Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı ile Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da İstanbul’da Samsun’a ulaşarak İstiklâl Savaşını, Bağımsızlık savaşını başlatmasının 102’inci yıldönümünde “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı üzerine YouTube’da güzel bir söyleşi yaptık. Söyleşi İlber Hoca’nın sadece gençlere değil, ama özellikle gençlere yönelik önemli önerileriyle ve bir seslenişle sona erdi.
Biraz özetlemeye çalışacağım.
19 Mayıs’ın önemi bahsindeki saptama yalın bir saptamadır: Mustafa Kemal Anadolu’ya bir örgüt kurmaya gitti. Bu, tek tek şehirlerde, kasabalarda, kendiliğinden başlayan direniş ocaklarını toparlamak hedefiyle gitti. Karargahıyla gitti. Samsun, Amasya, Erzurum, Sivas ve nihayet Ankara yolculuğunda ona eşlik edenler, daha sonra Cumhuriyetin kurucu kadroları oldu.
Ortaylı bu kadro içindeki Refik Saydam’a özel önem verdi. İleride başbakan olması nedeniyle değil, ufuk sahibi bir tıp insanı olması nedeniyle. Siyasi miyopluk, onun ismi verilen Hıfzısıhha (sağlık koruma) Enstitüsünü geliştirmek yerine kapatmış olmasaydı, muhtemelen bugün Covid-19 salgınında kapı kapı dolaşıp aşı istiyor olmayacaktı Türkiye.
Ulusal bayramları kutlayan İzmirlilere övgü
Programın başında İlber Hoca’nın bayramını kutlayınca şöyle bir gözlemini aktardı. İnsanların sokaklarda birbirlerinin ulusal bayramlarını da kutladığı tek şehir olarak İzmir kalmıştı. Bu belki de İzmir’in işgalden en çok çeken şehir olmasındandı. Bu yüzden İzmir’i, İzmirlileri özellikle sevdiğini söyledi.
Son dönemde, özellikle AK Parti iktidarlarının ilerleyen yıllarında ulusal bayramların kutlanmasının ikinci plana atılmasından da söz ettik. Ortaylı “ihmal” sözcüğüyle tanımladı. “Milli bayram karşıtlığının karşısındayım” dedi, ulusal bayramlara karşı ihmalkâr tutumu “protesto ettiğini” söyledi.
19 Mayıs, “çıkışın” bayramıydı, 23 Nisan Meclis’in kuruluşunun, 30 Ağustos “ordu bayramıdır” dedi, zaferin ve 29 Ekim Cumhuriyetin, “kuruluşun”. Dünyanın her ülkesinde bu önemde günler bayram sayılı ve kutlanırdı.
“Bu bayramlar kutlanacak, kutlanması lazım” mesajı sadece gençlere değil, ama özellikle gençlere yönelikti. “Törenler yapılacak” dedi, törenler daha cazip hale getirilmeliydi ama yapılmalıydı.
Cumhuriyet değerlerinden, söz ettik. Laiklik, kadın ve erkeğin hukuk önünde eşitliği, parlamenter sistem, reformlar… Medeni Kanun’un önemi üzerinde özellikle durdu; asıl meselenin o olduğundan ama artık bundan geri dönülemeyeceğini vurguladı. Cumhuriyeti “90 yıllık reklam arası gibi” görenlerin yanıldığını, geriye dönüşün olamayacağını söyledi. Harf reformu üzerinde durdu. Arap harflerinden Latin harflerine geçişi hâlâ sindiremeyenlerin “Eski metinleri okuyamıyoruz” yakınmasını eleştirdi. “Eskiler de eskileri okuyamıyordu” sözlerini özellikle not ettim.
“Kasaba zihniyeti” ve gençlere önemli öğüt
Ortaylı, günümüzde ülkeye verilen en büyük zararlardan birisinin, hatta çevreye verilen en büyük zararın da “köylülüğün yok edilmesi” olduğunu söyledi. Böylelikle tarımın, tarımsal üretimin ve hayvancılığın zarar gördüğünden, şehirlere hızlı göçün ise şehirleşme ve şehir kültürünün değil “kasaba zihniyetinin”, bir kasabalı kültürün egemenliğini getirdiğini söyledi.
“Kasabalı zihniyet, Türkiye’nin yolunu aydınlatamaz” dedi.
İlber Hoca, “yeni nesile”, geçlere çok güveniyor. Çoğu aydının aksine, bu konuda iyimserlik içinde.
Ancak gençlere önemli bir öğüdü de var.
“Dışarıya göçmeyin”, diyor. Türkiye’deki zorluklarda yılıp ABD’ye Avrupa’ya gidenlerin çoğunun aradığını bulamadıkları dışında, başka bir boyutu vurgulayarak söylüyor bunu.
“Vatanınızda kalın, Türkiye’de kalıp işleri düzeltmeye katkıda bulunun” diyor. Sanırım bu 19 Mayıs gününde gençlere, özellikle eğitimli gençlere verilecek en önemli öğüt, bu ülkede kalıp “işlerin düzelmesine katkıda bulunmak” öğüdü.
Güzel bir söyleşi oldu; izlemek isteyenler bu bağlantıya tıklayabilir.
Ben de gençlere, özellikle de yeni gelen nesle, z-kuşağı adı verilen külyutmaz, sorgulayan, canavar gibi bu nesle güveniyorum. Okurlarım, izleyenlerim arasında onların bulunmasından çok memnun oluyorum.
Mustafa Kemal Atatürk’ün İstiklal Savaşının başlangıcını neden gençlere ithaf ettiğini, doğum gününü soranlara (4 Ocak olarak bilindiği halde) neden 19 Mayıs dediğini yıllar geçtikçe daha iyi anlıyorum. Bayramınızı kutluyorum.