Sizce Sedat Peker’den “siyasi mülteci” çıkar mı? Evet ya da hayır demeden 23 Mayıs’ta yayınladığı 7’inci videoda, tamamen başka görüntüler arkasına “siyasi mahkûm” ve “siyasi iltica” ifadelerini zihinlere sokuverdi. Belki de B-planı bu videolarla Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a bayılmayan bir hükümetten siyasi mülteci statüsüyle vatandaşlık almak da vardır. Yaşayıp göreceğiz. Ancak Peker konuştukça Erdoğan’ın yeni bir sistem-içi tasfiye operasyonu, askeri deyimle “mıntıka temizliği” için işinin kolaylaştığı kanısı uyanmaya başladı bende.
Peker’in bu son videosunda iddialar daha da ciddiye binmeye başladı. İddialarına iki değerli gazeteci Uğur Mumcu (1993) ve Kutlu Adalı’nın (1996) öldürülmesinin arkasında Mehmet Ağar ve Korkut Eken’in de bulunduğunu ekledi. İhbar ettiği kardeşi Atilla Peker gözaltına alınınca da “Neden Ağar ve Eken’i de almıyorsunuz?” yayını yaptı. “Son Başbakan” Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım’ın uyuşturucu ticareti içinde olduğunu öne sürdü, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya ağıza alınmayacak hakaretler etti, tehditlerde bulundu.
O arada Ağar’ın 1990’lardaki faili meçhul cinayetler davasından çıkan beraat kararının İstinaf Mahkemesince bozulduğu haberi geldi. Aslında karar 5 Nisan’da alınmıştı ama avukatlara 23 Mayıs Pazar günü tebliğ edilmişti. Öte yandan UYAP kanalıyla Peker’in bunu avukatları aracılığıyla önceden öğrenme ihtimali de bulunuyordu. “Nisan’da dönecektim” deyip masayı devirmesinde bunu öğrenmesinin payı da var mıydı? Henüz bilemiyoruz.
MİT ne yapıyor sahi?
Peker videolarında “kendisi iyi de çevresi kötü” klişesinin en açık ifadesini görüyoruz. Etrafını saran kötülük çemberini (buna başka bir yazıda gireceğiz) aşıp “Tayyip abi”ye bir anlatsa her şeyin değişeceğini söylüyor. Oysa söylüyor işte. Söylediklerinin çevresi tarafından velev ki engelleniyor olsa da Erdoğan ailesi ya da bizzat Erdoğan’ın kendisi tarafından izleneceğini bilmiyor olamaz.
Bir zamanlar “Fuat Avni” takma adıyla yapılan yayınları muhalefet zannedip Fethullahçı tuzaklara düşenlerin Peker videolarına bu defa farklı gözle bakmasını beklemiyorum doğrusu. Ancak gözden kaçırmamamız gereken başka durumlar var.
Örneğin MİT ne yapıyor. Suriye’de Libya’da Azerbaycan’da fiilen sahada olan Mısır’la diplomatik ilişkilerin başlamasını sağlayan MİT’in Başkanı Hakan Fidan’ın ülke ülke dolaştıktan sonra şimdi Birleşik Arap Emirliklerinde olduğunu söyleyen Peker ile ilgilenmediğini söylemek mümkün mü? Peker’in son videosunda söz ettiği “Türkiye’den misafirler” kimdi acaba? Çıkar ortaya nasıl olsa.
Bir başka önemli nokta: sosyal medyada en küçük kıpırdanma, kampanya filan olduğunda yavaşlatılan internet, acilen alınan yayın durdurma, sildirme kararları filan, günler önceden ilan edilen Peker videoları için geçerli olmuyor. “Neden olmuyor?” diye sormuyorum, kirli çamaşırların şöyle ya da böyle ortaya dökülmesi her gazeteci gibi gazetecinin merakını uyandırır. Sadece saptamada bulunuyorum.
Erdoğan bu fotoğrafı artık taşıyamıyor
Erdoğan’ın taşıyamadığı fotoğraf, suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’nın MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ısrarıyla kovit salgını affına dahil edilerek hapisten çıkarılması ardından Mehmet Ağar, Korkut Eken ve Engin Alan ile çektirdiği bu fotoğraftır. Bahçeli ile Bahçeli’nin hiç de Erdoğan’ın işine gelmeyen Anayasa taslağı açıklamasıyla ayrı bir faza geçen zoraki ilişkiyi bir not alarak analım, ama konuyu dağıtmamak adına onu da başka yazıya bırakalım.
Erdoğan bu ilişkileri artık taşıyamıyor. AK Parti içindeki muhafazakâr ekip de artık taşımasını istemiyor. Geçen sene bu zamanlar beğeni düzeyi Erdoğan’ı yakalayan, AK Parti-MHP ittifakının göz bebeği Süleyman Soylu’nun “mafya pisliği” dediği Peker karşısında yalnız bırakılması da bu çerçevededir.
Tekrar etmek istiyorum. Soylu’nun Peker aleyhinde suç duyurusunda bulunması karşısında, bugün 23 Mayıs, hâlâ savcıların soruşturma başlattığına dair bir haber yoktur. Binali Yıldırım’ın oğlu hakkında iddiaların alevlenmesinin Yıldırım’ın AK Parti’deki muhafazakârların sesi olan Numan Kurtulmuş’un yanına Nisan ayından itibaren ikinci başkan vekili konması sonrasına denk gelmesi tesadüf müdür sizce? Ya da İçişleri Bakanlığını 15 Temmuz 2016 kalkışması ardından Soylu’ya devreden Efkan Âlâ’nın yeniden AK Parti yönetimine dönmesi ardından, Peker’e ve Ağar’a cevap veren Soylu tarafından ismi anılmadan hedef alınması tesadüf müdür. Bence değildir.
Mıntıka temizliği yaklaşıyor
Bu geniş çerçevede bir dış, bir de iç gelişme var. Dış gelişme Azerbaycan topraklarının Ermenistan işgalinden Türkiye’nin desteğiyle geri alınmasıdır. İlham Aliyev ile Erdoğan’ın elektrikleri tutuyor; Mübariz Mansimov ve beraberinde getirdiği ilişkilere kimsenin ihtiyacı yok artık. O dörtlü fotoğraf da o işin bir parçası. Erdoğan’ın mıntıka temizliği ardından o fotoğrafın artık geçerliliğini yitireceğini söylemek fazla iddialı olmaz.
İç gelişme ise Erdoğan’ın Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk ile görüşmesidir. O görüşme 2019 yerel seçim yenilgisi ardından, Erdoğan’ın AK Parti içindeki muhafazakâr kanadın yanı sıra, İslami cemaat ve tarikatların taleplerine daha bir önem vermesi çerçevesinde ele alınmalı. Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılmasından kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesinden çıkılması da öyle.
Kabine değişikliği buzdağının görünen ucudur, daha sığ bir tartışmadır, ama Erdoğan’ın ciddi bir mıntıka, yani yakın çevre temizliğine ve reorganizasyona ihtiyacı olduğu açık. Bu temizlik artık marjinal faydası tükenmiş iş dünyası ilişkilerine de uzanabilir. Yani bu gelişmelerin, eğer akılcı davranırsa, Erdoğan’ın CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Koalisyonun üçüncü ortağı” saydığı mafyatik yüklerden kurtulmasını sağlaması da mümkün. Bu çevre temizliği Erdoğan’a bir miktar hasar verecektir ama bu kontrolü mümkün bir hasar olacaktır.
İşte bu tablo içinde Peker konuştukça Erdoğan’ın mıntıka temizliğinin kolaylaştığını söylemek mümkün oluyor.