Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu aleyhine açtığı 17 hakaret davasını geri çektiğini duyurması siyasette yeni bir kavgayı başlattı. Geri çekilen davaların zaten kendi lehine sonuçlanacak davalar olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ı “algı operasyonu” yapmakla suçladı ve “sen kimsin ki beni affediyorsun” dedi.
Kılıçdaroğlu, “Şahıs (Erdoğan) Türk hukukunu tarumar ettiği için, dünyaya daha çok rezil olmamak adına, kalan davaları geriye çekmektedir diye çıkıştı; “Her şeyiniz algı.”
CHP liderinin değerlendirmesi, Erdoğan’ın AK Parti Grup toplantısı sırasında Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” açıklamasını eleştirerek “Ben seninle ilgili kazandığım davaları geri çektim mi? Çektim. Ama sen bunların kıymetini anlamadın,” demesi üzerine geldi.
Kılıçdaroğlu, 2011 yılından bugüne kadar Erdoğan tarafından CHP liderine açılan dava sayısının 44 olduğunu, bu davaların 21’inin sonuçlandığını açıkladı.
“Nihai sonuçlanan 21 davanın, 18 tanesi benim lehime, 3 dava da aleyhime sonuçlanmıştır. Aleyhime sonuçlanan 3 davadan 2 tanesi AİHM’ye gitmiştir ve lehime sonuçlanmıştır.” dedi.
6 yılda 60 bin soruşturma
Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na açtığı hukuk davalarını geri çekmesiyle başlayan tartışma, Cumhurbaşkanına hakaret suçunu da gündeme getirdi.
Cumhurbaşkanına hakaret suçu Türk Ceza Kanunu’nun “devletin egemenlik alametlerine ve organların saygınlığına karşı suçlar” başlığı altında 299. madde ile düzenleniyor ve bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Kovuşturma yapılması ise Adalet Bakanlığının iznine bağlı.
Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan Adalet İstatistiklerine göre, 2020 yılında TCK’nın 299. maddesi sebebiyle açılan soruşturma sayısı 31.297. Bu soruşturmalardan 7,790’ı hakkında, yani neredeyse dörtte biri hakkında kamu davası açılmış.
Bu ceza hükmü sebebiyle açılan soruşturmaların sayısı Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçildiği 2014 yılından bu yana ciddi bir artış gösteriyor. 2014-2020 yılları arasında bu suçtan açılan toplam soruşturma sayısı 160,169.
2014 yılında bu sayı 682 iken 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından bu sayının katlandığını, 2016’da 38,254, 2017 yılında 20,539, 2018 yılında ise 26,115’e ulaştığını görüyoruz.
Akdeniz: baskı unsuruna dönüşmüştür
Bilişim Hukuku uzmanı ve İfade Özgürlüğü Derneği kurucularından hukukçu Yaman Akdeniz, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra bu yasanın “siyasi bir susturucu olarak kullanıldığını” belirtiyor.
“Bu yasanın hedefinde sadece muhalif vekiller değil sade vatandaşlar da var. Adliyeler bu sebeple yargılanan vatandaşlarla dolup taşıyor. Sosyal medya üzerinden üçüncü şahıslar tarafından yazılan bir gönderiyi beğendiği için yargılanan kişiler var.”
YetkinReport’a konuşan Akdeniz, hakaret soruşturmalarında ceza verilme ihtimalinin çok yüksek olduğunu, “yargılamaların büyük bir kısmının yargılanan kişiler açısından beraatla sonuçlanmadığını ve davaların uzun sürdüğünü” aktardı.
“Kamu davası olması sebebiyle bazen mahkemeler cumhurbaşkanlığı vekillerine bizzat mahkemede bulunarak şikayetçi olup olmadıklarını soruyor” diyen Akdeniz şöyle devam etti: “Vekiller mahkemeye katılma talebinde bulunabiliyor. Bu da mahkemeler üzerinde dolaylı bir baskı aracına dönüşüyor”.
299. maddenin ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü açısından kısıtlayıcı ve sorunlu bir madde olduğunu belirten Akdeniz maddenin neden ceza kanunundan çıkarılması gerektiğini şu sözlerle açıkladı: “Siyasetçiler, bakanlar, cumhurbaşkanı söz konusu olduğunda basın özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün geniş yorumlanması gerekirken, bu maddeler siyasetçileri haklı ve kamuyu ilgilendiren şekilde eleştirenlere karşı otoriteleri korumak için kullanılıyor. Tersine işletildiği için ceza hukukunda bulunmaması gerekir.”