Yunanistan 2021 yılının ikinci yarısında Fransa ve ABD ile imzaladığı savunma işbirliği anlaşmaları üzerine zafer havasına girmişti. Gerçi özellikle ABD ile imzalanan anlaşma pek zafer sayılmazdı ama Yunan hükümeti kamuoyuna o şekilde duyurudu. Ancak Atina’ya yeni yılla birlikte arka arkaya kötü haberler gelmeye başladı. Zafer nidaları giderek yerini çan seslerine bırakıyor.
EastMed projesi ölüm döşeğinde
Atina’ya kötü haberlerin başında ABD’nin asrın en iddialı enerji projelerinden olduğu öne sürülen EastMed projesinden desteğini çekmesi geliyor. Oysa ABD son yıllarda Türkiye ve Yunanistan arasındaki geleneksel denge politikasını bir yana bırakıp Atina’yla can ciğer kuzu sarması halindeydi.
İlk kez 2013 yılında ortaya atılan bu projeyle, İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafından Doğu Akdeniz’de bulunacak doğal gazın, deniz altından döşenecek boru hatlarıyla, Yunanistan üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması öngörülüyordu. Yunan basınında yer aldığına göre, Vaşington, yılın ilk haftasında Atina’ya, Lefkoşe’ye ve Kudüs’e eş zamanlı olarak gönderdiği birer “non-paper” (gayri resmi kağıt) ile EastMed’i desteklemekten vazgeçtiğini bildirmiş. ”Non-paper”ın tam metnini henüz gören yok. ABD’nin Atina Büyükelçiliği’nce yapılan bir basın açıklamasında, ABD’nin bölgesel işbirliğine ve temiz enerjiye bağlılığının devam ettiği, ilgilerini bundan böyle hem doğal gazı, hem yenilenebilir enerji kaynaklarını destekleyen elektrik sistemlerinin birbirlerine bağlanmasına kaydıracağı belirtiliyor.
Gerçek niyet ortaya çıkınca
Aslında EastMed projesi, benzerlerine göre üç kat daha pahalı bir maliyete sahip olacaktı. Bu nedenle, enerji ve finans çevrelerince hiçbir zaman gerçekçi bulunmadı. ABD ve Avrupa Birliği (AB) başlangıçta Avrupa’nın satın aldığı Rus gazına bir alternatif teşkil edeceği gerekçesiyle, projeyi olumlu karşılamıştı. Oysa kısa sürede Yunanistan’ın amacının Avrupa’yı Rus gazına bağımlı olmaktan kurtarmak değil, Türkiye’yi Doğu Akdeniz’den dışlamak olduğu ortaya çıktı; çünkü proje ekonomik açıdan sürdürülebilir değildi. Döşenecek borular Türkiye ile ihtilaflı kıta sahanlığı alanlarından da geçeceği için, Yunanistan bu yolla aynı zamanda kendi görüşlerini zımni bir şekilde uluslararası camiaya kabul ettirmiş olacağını hesaplamıştı.
ABD projeden çekilerek Yunanistan’ın oyuncağını elinden aldı.
İkinci şok petrol şirketlerinden
Yunanistan EastMed şokunu atlatmadan, bu kere Fransız “Total” ve Amerikan “Exxonmobil” şirketleri, Girit Adası’nın güneyinde ve batısında yürüttükleri sismik araştırma faaliyetlerini süresiz olarak durduklarını ilan ettiler.
Her iki şirketde bir önceki Aleksis Çipras hükümeti zamanında 2019 yılında ruhsat almışlardı. Mevcut sözleşmeye göre sismik araştırmaların 2022’ye kadar tamamlanması gerekiyordu. Yunan medyası tarafından ikinci şok olarak nitelendirilen şirketlerin bu kararında, ABD’nin EastMed projesine muhalefetinin etkili olduğu anlaşılıyor.
Doğrucu Davut “Christos Rozakis”
Kriyakos Miçotakis hükümetini zor durumda bırakan bir açıklama da eski dışişleri bakan yardımcılarından Christos Rozakis’ten geldi. Bir radyo kanalına konuşan Rozakis, Yunanistan’ın karasularında 12 mil talebinden vazgeçerek 10 mil formülünü kabul ettiğini öne sürdü. Bir dönem istikşâfi görüşmelere katılan Yunan heyetinde de yer alan Rozakis’in bu sözleri, beklenildiği üzere, Atina’da büyük tepki çekti. Yunanlı yetkililer iddiayı yalanlamakta gecikmedi.
Rozakis uluslararası camiada da tanınan saygın bir hukukçu. Rozakis Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde görev yaptığı yıllarda ülkesi aleyhinde en fazla karara katılan yargıç olarak biliniyor. Düşündüğünü söylemekten çekinmeyen bir kişiliğe sahip. Geçtiğimiz kasım ayında da katıldığı bir televizyon programında sarf ettiği, “Meis Anadolu sahillerine daha yakın” sözleri üzerine Yüksek Bilim Akademisi üyeliğinden ihraç edilmişti.
İstikşafi Görüşmelerde gelen itiraf
Türkiye ile Yunanistan arasındaki Ege sorunlarının ele alındığı İstikşafi Görüşmeler büyük bir gizlilik içerisinde yürütülür. Yunan tarafının da birkaç istisna haricinde, bugüne kadar gizlilik ilkesine riayet ettiği söylenebilir. Yunan medyasının Rozakis’e tepkisiniyse anlamak mümkün değil. 20 yıldır devam eden görüşmelerde uzlaşı arayışları arasında farklı karasuyu genişlikleri üzerinde durulmuş olmasından daha doğal ne olabilir?
Rozakis’in sözlerinde asıl dikkat çeken, eski bir heyet üyesi tarafından, İstikşafi Görüşmelerde kıta sahanlığı haricinde başka sorunların da ele alındığının itiraf edilmiş olmasıdır.
İsrail’le Yakınlaşmanın Zamanlaması
ABD’nin EastMed projesinden desteğini çekmesi, Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerini normalleştirmesi sürecinde bulunmaz bir fırsat da yaratıyor. “Her müsibet, bir saadetin habercisidir” diye bir söz vardır. Geçen yıl sonunda Çamlıca televizyon kulesinde fotoğraf çekerken tutuklanan iki İsrailli turistin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın devreye girmesi üzerine serbest bırakılmasıyla başlayan telefon diplomasisi sürecinde epey yol alındığı görülüyor. Devletler arasındaki ilişkileri bozmak kolay, ama onarmak zordur, daha fazla zaman alır. Bu sefer galiba, İsrail de kendini biraz ağırdan satmak istiyor. Bir yandan Türkiye’ye yanaşırken, diğer yandan da her fırsatta, Yunanistan ve GKRY ile ilişkilerini bozmak istemediğini vurguluyor.
Miçotakis’in Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile birlikte tezgahladığı Türkiye’yi yalnızlaştırma politikası çatırdamaya başladı. Doğu Akdeniz’de kartlar yeniden karılırken Ankara’nın “Değerli yalnızlık” politikasından sıyrılma çabalarına ivme kazandırılmasının tam zamanı. Yeter ki eski saplantılara takılıp kalınmasın.