılandı. Ancak AB’nin yayınladığı bildirinin Türkiye-AB ilişkilerinde bir yakınlaşmadan ziyade mevcut mesafenin teyidi olduğu yorumları da var.
Nitekim, ana muhalefet partisi CHP’nin yaptığı değerlendirmede ise Türkiye’nin birlik tarafından halen bir “dış ilişkiler” konusu olarak görüldüğüne dikkat çekildi.
AB bildirisinde “Siyasi partilerin ve medyanın hedef alınması ve yakın zamanda alınan kararlar, insan hakları açısından önemli bir gerilemeye işaret etmekte ve Türkiye’nin demokrasiye saygı, hukukun üstünlüğü ve kadın hakları yükümlülükleriyle çelişmektedir” ifadesine yer verildi.
Raporda yer alan kritik ifadelerden biri şöyle: “Türkiye’ye uluslararası hukuka aykırı yeni provokasyonlardan ve tek taraflı adımlardan kaçınması çağrısında bulunuyoruz.”
Yani, Ankara’nın Atina ile ilişkilerini düzeltmek üzere attığı adımlardan sonra gelen zirvenin sonuçlarına göre AB aslen Yunanistan ile Türiye arasında geçtiğimiz yıl Akdeniz’deki egemenlik sahaları üzerine başlayan gerilime odaklanıyor ancak Türkiye’ye herhangi bir güncel yaptırım öngörmüyor.
AB, Aralık 2020’deki zirvesinde Doğu Akdeniz geriliminin ardından Türkiye ile ilgili olası yaptırım kararını ABD’de Joe Biden’ın görevi devralmasından sonraya bırakmış, daha sonra da Biden’ın telkiniyle yaptırımdan vaz geçmişti. Bu konudaki haber ve yorumlar, son zirveyle de teyit edilmiş oldu.
AB’nin koşulları
Nitekim, Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel, zirve sonrasında AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile yaptığı çevirmiçi basın toplantısında Türkiye ilişkilerini geliştirmekten söz ederek “Bizim için Türkiye’nin olumlu ve ılımlı tutumunu devam ettirmesi önem taşıyor. Diyaloğun verimli olmasını umuyoruz” dedi.
Michel, muhtemelen nisan ayında bir ziyaret gerçekleştirmek için Türk makamlarıyla temas haline olduklarını da ekledi.
Doğu Akdeniz konusunun AB üyeleri için öneminden söz eden Michel, iyi ilişkilerin koşulunu şöyle ifade etti. “Türkiye’nin gelecek haftalarda ve aylarda ılımlı tavrını sürdürmesi halinde biz de AB ve üyeler olarak masaya daha somut teklifler koymaya hazırız. Türkiye ile daha öngörülebilir bir ilişki istiyoruz. Geliştirilmiş ilişkilerde başlıklar ise Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, toplumlar arasında temaslar ve seyahat ve tabii göç konusu.”
Von der Leyen de Türkiye’rir yaptırımların gündeme geldiği Aralık 2020 zirvesinden bu yana “yapıcı” bir tutum sergilediğini, ancak ilişkilerin halen “kırıgan” olduğunu söyledi. Avrupa Komisyonu başkanının koşul cümleside de şöyle oldu: “Türkiye yapıcı bir tutum izlemezse ve özellikle Doğu Akdeniz’de tek taraflı adımlara, provokasyonlara dönerse bu iş birliklerini askıya alacağız.”
Her iki AB yetkilisi de Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini ve HDP’ye açılan kapatma davasını eleştirdi ancak öncelikli vurgu Doğu Akdeniz üzerineydi. Gelişmeye açık bulunan konular ise Suriyeli mültecilerin finansmanı, Gümrük Birliği ve vize serbestisi. Haziran ayında gerçekleşecek AB zirvesinde tüm bu konular tekrar ele alınacak.
