Bu günlerde açılmakta olan tarihi bir fırsat penceresi, Türkiye’ye, kısa bir sürede ileri bir demokrasi ve hukuk devleti haline gelme imkânı tanımaktadır.
Sebebi: “Parlamentosu Güçlendirilmiş Başkanlık” ve “Güçlendirilmiş Parlamenter” sistemler öneren Cumhur ve Millet ittifaklarının tek başına Anayasa’yı değiştirme gücüne sahip olmayıp illa da uzlaşmak bulunmaktadır.
Bu tarihi fırsatı değerlendirirse Türkiye kısa sürede çoğulcu demokratik düzende istikrarlı ve ileri bir hukuk devleti haline gelebilir. Cumhuriyetin 100. yılına 2 yıl kala 1960 öncesindeki çok partili güçler birliğine ve otokrasiye doğru geriye gidişi durdurabilir.
Fakat asırda bir ortaya çıkan bu fırsat elden kaçmak üzeredir.
Çünkü hükümeti kimin kuracağına odaklanan tartışmalar; yargının siyasete bağlı olmasını devam ettirmekte, Türkiy’nin esas sorununun yargıyı etkili ve verimli çalışır, kendisini en üst düzeyde hukuka uyarlı, hesapverir ve tam bağımsız hale getirmek olduğunu ihmal etmektedir.
Bu asırlık fırsatı yakalamak için sivil toplumun müdahil olması, “iktidarda değil devlette istikrar” için vatandaşlara talep ve baskı oluşturması şart…
Devleti iktidarların istikrarına feda eden anlayış
Türkiye’nin yönetim sorunu siyasi akımların çok parçalı, koalisyonların kaçınılmaz olması değil koalisyonların “kötü” olduğu, ne pahasına olursa olsun kaçınılması gerektiğini kabul eden, temsildeki çeşitlilikten ilerici yöntemler çıkaramayan sığ anlayış…
Bu sığ düşünce çıkmazı, ülkenin gerçeklerine göre istikrarı sağlayacak sofistike yöntemler bulmak yerine kolaycı ve sürdürülebilir olmayan sunî yöntemlere başvurmakta; ayak bağı olarak gördüğü yargının devlette istikrarın güvencesi olduğunu, hangi hükümet sistemi olursa olsun bağımsız yargı olmadan başarılı olamayacağını görmezden gelmekte.
1980 öncesindeki ard arda yıkılarak ülkeyi iflasın eşiğine sürükleyen koalisyonlardan ülkeyi kurtarmak gayesiyle iktidarlara istikrar kazandırma uğruna halkın mecliste adil temsilini feda etti. Seçimlerde %35 oy alan partiye mecliste %60 çoğunluk sağlayan sunî bir formül oluşturdu. Yaratılan sunî çoğunluğun etkilerini dengelemek için ise yürütme yetkilerini cumhurbaşkanıyla bölüştürdü.
Yürütme yetkilerinin tamamını elinde toplayan cumhurbaşkanının devletin tüm güçlerinei meclise ve yargıya da hakim olmasına sebep oldu. Zaten iktidarın uzantısı görünümünde olan yargı iktidarı ve meclisi dengeleme gücünü tamamen kaybetti. Böylece sadece iktidarlara istikrar getirmeye odaklanmak devlet yönetiminde istikrarı kaybettirdi. Halk Mecliste adil temsil edilmemesinin devlet yönetiminde istikrarın bozulmasına neden olduğunu acı bir tecrübeyle öğrenmiş oldu.
En başta yargı bağımsızlığı gelmeli
HSK’nın “Yargı Yüksek Kurulu” olarak yeniden düzenlenmesine, “Hakimler Kurulu” ve “Savcılar Kurulu” olarak ikiye ayrılmasına, adalet bakanı ve yardımcısının kuruldan çıkarılmasına, üyelerini TBMM’nin seçmesine dair öneriler kamuoyuna yansımakta.
Ana başlıklarda bile bu öneriler; yargıya tam bağımsızlık kazandırmaktan, topluma kaliteli hizmet verir, kendisi de hukuka en üst düzeyde uyar ve etkin hesapverir hale getirmekten çok uzak! Tersine yargının üzerinde siyasetin kıskacını pekiştirmekte.
