Bugün yapılan TÜSİAD Genel Kurulu’nda hükümete ekonomiden kadın haklarına, ifade özgürlüğünden hukuk ve demokrasiye bir dizi eleştiri getirildi.
Covid-19 testi negatif çıktığı halde bazı semptomlar geçirdiği halde çevrimiçi düzenlenen genel kurula katılan TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, konuşmasına kuruluşun 50. yılını idrak ettiğini söyleyerek başladı.
Kaslowski, “Biz ekonomide, siyasette, sosyal alanda tartışılan konularda görüşlerimizi söyleriz, bunu yaparak da o konu özelinde taraf oluruz… Ülke yararını hangi tezde gördüğümüze bakar, ona göre konuşuruz. Çoğu zaman da alternatif yollar, görüşler üretir, bunları ortaya koyarız… Biz, konumların değil konuların savunucusuyuz” diyerek TÜSİAD’ın önemsediği bazı konuları sıraladı.
Bu maddelerden biri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kadın haklarını savunan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı oldu. TÜSİAD Başkanı, “Özellikle 21. yüzyıl dünyasında kadınların haklarının tam anlamıyla hayata geçirilmesi, onların şiddetten korunması öncelikli bir konudur. Kadınların iş dünyasında ve aslında hayatın her alanında eşit muamele görmeleri hem her şeyden önce bir insan hakları meselesidir hem de bir ülkenin ekonomik cazibesini etkileyen unsurlardan birisidir. Bu nedenle bizzat Avrupa Konseyi bünyesinde tüm ülkelerce imzalanmış, Türkiye’nin öncülük de yaptığı, ilk imzacısı Türkiye olan ve dünyanın incisi şehrimizin adını taşıyan İstanbul Sözleşmesinden çıkılmasını, daha önceki basın açıklamalarımızda da vurguladığımız gibi, düzeltilmesi gereken bir karar olarak değerlendirdiğimizi tekrarlamak istiyorum” diye konuştu.
“Reformların uygulanması önemli”
Ekonomi konusundaki eleştirilerin temelinde ise istikrar konusu vardı:
“Kalkınma unsurlarının önkoşulu bir ülkedeki istikrardır. Yalnızca siyasi istikrardan değil kurumsal istikrardan bahsediyorum. Son iki buçuk yıl içinde en önemli kurumlarımızdan TÜİK’in Başkanı dört, Merkez Bankası’nın Başkanı ise üç kez değişmiştir. Demokratik hukuk devletlerinde kamusal alanda hizmet gören kişilerin atanması, görevden alınması, kısaca devlet personel rejimi, yasamadan aldığı güç ile yürütmenin uhdesinde olan bir konudur ve öyle olmalıdır. Zira hükümet, programı çerçevesinde, en uygun insan kaynaklarıyla amaçlarına ulaşmak isteyecektir. Bu tür görev değişikliklerinde, ancak şeffaflık ve hesap verilebilirlik dikkate alındığında piyasa ekonomisinin daha sağlıklı çalışması sağlanır. Yatırımcılar bunun gerçekleştiğine kani olduğunda, yatırım ortamındaki iyileşme ile beraber, Türkiye yeniden yapılanan tedarik zincirlerinde hak ettiği yeri alacak, yatırım pastasındaki payı da artacaktır.”
“Rezervlerimiz azaldı”
Covid-19 salgınının dünya ekonomisine etkilerinden söz eden Kaslowski, “Pandemi yılında kredi genişlemesine bağlı olarak gerçekleşen istisnai büyüme ile enflasyonist baskıların arttığı, işsizlik sorununun devasa boyutlara eriştiği, hem faizin hem kurun yükseklerde seyrettiği bir ekonomik ortamda yaşıyoruz. İşsizlik, toplumumuzun bugününü ve geleceğini korkutucu şekilde tehdit etmektedir. Bunun yanında geçmiş on yılın küresel ölçekteki kolay finansman koşulları, giderek ortadan kalkıyor. Rezervlerimiz azaldı” dedi.
