Siyaset

YÖK’ten Sonrasını Düşünmeye Başlayalım

Muhalefet partileri iktidara gelmeleri durumunda Yüksek Öğrenim Kurumu’nu (YÖK) kaldırmakta kararlı olduklarını açıkladı. Üniversitelerimizi tamamen kaybetmek istemiyorsak YÖK’ü kaldırıp YÖK’ten sonrasını düşünmemiz lazım. Fotoğrafta YÖK Başkanı Erol Özvar, Araştırma Üniversiteleri Toplantısı’nda sunum yaparken görülüyor. (Foto: YÖK)

Altı muhalefet partisinin, güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmalarını önce yazılı basında okuduk, sonra CHP’den Muharrem Erkek, İYİ Partiden Bahadır Erdem ve DEVA Partisinden Mustafa Yeneroğlu, televizyonda Yüksek Öğrenim Kurulu’nun (YÖK) kaldırılmasında çok kararlı olduklarını anlattılar. Muharrem Erkek, 2. Dünya savaşı sonrasında Almanya’nın, üniversitelerinin ayakta olması sayesinde yeniden inşa edilebildiğini örnek gösterdi. Üniversitelerimizi tamamen kaybetmek istemiyorsak, YÖK’ü kaldırıp YÖK’ten sonrasını düşünmemiz lazım.

Yükseköğretim Kalite Kurulu

Peki YÖK’ün iyi yaptığı ve korumamız gereken bir şey yok mu? Merkezi ve üniversitelerden bağımsız olarak yapılması gereken bir şey, kalite değerlendirme ve akreditasyondur. YÖK’ün iyi yaptığı bir şey, topladığı istatistikler ve buna dayalı yaptığı değerlendirmelerdir: Bunlar, THE, QS gibi uluslararası değerlendirmelerin verilerinden çok daha derinlemesine ve güvenilir verilerden oluşur: Eğitim, araştırma, uluslararasılaşma, topluma hizmet ve sosyal sorumluluk alanında çok ayrıntılı alt kırılımlarda yüzlerce soru ve üniversitelerin bunlara verdiği cevaplar YÖK web sayfasında mevcut.

Araştırma üniversiteleri YÖK’ten önce de vardı

2017’den beri bağımsız bir kurul haline gelen Yükseköğretim Kalite Kurulu’nun görevleri, yükseköğretim kurumlarının dış değerlendirmesini yapmak, değişik alanlardaki akreditasyon işini düzenlemek ve kalite kültürünü yaygınlaştırmaktır. YÖK’ün üniversitelerin misyon farklılaşması projesi, bu kurul tarafından gerçekleştirilmiş ve buna dayanarak “Araştırma Üniversiteleri” seçilmiştir. Bu yıl 20 devlet ve 3 Vakıf üniversitesinin (Bilkent, Koç, Sabancı) araştırma üniversitesi ilan edildiği duyuruldu.

Bu üniversiteler de kendi içlerinde 3 gruba ayrıldı: En üst grupta ODTÜ, İTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi yer alırken, ikinci grupta Hacettepe, Ankara, İstanbul, Cerrahpaşa, Ege, Erciyes Üniversiteleri, İYTE, YTE, GTÜ yer aldı. Sonradan katılan üniversiteleri oluşturan üçüncü grup ise, Marmara, Uludağ, Dokuz Eylül, Atatürk, Gazi, Çukurova, Fırat Üniversiteleri ve KTÜ oldu.

“Araştırma Üniversitesi”, dünyada kabul edilen tanımıyla, belli sayının üstünde doktora veren üniversitedir. Bu üniversitelerde odak noktası, lisansüstü öğrenciler ve araştırmadır.

ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi YÖK’te yok

Ülkemizde, hemen hemen her üniversitede doktora verildiği ve verilen doktoraların belli bir kalite güvencesi olmadığı için, verilen doktora sayısına göre üniversite tipini belirlemek mümkün değil. Ancak araştırma ve lisansüstü eğitim göstergelerine göre değerlendirilerek, üniversiteler “araştırma üniversitesi” kategorisine ayrılıyorlar. En üst kategoride çok sayıda teknik üniversitenin olduğu, teknik üniversite olmayanların da ya güçlü tıp fakültelerine ya da yerleşmiş bir üniversite kültürüne sahip olduğu dikkati çekiyor.

Araştırma Üniversiteleri listesini, yükseköğretim kurulu üyelerinin branşları ve görevli oldukları üniversiteleri ile birlikte değerlendirdiğimizde ilginç bir tablo ile karşılaşıyoruz: 21 kişilik genel kurulda, en üst kategori olan A1 kategorisinden gelen üye yok: YÖK’te ODTÜ, İTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi temsil edilmiyor. İkinci gruptaki araştırma üniversitelerinden üç üye, üçüncü gruptan ise iki üye var. Branşı temel bilimler olan üye yok. İlahiyat, Fars dili edebiyatı, Arap dili edebiyatı YÖK’te temsil ediliyor; bilgisayar ve elektronik mühendisliği, fizik, kimya, biyoloji, matematik temsil edilmiyor.

