Mehrdad Abdarbaşi, İranlı bir asker, helikopter pilotu.
İranlı asker denince kafalar karışıyor gerçi. İran’da iki ordu var: Biri eskiden beri var olan bizim anladığımız anlamda ordu, Ertiş. Diğeri de Şah zamanından kalan orduya güvenmediği için ayrıca kendi çizgisinde bir askeri birlik kuran Humeyni’nin ordusu, Sepah Pasdaran, yani Devrim Muhafızları.
Paranın aktığı, hatta paranın da başını tutan, yurt dışında operasyonlar düzenleyen rejimin gözdesi elbette Devrim Muhafızları.
Ertiş’ten emekli subayların maaşların doğru düzgün bile ödenmediğini İran’ı takip edenler biliyor. Abdarbaşi, Ertiş bünyesinde çalışan bir pilot. Olaydan sonra İranlı muhalif bir gazeteciye verdiği röportajdan öğreniyoruz ki; Abdarbaşi’yi İran yetkilileri Suriye savaşına göndermek istemiş. Savaşa gitmek istemeyen Abdarbaşi, Suriye görevi öncesi bir kafa izni istemiş, sonra da Türkiye’ye kaçmış.
Peki Abdarbaşi’den bize ne? Abdarbaşi geçtiğimiz hafta yayınlanan bir ajan operasyonunun görüntüleriyle gündemimize geldi. Anadolu Ajansının yayınladığı görüntülere göre, İranlı eski asker Abdarbaşi’yi İran’a kaçırmak üzere olan 2 ajan Türk güvenlik güçleri tarafından kıskıvrak yakalanmıştı.
Üstü üste tesadüfler
Servis edilen görüntü o kadar detaylıydı ki, operasyonu yapan güvenlik görevlilerinin bile yüzleri belliydi. Operasyon görüntülerin servis edilmesinden 20 gün önce yapılmış, sonradan servis edilmişti. Görüntülerin servis edildiği günler, Azerbaycan İran gerginliğinin tırmandığı günlere denk geliyordu. Bu da muhtemelen tesadüf değildi.
Mehrdad Abdarbaşi, görüntülerin medyada deprem etkisi yaratmasının ardından, kısa bir röportaj verdi. Röportaj verdiği gazeteci, İran rejimine muhalif olanlardan biriydi. Abdarbaşi, verdiği röportajda Milli İstihbarat Teşkilatını (MİT) övüyor, kendisine yönelik daha önce da kaçırma girişimleri olduğundan söz ediyordu. Abdarbaşi’nin iddiasına göre İran daha önce de Türkiye’de göç idaresinde çalışan Farsça tercümanı kullanarak kendisini kaçırmaya çalışmıştı.
İranlı muhaliflerin kaçırılma hikayelerine çok da yabancı değiliz. Daha bir sene önce Habib Chaab Türkiye’den karga tulumba İran gizli servisi tarafından kaçırıldı. Hatta Chaab, Kürt suç örgütü lideri Zindaşti’nin adamları kullanılarak kaçırılmıştı. Abdarbaşi, Chaab’ın kaçırılmasına benzer bir detayı verdiği röportajda paylaşıyordu. Chaab’ı kaçırmak için İran eski eşini kullanmıştı. Abdarbaşi’de verdiği röportajda kendisine yakınlaşan bir kadından bahsediyordu. Ama Abdarbaşi bu tuzaklara düşmemiş, MİT ile hep irtibatta kalarak İranlıların kaçırma girişimlerini boşa düşürmüştü.
Okuma yazması olmayan Kürt köylüsü
İran servislerinin başarısız kalan Abdarbaşi’yi kaçırma girişimi sonrasında Türk polisi İran’a çalıştığı iddiasıyla 8 kişiyi gözaltına aldı. Avukatların verdiği bilgiye göre gözaltına alınanlardan yalnızca biri İran uyruklu.
Servis edilen görüntüler ve Abdarbaşi’nin anlattıkları böyle. Başka mecralarda ise başka haberleri görüyoruz. Gözaltına alınan kişilerden bir tanesi, BBC Farsça’da haber oldu. Ajan olduğu iddiasıyla gözaltına alınan Sülhettin Selmanpour, Türkiye sınırına çok yakın Hoy kasabasında yaşayan okuma yazması neredeyse olmayan, Farsçası da çat pat olan Kürt bir köylüydü. BBC Farsça’ya röportaj veren Selmanour’un kardeşi, Sülhettin’in alışveriş yapmak için Van’a geldiğini, devlete çalışmadığını, kendi halinde, küçük bir hayatı olan bir çiftçi olduğunu söylüyor.
