Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) 21 Eylül toplantısında politika faizini beş puan artırarak yüzde 30 olarak duyurdu. Oysa politika faizi, bu düzeye seçimden hemen sonra yapılacak bir olağanüstü PPK toplantısında çıkarılsaydı hem enflasyon hem döviz kuru farklı yerlerde olacaktı bugün. Döviz kurunun düzeyi hakkında konuşmak kolay değil; iktisatta en zor işlerden biri döviz
Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu, dün (24 Ağustos) politika faizini yüzde 17,5’ten yüzde 25’e yükseltti. Yayınlanan duyuruda “Kurul, …dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması, fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin devamına karar vermiştir.” denildi. Hem 750 baz puanlık artış hem de sıkılaştırmanın süreceği açıklaması, olumsuz havayı birden değiştirdi.
Merkez Bankası (TCMB) 27 Temmuz’da yılın üçüncü enflasyon raporunu yayınladı. ‘Raporun tanıtıma ilişkin bilgilendirme toplantısında’ TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın yapacağı konuşma büyük bir merakla bekleniyordu. Acaba TCMB enflasyon tahminlerini gerçekçi bir düzeye yükseltecek miydi? Konuşmadan sonra sorulacak sorulara nasıl yanıtlar verecekti? Hem enflasyon raporuna hem de soru-cevap kısmına ilişkin izlenimlerimi aşağıda belirteceğim. Ama öncelik
Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) 20 Temmuz 2023 günü yaptığı toplantıda aldığı kararı açıkladı. Politika faizi 2,5 puan yükseltilerek yüzde 17,5 düzeyine getirildi. Karar metninde ayrıca ek parasal sıkılaştırmaya ilişkin kararların açıklanacağı vurgulandı. Resmî Gazetede 21 Temmuz’da yayınlanan tebliğ çerçevesinde Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarına yüzde 15 oranında zorunlu karşılık uygulanacağı duyuruldu. Önce
Meraklı bekleyiş sona erdi, Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu 22 Haziran toplantısında politika faizini yüzde 15 olarak ilan etti; 27 aydan sonra ilk faiz artışıydı. “Nas” dönemi sona mı ermişti, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in dediği gibi “rasyonel zemine” dönmüş müydük? Bakalım… Son yazımın (8 Haziran) başlığı “Döviz kuru neden aldı başını gidiyor?”
Uzun bir süredir uygulanmakta olan ekonomik programın sürdürülebilir olmadığı ortada. Bu savın bariz kanıtlarından biri, seçim öncesinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB’nin) döviz rezervlerinin erimesi pahasına tam saha baskıyla kontrol edilmeye çalışılan döviz kurunun, seçimden sonra naçar dik bir yokuşu çıkmaya başlaması. Olanaklar izin verdiğince bu yokuş yukarıya tırmanışın kontrollü olmasına çalışılıyor; ancak olanaklar da
Seçim sonrasında döviz kurunun nasıl gelişebileceği giderek daha fazla tartışılıyor. Son haftalarda yabancı finans kuruluşlarının analizlerini içeren haberler basında yer aldı. 14 Mayıs seçimlerinde Cumhur İttifakı kazanırsa ne olabilir, Millet İttifakı kazanırsa ne olabilir? Gelin, bu sorunun peşine takılalım. Önce Millet İttifakı senaryosu Öncelikle ve de ağırlıklı olarak Millet İttifakının her iki seçimi de kazanacağı
Yaklaşık dört aydır döviz kuru oldukça sakin hareket ediyor. (Grafik 1) Sakinliğin nedenleri ve nereye kadar süreceğini sorgulamak akla geliyor. Sakinlik elbette göreli bir kavram. Ağustos başından bu yana yarısı dolar yarısı avrodan oluşan döviz sepeti lira karşısında (sepet kur) yüzde 4,6 yükseldi. Az değil ‘normal’ bir ülke için. Dolayısıyla, Türkiye koşulları için kullanıyorum sakinliği.
Hem Avrupa hem de ABD ekonomilerinin yakın gelecekte daralmaları ihtimalinin yüksek olduğu giderek daha sık dile getiriliyor. Bir yandan Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı arz kısıtları bir yandan artan enflasyonu makul düzeye indirmek için merkez bankalarının politika faizlerini artırma sürecine girmiş olmaları bu ihtimali güçlendiren temel unsurlar. Oysa Türkiye ekonomisi için aynı ihtimal pek dile getirilmiyor. Büyümenin
Cari işlemler hesabında kötüleşme devam ediyor. Yılın ilk çeyreğinde 18,1 milyar dolar cari açık verdik. Son dört çeyreğin toplam GSYH’sine oran olarak yüzde 2,2’lik bir cari açıkla karşı karşıyayız. 2012’den bu yana görülmemiş yükseklikte. 2000’den bu yana bakarsanız da sadece 2011’in ilk iki çeyreğinde bundan daha yüksek cari açık-GSYH oranı (sırasıyla yüzde 2,6 ve 2,7)
- 1
- 2