Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan nihayet 26 Nisan akşamı, aylardır yapılması gereken sıkı tedbirlerin, kapanma tedbirlerinin alınacağını ilan etti. Kendi haline bırakılmış Covid-19 virüsünün, kendi kendisine yok olmayacağına, tersine meydanı boş buldukça yeni yeni silahlarla (varyantlar) donanıp güçlendiğine sonunda ikna olmuş olmalı. Kim bilir belki de bir danışmanı, hastanelerin haftalardır ağzına kadar dolu olduğunu, pahalı özel hastanelerde bile koridorlarda sedye üzerinde yoğun bakımlık hastaların tedavi edilmeye çalışıldığını, eline kortizon reçetesi verilip evine gönderilenler arasından çok sayıda ölüm olduğunu fısıldamış olabilir.
Buralara gelmemiz gerekmiyordu. Aylardır hekim örgütleri, bilim insanları, hatta Bilim Kurulunun -en azından bazı üyelerinin- söyledikleri dinlenseydi, son altı ayda kaybettiğimiz binlerce insanımızın bir kısmı yaşıyor olabilirdi. Başından beri, salgın yönetimini eleştiren birçok bilim insanı bunu felaket hikayelerini sevdikleri için yapmadılar. Kapanma boşuna istenmedi. Onlarca ülke 2020’nin başından itibaren salgını kontrol altına aldı. Bugün normale yakın bir hayat sürüyorlar.
Yine de zararın burasından da olsa bir dönüş olasılığı, çoktandır kaybettiğimiz umutların yeniden canlanmasını sağladı.
Kapanma süresi 17 gün olarak belirlenmiş, Bayram günlerini içerecek şekilde. Virüsün takvimiyse farklı.
Virüsün bulaşma zincirini kırmak istiyorsak bugün bulaştırıcı olmuş insanların herkesle temasını kesmemiz lazım. Bu insanları evde tutarsanız, sokakta ve işyerinde kimseye bulaştıramazlar. Ama ev halkına bulaştırırlar. Böylece ikinci bir kuluçka-bulaştırma dönemi başlar.
Bu yüzden bu tür toplu kapanmaların, özellikle bizdeki gibi ucu bucağı bulunamayan, her köşeye ulaşmış bir bulaşma söz konusu ise, iki kuluçka-bulaşma süresine eşit olması gerekir. Yani 28 güne.
Dolayısıyla bizim ilan ettiğimiz süre bulaşma zincirini tamamen kıramayacak. Ama bulaşma hızını yavaşlatacak, günlük yeni enfeksiyonların sayısını düşürecek. Bir süre sonra da ağır hasta ve yoğun bakım gereksinimi azalacak, bu da hastanelerin bir soluk almasını sağlayacak.
Kapanma tedbirleri şimdiye kadar Türkiye’de alınan en sıkı tedbirler. Gerçi birçok ülkenin uyguladığı tedbirlerle kıyaslandığında çok da sıkı değil.
Sokağa çıkma yasağından muaf olacaklar 42 maddelik bir liste oluşturuyor. Örneğin şehirlerarası ulaşım araçlarında yüzde 50 kapasite azaltması yetersiz. Mevcut vaka sayısında birçok ilde her yirmi kişiden birisi bulaştırıcı. Saatlerce oturulan bir otobüsün içinde 2 metre mesafenin de maskenin de bulaşmayı tam önleyemediği biliniyor.
Başka eleştirilecek yönler de var, ama ondan daha önemlisi uygulamanın nasıl olacağı. Bu yasakları delen ayrıcalıklı gruplar olacak mı? Partiden kart getirene izin çıkacak mı? Bu soruyu soruyoruz, çünkü çok yakın zamanlarda bütün tedbirlerin, kendilerini ayrıcalıklı sayan kişi ve kalabalıklarca defalarca ihlal edildiğini gördük.
Cumhurbaşkanı hedeflerinin günlük vaka sayısını 5000’lere düşürmek olduğunu söyledi. Bu sayıya 17 Mayıs günü ulaşılabileceğinden emin değilim, ama umalım ki öyle olsun. Bu sayı “normale” dönmemizi değil ama yeni enfeksiyonların, doğru düzgün bir filyasyon yapılarak kontrol altına alınmasına olanak verir. Yalnızca olanak verir. İş ki Sağlık Bakanlığı bu 17 günde gerçek anlamda filyasyon yapmak için gerekli adımları atsın ve bu önemli aracı işe yarar hale getirsin.