Yargı; iktidarları, icraatlarında hukuka uymaya zorladığı için görevi siyaseti doğrudan etkiler. Bu yüzden de devlet gücünü serbestçe kullanmak isteyen siyaset; kendisini sınırlayabilecek olan yegâne devlet gücü yargının iplerini elinde tutmak istiyor.
Yargı; en kritik devlet gücüdür. Çünkü yargı; devlet yönetiminde ve toplumda adaleti sağlar. Adalet; güvenlik, ekonomi, sağlık, eğitim ve eğitimden daha önemli bir kamu hizmetidir.
Adaleti tesis edebilmek için en başta yargının tam bağımsız, hesapverir ve etkin çalışır olmasını Anayasa’da güvenceye almak gereklidir. Bu çerçevede:
– Yargıya ilişkin bütün hükümler, yargısal meslek kuruluşları da dahil, Anayasa’da ayrı bir bölüm halinde etraflıca düzenlenmelidir.
– Yargısal meslek kuruluşlarının yönetimi görevde olan mensupları tarafından kendi aralarından seçilmelidir.
– Yargının yönetiminde yasama ve yürütmenin söz hakkı ve etkisi yasaklanmalıdır.
– Yargı; kendi bütçesini özerk olarak hazırlamalıdır.
– Yargıyı ilgilendiren kanun çıkarılmasında yüksek nisaplar, yürürlüğe girmeden önce Anayasa Mahkemesinin denetlenmesi veya iptal kararlarının geçmişe etkili olması öngörülmelidir.
Seçim barajları yargı bağımsızlığını ilgilendirir
Seçim barajının %7’e veya %3’e indirilmesi önerilmekte.
Bir kısım kamuoyu yoklamaları ülkemizde %20 bandının üzerinde 2 parti, %20 ile %5 arasında 4 parti ve %5’in altında fakat %1’in üzerinde 6 parti olduğunu göstermekte. Seçim barajı %10 olduğunda toplumun yaklaşık %25’i mecliste temsil edilmiyor. Baraj %7’e indiği takdirde bu oran %20 civarına; %3 olursa %10 civarına inebilir.
Anayasa’da güvenceler getirmek yargı bağımsızlığını sürdürmek için yeterli değildir. Meclis aritmetiği sunî olarak değiştirildiğinde Anayasa’da öngörülecek ağır nisapları aşmak, Anayasa koruma sistemindeki zayıflıklardan yararlanarak yargı bağımsızlığını zedeleyen kanunlar çıkarmak mümkün olur. Yargı bağımsızlığını güvenceye alacak en önemli güç toplumun sağduyusudur. Farklı siyasi görüş ve menfaat grupları arasında uzlaşma sağlandığında toplumsal sağduyu oluşur. Farklı siyasi görüşleri temsil eden meclisin uzlaşma ile çıkaracağı kanunlara toplumsal sağduyu ve ortak akıl egemen olur. Meclisin sağduyulu kararlar alınabilmesi için sadece mecliste değil siyasi partiler içinde de farklı görüşlerin adil temsilini sağlamak gerekir. Dolayısıyla mecliste halkın adil temsili, istikrarlı yürütme için olduğu gibi yargı bağımsızlığını da güvenceye almak için gereklidir.
Meclis aritmetiği, kanun çıkarma, hükümete onay verme ve düşürme gibi kararlar alabilmek için koalisyonlar oluşmasını gerekli kılması, diğer yandan kemikleşmiş koalisyonlar yerine değişik konularda değişik koalisyonlar oluşturma imkânı vermesi sağlıklıdır. Böyle bir meclis aritmetiği devlete istikrar topluma uzlaşma getirir. Bunu gerçekleştirmek için ise farklı siyasi görüşlerin uzlaşmasını sağlayacak akılcı ve kolay işletilen bir yönetim formülü bulmak gerekir. Böyle bir formülün ilk ve en önemli şartı tam bağımsız ve Anayasayı etkin olarak koruyan yargıdır. Diğer temel yapı taşları ise mümkün olduğu kadar çok sayıda farklı görüşün mecliste temsil edilmesi ve ülkenin hükümetsiz kalmasını önlemektir.
Parçalı meclis aritmetiği; oldukça çok sayıda koalisyon olasılığı verir. Nitekim son kamuoyu yoklamalarına göre oluşması halinde meclis; içinde 1. veya 2. partiden birisi olmak kadıyla 10’dan fazla koalisyon kurma imkânı vermektedir.
