

İktidar tam da PKK’nın silah bırakma aşamasında CHP’yi birlik ve beraberliğe gölge düşürmekle suçlamak olabilir. “Birlik ve beraberliğe ihtiyaç” cümlesi siyasi baskının artmasını getirebilir. Gazeteci Tümun Soykan’ın gözaltına alınması bunun son işaretlerinden.
İki bakımdan kritik bir haftaya giriyoruz. Hafta sonuna doğru PKK’nın uluslararası gözlemcilerin tanıklığında ilk kez silah bırakması bekleniyor. Diğer yandan CHP, Ekrem İmamoğlu ve diğer belediye başkanlarının tutuksuz yargılanması için kitleleri hareketlendirmeye devam ederken yeni operasyonlar bekleniyor. Böyle durumlarda, başta askeri darbe dönemleri olmak üzere, iktidardakilerin sıkıntıda olduğu dönemlerde başvurulan propaganda cümlesinin eli kulağındadır. Baskı yönetimin somut göstergesi olan bu cümle “Milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç durduğumuz şu günlerde…” diye başlar. Gerisi duruma göre, greve giderek iç cepheyi zayıflatmaktan, dış güçlerin ekmeğine yağ sürmeye dek değişebilir.
İktidarın bir sonraki propaganda cümlesinin, bugünlerde AK Parti ve MHP çizgisindeki yorumculardan buna benzer yorumları okumak, izlemek benim için şaşırtıcı olmayacak.
Keza, CHP baştan itibaren “Terörsüz Türkiye sürecini desteklediği halde, “Çözüm Komisyonuna” üye vereceğini söylediği halde, CHP’li belediyelere operasyonlara karşı protestolarını adeta iç barış sürecini sabote etmek için yapıyormuş gibi sunulması da şaşırtmayacak.
Propagandanın kara kitabı bunu vazeder.
“Birinci olsan seçime gidersin”
Birlik ve beraberlik gereği iktidarların dediklerine uyum sağlama çağrısı Türkiye’de ve dünyada genel olarak baskının biraz daha arttırılacağına işarettir. Gazeteci Timur Soykan’ın X yorumları nedeniyle gözaltına alınması bunun son işaretlerinden. (*)
CHP lideri Özgür Özel, Adana, Antalya ve Adıyaman belediye başkanları gözaltına alınmasını bunların “sandığı ortadan kaldırma provası” olduğunu öne sürmüştü.
Özel’in “CHP birinci parti” iddiasına Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Azerbaycan dönüşünde “Söz konusu değil yanıtını vermiş,” Yani onlar ne kadar anket yapıyorlarsa, biz de o denli anketlerimizi yapıyoruz, yaptırıyoruz. Şu anda Türkiye’de birinci parti AK Partidir” demişti.
Özel, bunun üzerine Erdoğan’a, “Allah’ın korkağı! Sen birinci parti olsan perende atarak sandığa gidersin” diye ağır bir karşılık vermişti.
Bu tartışmaya aynı 5 Temmuz günü DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan dahil olmuş, “Türkiye’nin bugün birinci partisi CHP’dir” demiş ve iktidarın belediyelere baskısını eleştirmişti.
İşin ilginç yani DEM Partili Bakırhan’ın bu birlik ve beraberlik çağrısını muhalefete değil iktidara yapmasıdır.
Birlik ve beraberlik ihtiyaçsa
Bakırhan Muğla’da yaptığı konuşmada PKK’nın silah bırakmak üzere olduğu günlerin önemind dikkat çekerek şunları söylüyordu:
• “İşte tam da bu nedenle bu iktidar da halkın bu kaygılarını, bu sürece dönük güvensizliğini ortadan kaldıracak adımlar atmalı. (…) Ama dikkat edin, bunlar yerine yine her gün belediyelere operasyon oluyor. Ha Antalya’ya yapmışsın ha İzmir’e, ha Adana, ha Adıyaman, ha Diyarbakır’a yapmışsın.”
Özel de haftalardır, iktidarın iç cepheyi güçlendirmek istiyorsa bunun yolunun CHP’yi itmek olmadığını, ama belediye başkanları tutuklu yargılanırken bunun olamayacağını söylüyor. Kolay yolu, İmamoğlu ve tutuklu yargılanan CHP ya da DEM’li belediye başkanlarının tahliye edilip yargılanmalarına tutuksuz devam edilmesi. Ancak Erdoğan’ın çevresindeki bir ekibin Özel’in direncinin er ya da geç kırılacağını var sayarak, İmamoğlu’nun bırakılmasının politik psikoloji bakımından seçmen gözünde yenilgi sayılacağını vazettiği anlaşılıyor. Yanlış bir saptama, ancak görünen gerilimin düşmemesinin başlıca nedeni bu.
İktidarın “Yenilgi görünür” kompleksini bir yana bırakması siyasi kilitlenmeyi açacak anahtar gibi görünüyor.
Not:
(*) Timur Soykan akşam saatlerinde çıkarıldığı mahkemece serbest bırakıldı. Metin 6 Temmuz 2025, 21.42’de güncellendi.