Enflasyondaki gidişata dair belirsizliğin belirgin şekilde devam ettiği bir dönemden geçiyoruz. Her ne kadar Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun son yaptığı enflasyon raporu toplantısında, enflasyonun nisan ayında tavan yapacağı ve ardından kademeli düşmeye başlayacağı bir sürece değinse de paylaşılan raporda patika tahmininin üst bandı farklı bir görüntüye işaret ediyor. Enflasyon yaz aylarına sarkan bir dönemde tavana yüksek seviyede seyrine devam edebilir. Enflasyonun nisandan itibaren düşmeye başlayacağına çok fazla bel bağlamak lazım. Neden?
Hatırlayalım, global tarafta emtia gıda ve tarım fiyatlarını yükselişlerine devam ediyor. İçeride aramalı fiyatları hızla yükseliyor (ÜFE). Hem gelişen ülkelerde hem gelişmekte olan ülkelerde enflasyon yükseliş trendinde. Petrol fiyatları yılbaşında varsayılan seviyelerden 10 dolar daha yukarıda. İçeride bireysel kredilerdeki yükseliş eğilimi devam etmekte, talep koşulları enflasyonu rahatlatıcı yönde değil. Bunların hepsi bize önümüzdeki yakın vadede enflasyona hiç de yardımcı olmayan bir ortama işaret ediyor.
TCMB, 2021 sonu %9,4 olan enflasyon tahminini de yine dünkü raporda %12,2’ye çekti; piyasa tahminleri de %13-15 bandında seyretmekte. Burada önemli nokta, geçen ay açıklanan enflasyon rakamının ardından beklentiler yukarı revize olurken, son PPK toplantısının ardından bir tur daha beklentilerin yukarı revize olmasıdır. Bu da aslında PPK notunda enflasyon beklentilerini doğru yönetmek adına hata yapıldığını net gösterir. İkinci konu da TCMB’nin değindiği %20 üzerinde olan kur geçişkenliğidir. Kur üzerinde dönem dönem baskının devam ettiğini görüyoruz. Kurun seviyesi, oynaklığı ve geçişkenliği bu seviyede iken, maalesef yıl sonu tahmini erişilebilir gözükmüyor.
Turizmin etkisi
Bunların yanı sıra ekonomide büyümeye dair iki önemli değişiklik var. Birincisi turizm büyümeye yılbaşında hesapladığımız şekilde katkı sağlamayabilir. İkincisi de aşı sevkiyatında yaşadığımız aksaklık ve maalesef süreci hatalı yönetmemiz sonucunda yaza girdiğimiz bir ayda tam kapanmaya gitmek durumunda kalmamız. Bu iki gelişme tüm yılın büyümesini aşağı çekme potansiyeli taşıyor. TCMB’nin bugünkü enflasyon raporundaki analizine göre, şu an girdiğimiz kapanmanın maliyeti, bu çeyreğe ait büyümeyi yaklaşık 2,3 puan baskılayacak (Tahmini 70-80 milyar Türk Lirası’na denk geliyor). Dolayısıyla bu yıl %4,5 büyüme tahmini ile çalışıyorsak, bu iki gelişmenin toplam büyümeyi %3,5’a doğru çekme potansiyeli mevcut.
Ekonomide, bir taraftan enflasyonla bir taraftan da işsizlik ve büyüme problemi ile mücadele ediyoruz. Oysaki yılın başında merkez bankacılığında atmış olduğumuz doğru adımlarla, geçtiğimiz yakın dönemde, doğru para politikası ile kısa vadeli faizleri artırırken risk primini nasıl düşürdüğümüzü, nasıl ülkeye döviz çektiğimizi ve aslında yatırım ortamının ihtiyacı olan orta ve uzun vadeli faizleri nasıl başarılı bir şekilde düşürebildiğimizi de gördük. Bu kazanımlar ziyan olmuş durumda.
Ülkemizin her yıl 200 milyar dolara yakın, oldukça yüklü döviz ihtiyacı mevcut. Üzülerek söylemeliyim ki son yıllarda uyguladığımız politikalarla Merkez Bankamızın rezervleri belirgin erimiştir. Buradaki temel soru, ülke ekonomisinin bu rezervleri bu boyutta eritecek noktaya neden ve nasıl geldiğidir. İkinci konu ise sürdürülmesi mümkün olmayan bu yöntemde neden ısrar edilmiş olduğudur. Özellikle para politikasında gereken doğru adımları atmak yerine, rezerv harcamanın ve uyguladığımız diğer sürdürülebilir olmayan tüm yöntemlerin hiçbir yapısal sorunumuzu çözemediğini aksine ülke ekonomisini dış şoklara daha da açık hale getirdiğini bugün de görmekteyiz. Bugün içinden geçtiğimiz bu zorlu pandemi döneminde, pek çok sektörün ve istihdamın kaynak ihtiyacı nettir. Var olan kıt kaynakları doğru ve verimli kullanmamız gerekirdi.
İletişim politikası
Dün yapılan TCMB toplantısında da tüm piyasa olarak başkanı dinlerken, yapılan hatalar tekrarlanır mı, olması gerekenden evvel bir faiz indirimi olur mu endişesi ile birtakım sorular soruldu. Önceki toplantılarda alışkın olduğumuz süreçten daha farklı bir iletişim vardı.
Genelde TCMB başkanı sorulan tüm soruları atlamadan cevap verir. Oysa toplantıda sorulmuş olan önemli pek çok soru atlandı ve cevapsız kaldı. İkinci olarak da sırada bekleyen pek çok soru sorulamadan toplantı tamamlandı. Genelde tüm sorular bitene kadar toplantının devam ettiğini görürüz. Dolayısıyla sadece politika duruşuna dair değil, iletişim politikasına dair de tedirgin edici bir süreçte olduğumuz söylemek lazım. TCMB enflasyon ve ekonomist toplantıları, para politikası iletişimi açısından son derece kıymetli ve kritik toplantılardır, bu konuda daha dikkatli davranmamız gerekiyor.
Tüm bunları topladığımızda şu sonuç çıkıyor: Umuyorum ki global ekonomide seyir bizim gibi dış şoklara açık ekonomileri destekleyici yönde devam eder. Aksi takdirde, dünyada enflasyon artarken, ABD tarafındaki olası bir bono satışı ve ani faiz yükselişleri ile karşılaşırsak, tüm gelişen ülkelerden döviz çıkışı ortaya çıkar. Unutmayalım bu yıl milli gelirimizin %30’u kadar ($220 milyar) döviz ihtiyacımız var. Bu dövize uygun maliyetle erişemediğimiz her dönem hem enflasyon kontrolden çıkıyor hem de büyüme şiddetli baskılanıyor.