İstikrarı sağlamak için önemli olan hükümetlerin değişmeden kalması değil hükümetsiz kalmamak ve hükümetlerin hukuka uyarlı olarak ve öngörülebilir olarak yönetileceğine dair güven oluşturmaktır. Yargının tam hesapverir, bağımsız olduğu ve etkin çalıştığı durumda, hükümet kurmak kolaylaştırılıp düşürülmesi zorlaştırıldığında “hükümetsiz kalma endişesi” ortadan kalkar; “kural bazlı, öngörülebilir” yönetim gerçekleşir.
Dolayısı ile istikrarlı, kural bazlı, öngörülebilir ve hukuka uyarlı yönetim için:
– Seçim barajları %1’e kadar düşürülebilir.
– Seçim bölgeleri artık oyları en aza indirecek, farklı görüşlerin mecliste temsilini sağlayacak şekilde düzenlenmelidir.
– Parti içi demokrasi kısıtları ortadan kaldırılmalı; demokratik yönetim ilkesine aykırı olan tüm delegelik sistemi ve seçimlerde blok liste uygulamaları yasaklanmalıdır.
– Aday ön seçimleri de dahil olmak üzere tüm seçimlerde tek kişilik pozisyonlara seçimler iki turlu, çok kişilik pozisyonlara seçimler tek turlu olarak nispî usulle yargı gözetiminde yapılmalıdır.
Yürütme kurumsal yapılandırılmalı, yönetimi demokratikleştirilmelidir
Cumhur ittifakı cumhurbaşkanı ve yardımcılarının seçilmesini, bakanların milletvekili olmasını, güvensizlikle düşürülmesini söylüyor. 6 Parti Komisyonu; başbakanlık yani hükümet kurma yetkisinin ilk 3 partiye sırayla verilmesinde, basit çoğunlukla (%50+1) güvenoyu almasında, bir ön protokol imzalanması kaydıyla nitelikli çoğunlukla (örneğin %60) düşürülmesinde mutabık.
Devletin muazzam gücünü kullanan, bu sebeple diğer güçlere hâkim olabilen iktidarlar aşırı güçlendiklerinde zaten zayıf olan güçler arası denge ve ahenk bozulur. Meclise de hâkim olan iktidar; yargıyı da bağımlılaştırır. Dolayısıyla iktidarın aşırı güçlenmesi yargı bağımsızlığına tehdit oluşturur.
Meclis’in değişik koalisyonlar oluşturarak düşürebilir olması iktidarın aşırı güçlenmesini bir dereceye kadar önleyebilir. Fakat, devasa yürütme imkanları karşısında bu tedbir yeterli olmayabilir. Zira mecliste etkin olan iktidarlar bu tedbiri anlamsız hale getirebilirler. Daha etkili olacak tedbir yürütmenin kurumsal yapısını geliştirmek ve yetkilerini dengeli olarak dağıtmaktır. Yürütmenin politika belirleme, icraatlar ve idari düzenleme gibi temel işlevlerini kurumlar arasında ayrıştırılmalıdır. Ülkemiz hassas bir coğrafyada, değişik güç blokları ile değişik kültür akımları arasında bulunmaktadır. Kurumsal yapısı güçlü yürütme temel politika konularında savrulmaları önleyerek daha istikrarlı devlet yönetimi sağlayabilir.
Dolayısıyla yürütme gücünün kurumsal yapısını geliştirerek farklı görüşleri kapsayıcı hale getirecek, ekip yönetimini ve yönetimin demokratikleşmesini sağlayacak, kendi içinde ve diğer güçlerle dengeli ve ahenkli hale getirecek tedbirler alınmalıdır. Bu amaçla:
– Millî güvenlik, dış ilişkiler, milli eğitim, medya – RTÜK, TRT, TCMB ve benzeri temel konularda toplumun kahir çoğunluğunu temsil eden anayasal kurumlar oluşturup politika belirleme yetkisi verilebilir.
– Anayasal kurumlarla eş güdüm halinde çalışan, tüm paydaşlarının katılımını sağlayarak tavsiyeler oluşturan daimî şuralar oluşturulabilir.