Hükümetin yeni bir ekonomi paketiyle piyasalara olumlu mesaj vermeye çalıştığından söz eden TÜSİAD Başkanı, “Geçtiğimiz üç yılda, benzer programların ve eylem planlarının açıklandığına tanık olduk. Bunların istenen sonuca ulaşamadığını da, üzülerek gözlemledik” diyerek yapısal reformların bir an önce hayata geçirilmesini istedi.
Kasloswki, konuşmasında Türk Lirası’nın değer kaybına da yer verdi: “TL’ye, kaybettiği güveni mutlaka yeniden kazandırmalıyız. Aksi halde krizden çıkışımızın çok zorlaşacağı kanısındayız. TL’nin zayıflığı bizi de dışsal şoklar karşısında sürekli zayıf bırakacaktır. Bu hedefe yönelik olarak bugüne dek titizlikle korunan bütçe dengesine daha fazla dikkat etmek, daha önce ülkemize büyük sıkıntılar yaşatan ikiz açık ortamına, dönmemek gerektiğini düşünüyoruz.”
Merkez Bankası kararından sonra dolar zıpladı
TÜSİAD Genel Kurulu’ndan hemen önceki gece, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Murat Çetinkaya görevden alındı. Çetinkaya’nın yerine ise Mustafa Duman atandı.
Haftaya 8.07 lira seviyelerinde başlayan ABD doları, kararı takip eden gün içinde yükselişini sürdürdü ve akşam saatlerinde 8.20 TL’den işlem gördü.
Gün içinde konuşan yeni Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, “Enflasyon ve enflasyon beklentileri sıkı bir para politikası duruşu gerektiriyor. Politika faizini enflasyon üzerinde bir düzeyde oluşturmaya devam edeceğiz. Kararlarımızı veri odaklı alacağız” dedi.
TÜSİAD Başkanı’nın konuşmasının son bölümünde ise demokrasi ve laiklik vurgusu vardı: Tercihler de aslında nettir ve Türkiye’nin 21. yüzyılda küresel düzende nasıl bir yere sahip olacağını bunlar belirleyecektir. Diplomatik esneklik ve yapıcılık ile çatışmacılık; laiklik ve bilimsellikle hurafe; özgürlükçü ilkeler ile baskıcılık; doğayı sakınmak ile onu talan eden bir hoyratlık; kadınların eşitliğini benimsemek ile onları ikinci sınıflığa mahkum etmek; demokrasi ile otoriterlik; çoğulculuk ile çoğunlukçuluk; vatandaşlık hakları ile tebaacılık; hukukun üstünlüğü ve ifade özgürlüğü ile baskıcılık arasındaki tercihler, dünyada ve ülkemizde nasıl yaşayacağımıza dair tercihlerdir”
Türkiye-AB ilişkilerine de değinen Kaslowski, “Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkilerinin seviyesinin düşürülmesi veya basit alışverişlere dönüştürülmesini kesinlikle kabul edemeyiz ve buna karşı mücadele edeceğiz” diye konuştu.
Özilhan’dan hukukun üstünlüğü vurgusu
Kaslowski’den önce genel kurula hitap eden TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan “Enflasyon sorunundan söz ederken “Fiyatların fiyat kontrolüyle düşürülemeyeceğini gördük” ve “Üretimi artırmak gerekiyor” vurguları yaptı.
Özilhan, “En ufak bir şüpheye bile yer olmaması gereken bir alan ise hukuk düzeni. İnsan hakları, kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, kanun önünde eşitlik, yargı bağımsızlığı ilkelerine sıkı sıkıya bağlılık olmazsa olmazlarımız. Ekonomik reformlar gibi yargı reformlarının da hepsi iyi; hepsi gerekli. Ama şimdiye kadar ilan edilmiş olan yargı reformları bizi arzu ettiğimiz hukuk devleti ve demokrasi standartlarına yaklaştırmadı. Esas olması gereken demokrasi ruhunun ve etik ilkelerin yürütme ve yasamadan yargıya tüm süreçlerdeki görevliler tarafından içselleştirilmesi. Karar alırken herkesin evrensel normları gözetip elini vicdanına koyarak hareket etmesi” dedi.