Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek iş insanlarıyla ve kuruluşlarıyla toplu görüşmeler yapıyor. Her görüş, öneri ve isteğin serbestçe ifade edildiğini duyuyorum. Ancak bunların ne kadar dikkate alındığı belli değil. Bazı iş insanları toplantıların yapılacak düzenlemeler hakkında iş dünyasını önceden bilgilendirerek tansiyon ölçme amacına yaradığı kanaatindeler. Bu görüşler TÜSİAD Yüksek İstişşare Kurulu toplantısında da dile
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) 22 Haziran’da politika faizini yüzde 8,5’tan yüzde 15’e çıkardı. Bu kararın gerekçelerinin yazıldığı rapor özeti 3 Temmuz’da basına yansıdı. Raporda çarpıcı saptamalar vardı. Örneğin yeni Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan başkanlığında toplanan PPK’nın raporundaki şu cümle: • “Kurul, mevcut para politikası çerçevesinin enflasyon görünümü ve yukarı yönlü
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Mehmet Şimşek’in Hazine Bakanı olmasının faiz politikalarında ciddi değişikliğe gidileceği anlamına gelmediğini söyledi. Azerbaycan’dan dönerken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, Şimşek ile “atacağı adımları Merkez Bankası ile atmasını kabullendik” dedi. Erdoğan şunları söyledi: • “Bizim bankalar noktasında sıkıntımız yok. Bizim bankacılık sektörümüz zaten güçlüdür. Fakat bütün mesele şimdi finans yönetimini daha güçlü
“Türkiye ekonomisinde her şey yolundaydıysa, neden Bakan ve Merkez Bankası başkanı değişikliği yaptık? Yok, işler yolunda değilse neden dünkü bozgunun sorumlularını hala taltif etmeye devam ediyoruz?” Bu sözler TEPAV Başkanı Güven Sak’ın ekonominin hal ve gidişi üzerine ekonomim.com sitesindeki yazısından. “Neyin olacağı hala belli olmadı” başlıklı yazısında şunları söylüyor: • “Seçim biteli iki hafta oldu.
Uzun bir süredir uygulanmakta olan ekonomik programın sürdürülebilir olmadığı ortada. Bu savın bariz kanıtlarından biri, seçim öncesinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB’nin) döviz rezervlerinin erimesi pahasına tam saha baskıyla kontrol edilmeye çalışılan döviz kurunun, seçimden sonra naçar dik bir yokuşu çıkmaya başlaması. Olanaklar izin verdiğince bu yokuş yukarıya tırmanışın kontrollü olmasına çalışılıyor; ancak olanaklar da
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu İngiliz Financial Times gazetesine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeniden seçilmesi halinde kendisini görevden alacağını söyleyince siyaset dünyasında yankılandı. Erdoğan’ın seçimi kazanmasının sonucunu Türkiye’deki hukuk, demokrasi ve ekonomi alanları yerine kendi Belediye başkanlığını odağa vurgulamış İmamoğlu. Bu kendi başına bir tartışma konusu ancak bu yazının konusu o değil. İmamoğlu aynı mülakatta
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) 24 Haziran günü aldığı ve üzerinde büyük bir tartışma kopan 10250 sayılı kararının (bundan sonra ‘Karar’ diyeceğim) gerekçesini ve nasıl uygulanacağını iki gün gecikmeyle açıkladı. 26 Haziran günü yapılan açıklama, kararı gerekçesiyle ortaya koyuyor. Kararı anlamaya çalışmak Gerekçe şuymuş: “…bazı şirketlerin, döviz borcu ya da döviz yükümlülüğü olmamasına hatta
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AK Parti hükümeti Haziran’ın son haftasına içeride piyasaya müdahale tartışmaları altında ağır bir ekonomi, dışarıda ise İsveç ve Finlandiya’nın NATO başvurusuyla çetin NATO zirvesi gündemi ile giriyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) yabancı para mevduatı 15 milyon liranın üzerinde olan şirketlere TL cinsinden kredi verilmemesi kararı sadece bankalar ve şirketler üzerindeki
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Türk Lirasında yaşanan hızlı değer kaybının “algı operasyonları” sebebiyle gerçekleştiğini söyledi, Bankacılık ve Denetleme Kurulu’nu “spekülasyonlarla” ilgili inceleme başlatması için göreve çağırdı. Nebati’nin çağrısının hemen ardından BDDK suç duyurusunda bulundu, 4 kişi hakkında soruşturma başlatıldı. 27 Aralık’ta katıldığı canlı yayında “Kur Korumalı TL Mevduat Hesabı” uygulaması ve yeni mali
Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) güçlü ismi, Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid el Nahyan birkaç ay öncesine dek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yönetiminin Türkiye’ye karşı her hamlenin arkasında gördüğü kişiydi. Hisler karşılıklıydı. Uluslararası siyasette isminin baş harfleriyle MBZ olarak anılan Prens de Erdoğan’ı, terörist örgüt saydığı Müslüman Kardeşlerin (Katar’la birlikte) en önemli destekçisi görüyordu.Erdoğan’a göre
- 1
- 2