– İcraattan sorumlu baş yöneticinin atayacağı bakanların onaylanması ve azledilmesi değişik kritere bağlı tutulabilir. Seçilen veya atanan baş yöneticinin kuracağı ilk hükümet basit nisapla onaylanırken, düşürülmesi %60 gibi nitelikli yüksek nisaba tabi tutulabilir.
– Bakanları meclisin basit %50+1 nisapla onaylaması, düşürmesi veya başyönetici tarafından doğrudan azledilmesi düşünülebilir.
– Baş yöneticinin siyasi parti veya grup başkanları ile; bakanlıkların eşleştikleri meclis komisyonları ile, bir araya gelip bilgi alışverişinde bulunacağı, denetleme ve danışma işlevi göreceği resmi platformlar oluşturulabilir. Bu platformlar vasıtasıyla milletvekilleri yasama faaliyetleri için yürütmenin etkin işbirliği içinde olması sağlanabilir.
Olumlu güvensizlik yerine yeni hükümet kurarak düşürme
Hükümeti kuracak kişiyi kimin seçeceğine odaklanmak istikrarı sağlayan bir çözüm bulmayı zorlaştırmaktadır. Bu kişiyi kimin seçtiğinden ve atadığından daha çok seçilmiş olanın gerektiğinde görev süresi bitmeden değiştirilebileceği bir formül bulunması ülke için daha kolay ve yararlı olabilir. Yönetimin kurumsal ve hesapverir olması istikrar ve öngörülebilirlik sağlayacaktır. Yöneticiler değişse de yönetimde istikrar sağlanabilir. Devlet yönetiminde istikrar yöneticileri değiştirmeyerek değil, keyfi değişiklik yapmamak ancak gerektiğinde yönetim boşluğu oluşturmadan, hızlı ve etkili bir şekilde değiştirilmesi sağlanabilir.
6 Parti Komisyonu; meclisin hükümeti düşürmesini yeni başbakanın önceden belirlenmesi şartına bağlamayı önermekte. “Olumlu güvensizlik” önerisi, siyasi partilerin hem mevcut başbakanı düşürmekte hem de yeni başbakanın kim olacağında anlaşmalarını ve buna sadık kalmalarını öngörerek neredeyse imkânsız bir yöntem önermekte.
Yüksek eğitime, refaha ve toplumsal uzlaşma kültürüne sahip olan küçük Kuzey Avrupa ülkelerinden esinlenen bu öneri Türkiye’nin sosyal dokusuna, siyaset kültürüne ve alışkanlıklarına uygun değildir. O ülkelerde toplum; hükümet kurmak ve düşürmek gibi temel yönetim meseleleri yüksek uzlaşma kültürü içinde ve parlamentoya gelmeden önce mutabakatla çözmektedir. Bu kültür Türkiye’de henüz mevcut değildir. Üstelik bu öneri işletilebilse bile hükümetin düşürülmesiyle aynı anda meclisten güvenoyu alacak yeni bir hükümet kurulmasını güvenceye almamaktadır. Başbakanın onaylanması bakanların da onaylanması anlamına da gelmeyeceği için düşürülen hükümetin yerine yenisinin hemen kurulması da kolay değildir. Bir başbakanın düşürülmesi, yenisinin onaylanması şeklindeki iki kararı tek bir seferde mecliste almak da fiilen imkânsız derecesindedir.
Bu öneri, mevcut ittifakları aynen süreceği varsayımı üzerine kuruludur. Farklı görüşler arasında birleşmeler, toplumsal uzlaşmalar oluşturmayı önleyici niteliktedir. Zorlukla da olsa işletildiği takdirde ise güvenoyu almamış olan “topal ördek” hükümetlerin ülkeyi yönetmesine neden olacak niteliktedir.
Oysa bu önerinin temelinde yatan amacı çok daha basit bir şekilde gerçekleştirmek mümkündür. Kurulması düşünülen yeni hükümetin güvenoyu alması ile mevcut hükümetin otomatik olarak düşmüş sayılması ile mevcut hükümetin düşürülmesi kolayca ve basitçe gerçekleştirilebilir. Bu ihtimalde ülkenin bir an bile hükümetsiz veya bakansız kalma gibi bir durum söz konusu olmayacaktır.
Herkes bu tartışmaya katılmalı, kalıcı çözüme katkı vermelidir.