Üniversiteler taşralaştırılırken

Araştırma Üniversitelerinin tümünün YÖK öncesi kurulmuş üniversiteler olmasında şaşılacak bir şey yok: Geçtiğimiz 40 senede, hükümetlerin önceliği, köklü üniversiteleri zapturapta alırken, her ile bir üniversite açmak, hızla kadrolaşmak ve küçük illerin ekonomisini yapılan inşaatlar ve görevlendirilen devlet memurları ve öğrenci kitlesinin harcamaları ile canlandırmak oldu. Bu yeni üniversitelerin eski köklü üniversiteleri model almasından ziyade, gitgide, köklü üniversiteler taşralaştırıldılar.

Kadınları en iyi üniversitelerden ve ortak hayattan dışlama potansiyeli olan kadın üniversiteleri diye bir oluşum planlara girdi. Üniversitelerde kadın-erkek yurtlarının girişleri ayrıldı; arasına mesafe kondu; kampüs alanı içinde yer alan yurtların yönetimi merkezileştirildi. Öyle ki, Koç Üniversitesi bile öğrencilerinin yemekhane ve çalışma salonlarını kadın-erkek diye ayırmak zorunda kaldı. Kampüslerde bahar şenlikleri ve onur haftaları yasaklandı; kent halkının girişine engeller konuldu. Gitgide, İstanbul, Ankara, İzmir gibi kozmopolit kentlerin kültürüne yabancı, içine dönük, taşralaşmış üniversiteler ortaya çıktı.

YÖK’ten sonrası

YÖK’ten sonrası için, araştırma üniversitelerini idari, mali ve akademik olarak özerk hale getirecek yasal düzenlemeler gerekli. Konuyu sadece rektörü kim seçecek şeklinde basitleştirmek doğru değil; yeni bir üniversite kanununa gerek var. Üniversitenin yetkili kurulları, Senatosu, yönetim kurulları kanunda görev ve yetkileri ile tanımlanmalı; denetleme ve istişare mekanizmaları oluşturulmalı. Bunun için kapsamlı bir çalışma gerekli.

Öte yandan, yükseköğretim planlaması için bir kuruluşa gerek var: Tek amacı KPSS’den aldığı puanla memuriyete girmek olan mezunlar veren üniversiteler var. Sözlü mülakatların yarattığı haksızlık bir yana; bir talep fazlası söz konusu. Üniversitelerin görevi işsizliği geciktirmek, iş bulamayan mezunlar vermek olmamalı. Acaba yeni kurulmuş üniversitelerde bazı bölümler kapatılabilir mi? Bazıları daha meslek odaklı hale getirilebilir mi?

Kalkınma için, yükseköğrenime ayrılan bütçenin hem artırılması hem de daha akılcı kullanılması gerekiyor. Bunun için planlama, kalite değerlendirme ve araştırma üniversitelerinin farklı bir bütçeleme prensibine geçmesi gerekiyor. Acaba planlı yıllara geri dönebilecek miyiz?

Lale Akarun

Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği, Prof. Dr.

Recent Posts

Erdoğan-Özel görüşmesinden ilk sonuç, diyalogun sürmesi

31 Mart yerel seçim sonuçlarıyla değişen siyasi iklimin şimdiye dek en önemli sonucu Cumhurbaşkanı ve…

51 dakika ago

DEM Parti’de Anayasa hazırlık komisyonu kuruldu, Özel ile görüşecek

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş yeni anayasa görüşmeleri kapsamında DEM Parti Meclis Grubunu ziyaret ederek eş…

9 saat ago

Bu tablo değişmedikçe 1 Mayıs’ın marjinalleşmesi kaçınılmaz

Evet, şimdi önümüzdeki tablo değişmedikçe 1 Mayıs’ın marjinalleşmesi, giderek geniş halk kitlelerine yabancılaşması kaçınılmaz görünüyor.…

11 saat ago

Erdoğan-Özel görüşmesi: Cumhurbaşkanı CHP’ye iade-i ziyarette bulunacak

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Adalet ve Kalkınma…

11 saat ago

Türkiye, İsrail’e karşı soykırım davasına müdahil oldu

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin Güney Afrika Cumhuriyet, tarafından İsrail’in Gazze’de soykırım suçu işlediği iddiasıyla…

1 gün ago

Exxon ile LNG anlaşması: Beyaz Saray, Külliye ve Katar ilişkileri

Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar 28 Nisan’da İngiliz Financial Times gazetesine ABD enerji devi Exxon Mobil…

1 gün ago