Böyle tedbir alınacaksa artık alınmasın. Çünkü alınan tedbirlerin virüsle mücadeleye bir katkısı yok. Artık sayısını hatırlamadığımız “normalleşme”lerden birine daha başladık. Aslında tesadüf olmayan bir tesadüfle, ilk normalleşme tam bir yıl önce yine 1 Haziran’da başlamıştı. Turizm sezonu açılışına denk gelecek şekilde.
Geçen 1 Haziran normalleşmenin bedelini çok ağır bir şekilde Temmuz sonunda Ankara, Konya, Karaman, Kayseri, Urfa, Diyarbakır gibi illerde, ilan edilmeyen, ama hastaneleri izleyenlerin çok iyi bildiği felaketlerle ödedik. Sonbahara bu ağırlaşmış virüs yüküyle girdik ve Ekim-Kasım felaketini yaşadık.
Bir yıl önce normalleşirken günlük vaka sayıları 900’lere inmişti. Bugün 7000’lerde. O zaman varyant virüs yoktu. Şimdi Türkiye’deki vakaların neredeyse tamamı İngiltere varyantı denen daha bulaşıcı bir çeşit. Hindistan varyantının ne kadar yaygınlaştığı, ne ilan ediliyor ve korkarım ne de izleniyor. İçimize su serpen tek şey aşıların varlığı. Ama nüfusun ancak %13’ünü aşılayabildik. Bu aşılamaların çoğu Sinovac’la yapıldığı için bulaşmayı önleme olasılığı düşük, %50 civarında. Sinovac ölümü (%95) ve belirtili hastalığı (%80) önlemede başarılı ama iki doz ile aşılananların yaklaşık yarısı virüsü alabiliyor ve bulaştırabiliyor. Yani 10 milyon tam aşılı vatandaşın ancak yarısı bulaşma zincirinin dışında kalıp virüse set çekebiliyor. Sonuçta normalleşecek bir durum yok. Evet yazın gelmiş olması bir avantaj, insanları faaliyetlerini açık havada yapmaya yönlendirebilirseniz. Peki o konuda bir tedbir var mı? Hayır.
Bizim yeni tedbirlerimiz esas olarak insanları eve kapamaya yönelik, akşamları ve Pazar günleri. Döne döne bulaşmanın en yoğun olduğu yerler işyerleri ve toplu taşıma diyoruz. İşyerlerinde hiç bir düzenleme yok. Tersine sahada çalışan arkadaşlar, personelinin üçte birinde Covid testi pozitif çıkan turistik işletmelerin, bağlantıları sayesinde, kapatılmadan faaliyetlerine devam ettiğini, büyük inşaatlarda testi pozitif çıkan işçilerin bir yatakhaneye toplanıp, inşaatın aynen devam ettiğini, fabrikalardaki salgınların, fabrika karantinaya alınmasın diye gizlendiğini söylüyorlar. Büyük şehirlerde toplu taşıma aynı sıkışıklıkla devam ediyor, zira yalnızca kamuda uygulanan esnek mesai bu yükü azaltmak ve güne yaymak için yeterli değil.
Yönetimin önceliği salgını kontrol etmek değil, bazı sektörlerin, bu sektörlerde de bazı aktörlerin salgının olumsuz sonuçlarından etkilenmesini en aza indirmek. AVM’ler açık kalsın ki mülk sahipleri, force major nedeniyle kiralarından olmasın. Sınır kapıları açık tutulsun ki turizm etkilenmesin. Hindistan, Afganistan, İran vb. Hindistan varyantının yaygın olduğu ülkelerden gelenlere PCR testi zorunluluğu ve 14 gün karantina uygulaması var. Ama uçak ve gemi mürettebatı, kamyon şoförleri bunlardan muaf. Her türlü salgının yayılmasında önemli bulaştırıcılar olan ve dolayısıyla en sıkı denetlenmesi gereken bu çok mobil meslek erbabı, karantinasız, testsiz sınırdan geçecek, köylerine, kasabalarına, evlerine gidecek, aileleriyle birlikte olacak virüsü yayacaklar. Kuşkusuz ne kendileri, ne yakınları için faydalı bir uygulama değil. Ama havayolu şirketleri, taşıma şirketleri için çok faydalı.
Uzun zamandır salgın üzerine bir şey yazmak istemiyorum. Çünkü artık söylenecek söz bitti. Bilimin ışığında yapılması gerekenler belli. Bunları sağdan sola, soldan sağa, yukarıdan aşağı tekrar ve tekrar söyledik. Hiç biri yapılmadı, yapılmıyor. Yapılanların ise salgının kontrolü ile hiç bir mantıklı bağlantısı yok. Virüs akşam 22.00’den sonra sokakta yürüyenler tarafından bulaştırılmıyor. Hafta sonu parkta, deniz kıyısında dolaşanlar, hatta piknik yapanlar bulaşmanın ana kaynağı değil. Sinema salonlarında ya da AVM’lerde bulaşmayan virüsün tiyatro salonlarında ya da açık hava konserlerinde bulaşacağını söylemek mantıklı değil. Salgını önlemek gerekçesiyle alınan tedbirler bilim kaynaklı değil.
İşin kötüsü mantıksızlığını artık herkesin açıkça gördüğü, adil olmayan bu uygulamalar geniş kitleleri önce öfkelendirdi, sonra umursamazlığa itti. İnsanlar bu yüzden bireysel tedbirleri bile uygulamaya özen göstermiyor. İşimizi şansa bıraktık gidiyoruz. Ta ki yeni bir zirve çevremizdeki birçok insanı hasta edinceye kadar.
MHP ile DEM Parti düşman çatlatmaya devam ediyor. Kötü anlamda söylemiyorum. Kürt işleri özellikle Suriye’de…
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yeni yönetim döneminde Türkiye'ye ilk ziyareti Suriye'de Esad…
Donald Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” ifadesini Türk medyasındaki haberlerin pek çoğunda bulmanız mümkün değil. Trump’ın…
Asgari ücret yine gündemimizde. Bu kez temel tartışma konusu asgari ücret ve enflasyon ilişkisi. Asgari…
Suriye’de gelişmeler baş döndürücü bir hız kazandı. Beşar Esad’ın 7 Aralık akşamı Moskova’ya kaçmasından yalnızca…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendi dönemindeki Suriye politikası nedeniyle yeniden gündemde. Cumhurbaşkanı Tayyip…