Türkiye: AB Kıbrıs konusunda tek taraflı
Türk Dışişleri ise konuyla ilgili açıklamasında “Raporun, değerlendirme bölümünde olumlu gündemin gereği vurgulanmış olsa da birkaç üye ülkenin dar görüşlü iddialarının etkisinde ve Türkiye-AB ilişkilerine tek yönlü bakış açısıyla kaleme alındığı görülmüştür. Bununla birlikte, Türkiye-AB ilişkilerini olumlu gündem temelinde ilerletme konusunda raporla ortaya konulan çabayı ve Zirve Bildirisine yansıtılmaya çalışılan söylemi memnuniyetle karşılıyoruz” dedi.
AB’yi Kıbrıs konusunda “önyargılı” ve “tek taraflı” olmakla eleştiren açıklamada “Yunan-Rum ikilisinin maksimalist tutumunu, tek yönlü kışkırtıcı faaliyetlerini görmezden gelen ya da AB dayanışması ruhuyla engelleyemeyen AB’nin, ülkemizin ve KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerini yasadışı olarak nitelendirmesi uluslararası hukuka aykırıdır. AB’nin bu konuda yetki ve yargı hakkı da bulunmamaktadır” dendi.
CHP: Türkiye AB’nin iç değil dış meselesi
Raporu değerlendiren TBMM Dışişleri Komisyonu CHP Grup Sözcüsü Ünal Çeviköz, yazılı açıklamasında “Bildiride AB’nin Türkiye ile ilişkilerinin Doğu Akdeniz başlığı altında bir dış politika konusu olarak ele alınmaya devam ettiği görülmektedir” dedi.
AB’nin Türkiye’deki insan hakları konusundaki endişelerine de değinen değerlendirme şu ifadelerle sona erdi:
“Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin yeniden karşılıklı saygı ve ortak yararlara dayalı şekilde, üyelik müzakerelerinin canlandırılmasını da içeren bir dönüşüme ihtiyacı vardır. CHP olarak, bu dönüşümün sağlanması amacıyla gerekli atılımları yapacak, yurttaşlarımızın hak ettiği şekilde AB ile ilişkilerimizin çağdaş ve uygar bir seviyede sürdürülmesi için çalışmaya devam edeceğiz.”
‘AB Türkiye’yi Rusya gibi görüyor’
AB zirvesiyle ilgili dikkat çekici analizlerden biri, deneyimli diplomat, emekli Büyükelçi Oğuz Demiralp’ten geldi.
Demiralp, T24’teki köşesinde şu soruları sordu:
“Neden Türkiye’nin AB’ye katılım müzakerelerinden, adaylık sürecinden söz edilmiyor? Neden insan hakları konusu nerdeyse es geçiliyor? Türkiye’ye zaten yaptırım uygulanıyor, müzakerelere devam etmeyerek ve Gümrük Birliğinin güncellenmesi geciktirilerek. Bu yaptırımlar da bizim gidişimizin ve geleceğimizin olumsuz şekillenmesine katkı yapıyor. Neden bu hususlar tartışılmıyor?”
Demiralp’in bu sorulara verdiği yanıt ise şöyle oldu:
“AB artık Türkiye’ye bir aday ülke gözüyle bakmıyor. İnsan hakları konusunu da Avrupa Konseyi’ne bırakıyor. İstanbul Sözleşmesiyle ilgili asıl özlü açıklamalar Avrupa Konseyinden geldi. AB artık bizi nerdeyse Rusya gibi görüyor. Gene ilerleme raporları takvimine göre çıkar, AB parlamentosu da yüksek sesli kararlar kabul eder, ama bütün bunlar AB’nin siyasal karar vericilerini pek etkilemez. Tersine, soran olursa, müzakereleri iyice gömmek için gerekçe olarak kullanırlar. AB artık “Türkiye bana zarar vermesin, bana ilişmesin de ne yaparsa yapsın” havasında.