Son aylarda yaşadığımız baş döndürücü gelişmeler Türkiye ekonomisi açısından şu iki noktayı ön plana çıkarıyor. Birincisi, 19 Mart ve izleyen günlerde olan bitenler, önümüzdeki seçimin ne kadar yaşamsal addedildiğini gösteriyor. Hayat memat meselesi adeta. Dolayısıyla, mevcut (eksik) ekonomi programının ömrü büyük ihtimalle 2027’nin başlarında biter. O da o zamana kadar giderek artan şikâyetlere dayanabilirse. Yerine
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Haziran işgücü istatistiklerine göre işsizlik önceki aya göre 234 bin kişi artarak 3 milyon 305 bin kişiye ulaştı. Atıl işgücü olarak tanımlanan ve potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan geniş tanımlı işsizlik ise Haziran’da 3.2 puan artarak yüzde 29,2’ye yükseldi. Türkiye’de her üç kişiden biri işsiz. TÜİK’in hesaplamalarına göre 2024 Haziran’da işzislik
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun Araştırma Merkezi DİSK-AR’ın hazırladığı rapora göre, Türkiye’nin son 20 yılı içinde milli gelir içinde emeğin payı geriledi, sermayenin payı arttı, bir başka deyişle “zengin daha zengin, fakir daha fakir” hale geldi, çalışanlar daha az kazandı. 20 yılın işçi sınıfı için kaybı sadece bununla sınırlı değil, ücretler geriledi, haklar kaybedildi. DİSK-AR tarafından
12 Eylül’de iki önemli veri açıklandı: İşgücü ve ödemeler dengesi. İkisi de Temmuz ayı için. Özetle durum şu: İşsizlik oranı, düşmesine karşın hala yüksek bir düzeyde. Özellikle de ‘atıl işgücü’ olarak adlandırılan geniş tanımlı işsizlik oranı. Öte yandan cari işlemler açığı artmaya devam ediyor. Açığın finansmanı ise artık iyice göze batar şekilde ne olduğu bilinmeyen
Hafta başında 2021 yılında yüzde 11 oranında büyüdüğümüzü öğrendik. Çok yüksek. Peki, sürdürülebilir mi? 2022 büyüme oranı ne düzeyde gerçekleşebilir? Ekonomimiz büyüme oranımızı etkileyecek ne tür riskler ile karşı karşıya? Potansiyel büyüme Büyümeye ilişkin iki ayrı kavrama dikkat etmekte yarar var. İlki herhangi bir dönemdeki büyüme oranı. İkincisi ise bir ülkenin potansiyel büyüme oranı. Potansiyel
Türkiye’ye Afgan göçünün ABD’nin çekilme kararı ve Türkiye’den Kabil’de kalmaya devam etmesini talebi ardından arttığı biliniyor. Bu yazıda ABD’nin yirmi yıl süren ve dünyanın başına yeni sınır aşan terörizm belaları açan kanlı ve başarısız Afgan seferinin sonuçlarının Türkiye’ye yıkılması riskine değinmeyeceğim, Afgan göçünün getirmekte olduğu yüksek riskler üzerinde duracağım.bu yazıda Konu Türkiye’de yalnızca iki boyutuyla
Pandemi döneminde sadece fiyatlar değil, umutsuzluk ve mutsuzluk da yükseldi. Türk lirasının değeriyle birlikte iktidara duyulan güven ve desteğin de düştüğü ileri sürüldü ki bunları yansıtan çeşitli çalışmalar var. Ancak Metropoll araştırma şirketinin hazırladığı ve geçen ay yayınlanan “Türkiye’nin Nabzı – Nisan 2021” raporu, bu etkilerin kökenlerine, vatandaşların ekonomik sorunları nasıl algıladığına ve buna bağlı
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun 15 Nisan’da Twitter üzerinden yayınladığı bir mesaj, nedense ekonomi basını dahil fazla yankı uyandırmadı. Oysa son yıllarda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümetlerinin iş dünyasındaki en büyük destekçisi olan TOBB Başkanı kritik bir hükümet kararına muhalefet ediyor, kararın geri alınmasını istiyordu.Hisarcıklıoğlu’nun mesajı şöyleydi:• “Pandemi sürecinde