Selmanpour’un avukatı Rojhat Levent Özgökçe ile konuştum. Özgökçe, müvekkilinin olay akşamı bir taksi dolmuşa bindiğini, taksicinin kendisine, bir kişiyi daha alıp yola devam edeceklerini söylediğini, sonra da ne olduğunu anlamadan, polis tarafından derdest edildiğini söylüyor. Avukatın söylediğine göre, takside bulunan tek şey bir koli bandı; suç kanıtı olarak sadece bu koli bandının bulunduğunu, ne bir silah ne de bir bıçak çıktığını söylüyor. Avukat Özgökçe bu olayın 75 yıl önce yaşanan 33 kurşun olayının bir benzeri olduğu iddiasında.
Yanıltma operasyonları
Mezopotamya haber ajansı, konuyla ilgili şu satırları yayınladı:
Gözaltına alınan A.E, A.S, C.S, K.B, S M.E.A, N.İ, T.A ve S.S., 9 gün gözaltında tutulduktan sonra; “Açıklanması yasaklanan gizli bilgileri temin etme, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak” suçlamasıyla tutuklanarak Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne gönderilirken, dosyaya gizlilik kararı konuldu. 8 kişinin tutuklanmasına yönelik tek delil olarak aracın bagajında bulunan koli bandı gösterildi. Tutuklananlar ayrıca 30 bin dolarlık bütçe ile şebeke oluşturmakla suçlandı.
Akrabalarının ve avukatının anlatımına göre, Selmanpour çocuklarına okul için kırtasiye eşyası falan almak için Van’a gelmiş. Kendisine de hatta cebinde kalan son parayla ikinci el bir çift ayakkabı almış. Bu taraftan bakınca ya Selmanpour olayların arasında kalmış bir gariban, ya da olay tamamen düzmece bir ajan operasyonu. Kimi İran medyasına göre Türkiye’nin operasyonu düzmece.
Madalyonun diğer yüzü
Hemen bir sonuca atlamadan önce İran’ın yakın geçmişte ortaya çıkan bazı meşhur operasyonlarını hatırlamakta fayda var. Daha önce İran, ABD’nin Suudi Arabistan Büyükelçisine suikast düzenlemek için Meksikalı bir uyuşturucu çetesi ile anlaşmıştı.
Yani İran rejimine çalışan kişilerin illa İran vatandaşı olması ya da şakır şakır Farsça konuşması gerekmiyor. Selmanpour gerçekten de İran’dan Türkiye’ye alışverişe geçen binlerce İranlıdan biri de olabilir. Ne var ki İran riyalinin Türk lirasından bile daha değersiz olduğunu yani Türkiye’nin İranlılar için öyle pek de ucuz olmadığını hesaba katmakta fayda var.
Okuma yazması olmayan bir köylü, cebindeki son parasıyla Türkiye’ye alışverişe gelir mi? Tek suç delili olan koli bandına gelince. Abdarbaşi, bayıltıldıktan sonra, bedenini arabanın arkasına tıkmak, ayılınca da bağırmasın, kolunu bacağını savurmasın diye bantlamak yeterli. Yazdıklarım film senaryosu gibi gelebilir ama hepsi daha önce İran operasyonlarında gördüğümüz şeyler.
Bu kıssadan çıkan hisse
Olay, çıkan haberler ve yapılan yorumlar Türkiye ve İran’ın bu operasyon üzerinden birbirlerine mesaj yolladığını gösteriyor.
Türkiye ne demek istiyor?
– Türkiye son dönemde, her türlü baskıcı rejimin muhaliflerinin öldürdüğü, kaçırdığı bir ülke görünümünde. Ankara herhalde artık buna bir son vermek istiyor. İran’a da “Abarttın artık, geri dur” diyor
– Azerbaycan-İran gerginliğinin had safhada olduğu günlerde, durduğu tarafı da hatırlatıyor
Peki ya İran tarafı?
– İran bu tip operasyonları biraz da tüm İran kamuoyuna mesaj vermek için yapıyor. Son dönemde Türkiye’ye kaçan muhalif, parasını Türkiye’ye getiren zengin çok. Bu İran rejiminin hiç hoşlanmadığı bir durum. Onun için hem muhaliflere hem de zenginler, “Türkiye’de güvende değilsiniz, ayağınızı denk alın” demek istiyor. Askerden kaçan bir kişiye asla müsamaha gösterilmeyeceğini de hatırlatmak istiyor.
– Bu olaya ilişkin İran resmi medyasında değil de BBC Farsça gibi, ya da bağımsız sosyal medya hesapları gibi yerlerde haber ve yorumların çıktığını gördük. Rejim bu olayı büyütmek, önemsiyor görünmek istemiyor. Olayı daha “light” kanallardan yayarak başarısızlığını “Türkiye abartıyor, bizimle alakası olmayan bir mesele” şekline sokmak istiyor.
Hangisi doğru, iç yüzü ne? Şimdilik bilmek zor. Bölgede tecrübeli olan istihbarat servislerinin bu tür kaçırma/yakalama ve haber yayma tekniklerine hâkim olduklarını da hatırlamakta fayda var.