Hükümet enflasyonu durduramıyor. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) 3 Ağustos’ta açıkladığı verilere göre Temmuz 2022 sonu itibarıyla yıllın tüketici enflasyonu yüzde 79,6, üretici enflasyonu ise yüzde 144,6. Bu son 24 yılın, yani 1998’den bu yana Türkiye’nin gördüğü en yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı oranı. Resmi verilerin yanında bir grup bağımsız araştırmacı tarafından kurulan ENAGrup’un tahmini ise
Hafta başında bazı temel mallardan alınan KDV oranının yüzde 18’den yüzde 8’e indirileceği açıklandı. Şubat ortasında da başka mal ve hizmetler için benzer bir uygulamaya gidilmişti. Hayat pahalılığı giderek artınca bu tip önlemler peşi sıra geliyor. Peki, enflasyonu vergi indirerek düşürmek mümkün mü? Daha doğru soru şu olacak: Enflasyonu yükselten nedenler ortadan kaldırılmadıkça KDV indirimleri
Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu 17 Mart’ta toplanıp faiz kararını açıklayacak. Muhtemelen ‘kararını’ sözcüğünü gülümseyerek okudunuz. Hoşgörünüz lütfen; eski bir Merkez Bankacı olarak başka türlü yazmaya elim gitmiyor. Aklımda bugün için yazı yazmak yoktu. Bu sabah iki nedenle klavyenin başına oturdum. Birincisi, Murat Yetkin’in “Erdoğan 17 Mart’ta siyaseten faiz artırımına gider mi?” yazısı. İkincisi,
Tuhaf bir denklem var ortada. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun devlet dairelerinin kapısına dayanma taktiğine karşı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ya da ona yaranmak isteyenler ana muhalefet liderini kapılardan çevirerek halkın gözünden düşürdüklerini düşüyorlar. Bir zamanlar kapılardan çevrile çevrile siyasi iktidara yükselen AK Parti, müttefiki MHP’nin desteğiyle muhalefete haddini devlet zoruyla bildirme siyaseti güdüyor.Bir zamanlar İstanbul Büyükşehir
Ankara Atatürk Spor Salonunu dolduran Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) üyelerinin, genel başkanları Ali Babacan’ın konuşmasında en heyecanlandığı yerler, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan bahsettiği bölümlerdi. Babacan bir ara “Yuh” seslerini susturmak zorunda kaldı. Yakın zamana dek çoğu AK Partili, Erdoğancı olan DEVA Ankara İl Örgütü delegelerinin, Erdoğan’a bu kadar sert tepki göstermeleri dikkat çekiciydi. Biriken sorunlar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, derinleşen kur krizinin durdurulması amacıyla önümüzdeki günlerde kullanılacak “yeni mali politika araçları” hazırladıklarını duyurdu. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) savunduğu faiz politikalarının küresel ekonomiden uzaklaşma olarak yorumlanmasına sert yanıt veren Erdoğan, “Türkiye serbest piyasa ekonomisinden kopmayacak” dedi. Kabine toplantısı sonrası açıklama yapan Erdoğan, Türk Lirasının yabancı para birimleri karşısındaki hızlı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan’ı görevden aldı. Yerine yardımcısı Nureddin Nebati geldi. Erdoğan’ın 1 Aralık 2021 tarihli kararnamesi Resmî Gazetede 2 Aralık’ın ilk saatlerinde yayınlandı. Böylece Berat Albayrak’ın 8 Kasım 2020’de görevi bırakmasıyla 10 Kasım’da bir gece yarısı kararnamesiyle işe başlayan Elvan’ın Bakanlığı bir yılı henüz doldurmuşken bir başka gece yarısı
Faiz düşerse enflasyonun düşeceği önermesi yanlış bir önerme değil. Ama bazı “koşullara” ve ‘faizine’ bağlı. Koşulları sağlayan ekonomi sağlıklı yolda ilerliyor anlamına gelir. Nedir bu koşullar? Ve hangi faizi, neyin faizini düşürmekten söz ediyoruz? Borçlanma faizi Gelin işe dış borçlanma ile başlayalım. Bütçe açık veriyor; finanse edilmesi gerekiyor. Finansmanın önemli bir kısmı yurtdışında döviz cinsinden
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 17 Kasım’da faiz düşmeli dedi. Merkez Bankası Para Politikası kurulu (PPK) 18 Kasım’da politika faizini 16’dan 15’e düşürdü. Türk lirası dolar ve Avro karşısında biraz daha değer kaybetti. Avro 12,5 lirayı, dolar 11,5 lirayı gördü. İlk sonucu, beklenebileceği üzere benzin, mazota, gaza zam daha gelmesi. Olan halka oluyor Erdoğan bunu neden yapıyor?
- 1
- 2