Bir de tabi, geçtiğimiz yaz aylarında yapıldığı gibi “sayıları” değil, “gerçek bulaşmayı” düşürmek hedeflensin. Ali Cengiz oyunlarından artık sıkıldık. Bunun kimseye faydası olmuyor, vatandaşın gevşemesine neden olduğu gibi uluslararası inanılırlığımızı sıfırlıyor. Test sayılarının arttırılması, özellikle çalışmaya devam edenlere tarama amaçlı test yapılması ve test sonuçlarının doğru ve dürüst ilan edilmesi gerek. Bu olursa bir hafta sonra durum yeniden değerlendirilir, tedbirlerin kaldırılacağı zaman daha doğru bir şekilde belirlenir.
Cumhurbaşkanı kapanma tedbirlerinin turizm ve ticaret için şart olduğunu söyledi. Herhalde ölümlerin azaltılmasının, vatandaşların yaşam hakkının ve sağlığının korunmasının en önemli hedef olduğunu söylediği kısmı ben kaçırdım.
Umarım gerçek hayatta da turizmi önceleyip geçen yaz yaptığımız gibi, jet hızıyla açılmayız. Zira bu kez hızlı bir açılmanın sonuçları, geçen Haziran’a da benzemez. Çok kısa bir süre içinde bugün olduğumuzdan daha kötü bir yerde oluruz. Çünkü artık virüs çok yaygın. Her sokakta, her köyde. Üstelik bu virüs, salgını kontrolde başarılı olamamış bizim gibi ülkeler sayesinde kendini geliştirdi. Daha hızlı ve kolay bulaşıyor, daha çok hasta ediyor.
Gerçekdışı hayallere kapılmayıp, bugüne kadar yanlış yaptığımız, yeterince iyi kullanamadığımız araçları elden geçirmemiz, daha stratejik ve etkin bir mücadele yürütmemiz lazım. Doğru filyasyon, yaygın test, pozitif çıkanların kurumlarda izolasyonu, işyerlerinin ve okulların güvenli hale getirilmesi, toplu taşımanın yükünü azaltmak için özel sektörle işbirliği halinde mesai kademelendirilmesi.
Aşı planlarının gözden geçirilip, eldeki aşıyla ulaşılabilecek en iyi hedefin belirlenmesi gerekiyor. Bütün bunları yapmak için de Türkiye’nin insan gücünün harekete geçirilmesi, akademiyle, meslek kuruluşlarıyla, sivil toplumla, özel sektörle ve yerel yönetimlerle işbirliği gerekiyor.
Ondan sonra da önce ilkokullardan başlayarak kademeli ve planlı bir açılma. Bunlar olmazsa olmazlar.
Kapanma tedbirleri ilan edildi. Ama bu sıkı tedbirlerden etkilenecek milyonların nasıl destekleneceği ilan edilmedi.
Son bir yılı açma kapamalarla, azalmış cirolarla geçiren küçük işletme sahiplerinin, onların gündelikçi işçilerinin, TÜİK’e göre çalışanların yüzde yirmisini oluşturan kayıt dışı çalışanların, işsizlerin bu iki haftayı nasıl geçireceklerini, dayanıp dayanamayacaklarını bilmiyoruz. Sokağa çıkma yasakları bittiğinde, acı haberler almak istemiyorsak bu kesimlere yardım gerekiyor. Hem hükümetten hem yerel yönetimlerden hem sivil toplumdan. Yalnız virüs değil, açlık da umutsuzluk da öldürüyor.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 13 Kasım’da Ankara Büyükşehir Belediyesine usulsüz harcama soruşturma başlatmasından saatler sonra İstanbul…
Türkiye’de ana siyasi gelişmelerin birçoğunda belirleyici olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) genel başkanı Devlet Bahçeli;…
Nobel ödülüne layık görülmesi hepimizi gururlandıran (ve bir GS Lisesi mezunu olarak benim de özellikle…
Kamuoyunda etki ajanlığı ya da etki casusluğu yasası olarak bilinen yasa önerisi, ikinci defa TBMM’de…
İsrail’in önceki Dışişleri Bakanı İsrael Katz kafayı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a küfretmeye takmıştı, cevabını vermek de…
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, son günlerde popüler isimlerin tutuklanmasıyla Türkiye'nin gündemine giren yasa…