Pandemi döneminde sadece fiyatlar değil, umutsuzluk ve mutsuzluk da yükseldi. Türk lirasının değeriyle birlikte iktidara duyulan güven ve desteğin de düştüğü ileri sürüldü ki bunları yansıtan çeşitli çalışmalar var. Ancak Metropoll araştırma şirketinin hazırladığı ve geçen ay yayınlanan “Türkiye’nin Nabzı – Nisan 2021” raporu, bu etkilerin kökenlerine, vatandaşların ekonomik sorunları nasıl algıladığına ve buna bağlı tavır değişikliklerine işaret ediyor. Bununla birlikte partinin içinde oluşan ve kimi zaman basına yansıyan haberlerle tepki çeken bir “mutlu ve zengin azınlık” da var. Bu “azınlık” grubuna iktidar ortağı MHP içinde de rastlanıyor.
Sözü uzatmadan, güvenilirliğiyle öne çıkan Metropoll araştırmasının bazı kilit bulgularına geçelim.
Ülkenin “iyi istikamette” olduğunu düşünenlerin oranı, yüzde 19,5. Bu, Metropoll’ün bugüne dek ölçtüğü en düşük oran.
Ülkenin gidişatını “kötü” görenler ise 62,6. Marta göre 5 puanlık artış dönemsel olabilir ancak iyimserlerle kötümserler arasındaki makasın giderek açıldığı aşikar.
Konunun AKP açısından sorunlu kısmı da burada yatıyor. AKP ve MHP seçmenleri arasındaki iyimserlik oranı da sadece yüzde 38.
Temel sorun ekonomi
Kötümserliğin temelinde mevcut ekonomik durum var. Çalışmaya katılanların yüzde 61,5’ine göre en büyük sorun salgın değil, “ekonomi ve işsizlik.”
Tüm katılımcılar arasında önümüzdeki yıl ekonomik koşulların iyileşeceğine inanların yüzde 22,7. Bu da şirketin bugüne kadar ölçtüğü en düşük rakam.
Halkın neredeyse yüzde 69’u ekonominin iyi yönetilmediğini düşünüyor. AKP seçmenin hemen hemen yarısı bu görüşü paylaşırken, bir o kadarlık kesim partinin ekonomi performansından memnun.
Geçtiğimiz seçimlerde AKP’ye oy verenlerin yalnızca yüzde 44’ü bir yıl içinde iyileşme bekliyor. AKP’nin seçim ortağı MHP’de ise bu rakam ancak yüzde 29’u buluyor.
Bu umutsuzluğun altında ise derinleşen bir yoksullaşma var. Geçim endişesi taşımayan, tüm ihtiyaçlarını kolaylıkla karşılayabilenlerin oranı tüm ülkede yüzde %17. Yüzde 26,6’lık bir kesim, “temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını” söylüyor. Toplumun yarıdan çoğu, “sadece beslenme/barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabildiğini” söylüyor. Türkiye hiçbir zaman refah cenneti olmadı elbette ama AKP ve MHP seçmeninin de ancak dörtte biri “tüm ihtiyaçlarını kolaylıkla sağladığını” belirtmiş. Meclisteki diğer partilerin seçmenleri arasında bu oran yüzde 10’u bulmuyor.
Çalışmanın bir diğer bulgusu ise hal böleyken iktidar bloğundaki iki partinin içinden çıkan “mutlu azınlık.”
AKP seçmeninin yüzde 57’sinin “hayat pahalılığının bütçelerini çok zorladığını” ifade ettiği bir dönemde böyle bir kitlenin varlığı, daha doğrusu ortaya çıkmış olması, her iki partiye siyasal açıdan iyi haberler müjdelemiyor.
Şöyle ki: Muhalefetin uygulanış tarzını eleştirdiği patates ve soğan dağıtımı, halkın yüzde 61’ine göre yoksulluğun beratı. Bunun “devletini büyüklüğünü gösterdiğini” düşünen kesimin oranı yüzde 30. Mevcut Cumhurbaşkanlığı sistemi içinde yapılacak bir seçim için hiç de umut verici bir rakam değil bu.
Çifte maaşlar, Merkez Bankası
Peki geçim sıkıntısı dışında, halkı öfkelendiren başka neler var? Bürokratların ya da danışmanların birden fazla kurum ve şirketten maaş almasını doğru bulmayanların oranı yüzde 71. Bu da parti ayrımlarını çok geride bırakan bir oran. Yani AKP ve MHP’liler de buna karşı.
Merkez Bankası’nın rezervleri konusunda böyle bir görüş birliği yok. Çalışmaya katılanlar büyük oradan bir önceki seçimlerde oy verdikleri partilerin görüşlerine sadık kalmış. Ama sadece büyük oranda!
Toplumun yüzde 45’i Merkez Bankası’nın kaynaklarından 128 milyar dolar azaldığı iddiasını doğru buluyor, yüzde 34’ü ise yanlış. İktidar bloğu seçmenlerinin beşte biri kaynakların azaldığı iddiasına ve muhalefetin bu konudaki kampanyasına “olumlu” bakıyor.
AKP ve MHP, Kanal İstanbul konusunda da milletvekili seçimlerinde aldığı ya da önümüzdeki seçimlerde almayı umduğu oydan uzak bir desteğe sahip. Ancak bu konuda kararsızların oranı yüksek.
AKP tabanı artık daha fazla etkileniyor
Derinleşen yoksulluk, gelecek beklentisini; hükümetin kamunun çoğunuluğunu ikna etmekten uzak uygulamaları ise siyasi tercihleri sarsıyor.
Metropoll’ün özetine göre, “tabanı etkileyen bu ekonomik sıkıntıların yanında parti içinde birden fazla yerden maaş alan, genç yaşta zengin olan ‘mutlu ve zengin bir azınlık’ın görünür olması geçim sıkıntısı çeken tabanda tepki yaratmakta.”
Bunun oy karşılığını kestirmek güç. Ancak AKP’nin tabanın ekonomik bekletilerine karşılık veremediği görülüyor. Metropoll’ün özetine göre “geçim sıkıntısı ve işsizlik sorunlarının ‘kitleselleşerek’ AK Parti tabanını daha fazla etkiler hale geldi.” Yani ekonomik krizin iktidar bloğu partilerinin tabanlarını da vurduğu görülüyor. Tüm bunların seçim aritmetiğinde yaratacağı etki çok sayıda değişkene bağlı. Fakat bir etkileri olacağı aşikar.