Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) 2020 cumhurbaşkanlığı seçimi ile başlayan ve neredeyse bir yıldan fazla devam eden “fetret devri” 23 Ocak seçimleri ile nihayet geride bırakıldı. 23 Ocak seçimleri birçok açıdan değişik değerlendirmeler yapılabilmesine olanak veren sonuçlar doğurdu.
İktidar UBP; muhalefet CTP
Seçimde sağın ve solun bloklaştığı, adeta iki partili bir sistemin oluştuğu, sanki cumhurbaşkanlığı sisteminin ilk ayak izleri görüldü. Bir tarafta oyların yüze 40’ını alan Ulusal Birlik Partisi (UBP), diğer tarafta yüzde 31 oyla solun meclisteki, tek partisi haline gelen Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP). İki sağ ve bir merkez parti daha yüzde beş barajını aşıp meclise girebildi ve üstelik hükümet oluşumunda anahtar parti haline geldiler. Ancak siyasetteki kutuplaşma sayesinde gücünü pekiştiren UBP ve CTP’nin önümüzdeki dönem rollerini de seçim sonuçları net ortaya koydu.
CTP lideri Tufan Erhürman’ın “Görevimiz muhalefet olmak. Sert bir muhalefet için hazırız” sözleri kadar UBP lideri ve Başbakan Faiz Sucuoğlu’nun “Halk verdiği destekle hükümet olmamızı istedi. Sayımız yetmiyor; uyumlu bir koalisyon ortağıyla birlikte kısa sürede güçlü bir icraat hükümeti kuracağız” açıklaması gelinen noktanın adeta özeti gibi oldu.
Bu seçim istikrar getirir mi?
23 Ocak seçimi öncesinde doğal olarak hem UBP, CTP hem de diğer partiler iktidar olacakları iddiasıyla yarıştılar. Bir tek Halkın Partisi (HP) lideri Kudret Özersay sıklıkla seçim sonrasında bir koalisyon hükümetinde yer alabileceğini söylemekteydi. UBP lideri ve Başbakan Faiz Sucuoğlu ise kamuoyu beyanlarında tek başına iktidar mesajlarının yanı sıra 50 sandalyeli KKTC meclisinde 26 civarında milletvekilliği kazanması durumunda sağlıklı bir çoğunluğa dayanan hükümet kurmak isteyeceğini söylemekteydi. “26 milletvekili çıkarırsak, sınırda sayısal yeterlilik sıkıntılı olacağından, koalisyonu düşüneceğim” demekteydi.
Seçim sonucunda UBP oyların yüzde 39,6’sını alarak yeni mecliste 24 sandalye ile en büyük grubu oluşturdu. UBP önceki mecliste 21 vekili vardı. İkinci sırada yüzde 31,9 oyla ve 18 sandalye ile CTP geldi; önceki mecliste 12 vekili vardı.
Serdar Denktaş’ın ayrılması sonrasında ciddi gerileme göstermesi beklenen Demokrat Parti (DP) açısından bu seçim bir dönüm noktasıydı. DP ilk kez Denktaş ailesi olmadan, hatta Denktaş ailesine rağmen girdiği ilk seçimden sürpriz bir şekilde yüzde 7,41 oy oranıyla ve 3 milletvekiliyle çıktı.
Akıncı’nın partisi mutlak kaybeden
Seçimden dördüncü olarak çıkan Halkın Partisi (HP) ise 2018 oyuyla kıyaslandığında adeta bir deprem yaşadı. Bir önceki seçimde yüzde 17 oyla 9 sandalye çıkarabilen bu genç parti seçmene umut veremedi ve yüzde 6,6 gibi bir oyla, yeni meclise 3 milletvekili gönderebildi.
Genellikle Türkiye kökenli seçmenlerin partisi olarak görülen Yeniden Doğuş Partisi (YDP) ise beklentilerin aksine seçimde sadece yüzde 6,4 oyla iki milletvekili çıkarabildi.
Seçimlerin mutlak kaybedeni ise önceki cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Toplumsal Demokrasi Partisi (TDP), Toplumcu Kurtuluş Partisi (TKP) ve Bağımsızlık Yolu (BY) partileri oldular. TDP yüzde 4,4, BY yüzde 1,9 ve TKP yüzde 1,6 oy oranlarıyla yüzde 5 seçim barajını aşıp Meclis’e giremediler.
Ankara’yla yeni bir uyuma doğru
Sucuoğlu’nun liderliğe seçilmesinin, Derviş Eroğlu sonrasında savrulan UBP tabanı açısından birleştirici unsur olduğu, partiye yeni bir heyecan kazandırdığı bu seçim sonuçlarıyla görüldü. KKTC’de 2020 cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında yaşanan lidersizlik ve muktedir olmayan hükümetler döneminin sona erdirilmesi arzusunu oya devşirebilen Sucuoğlu merkez sağda liderliğini pekiştirme yolunda önemli bir adım attı.
Oy oranları değerlendirildiğinde, CTP 2018 seçiminde kaybettiği oylarının çoğunu geri almış gibi görünüyor. Türkiye ile uyum derdindeki seçmen UBP’de, Kıbrıslılık ruhu ve hatta Türkiye’ye direnç eğilimi taşıyan seçmen CTP’de demir atmış gibi görünüyor. CTP’nin başarısında şüphesiz Tufan Erhürman’ın “yumuşak” üslubu kadar, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sert üslubuna itiraz cephesini birleştirme başarısı önemli rol oynadı. Görüldüğü kadarıyla Kıbrıs’taki muhalefet Türkiye’de bekledikleri “büyük değişime gebe” 2023 seçimlerine kadar CTP’yi sığınacakları güvenli liman olarak algılamaya başladılar.
Ufukta ikili ya da üçlü koalisyon var
HP açısından tam bir hezimet olan seçim sonuçları bu partide bir yeniden yapılanmaya yol açması bekleniyor. Merkezde yeni bir umut vaadiyle kurulan HP’nin seçim yenilgisi, esasında kutuplaşan ve iki partili bir yapıya yönelen KKTC siyasetinin doğal bir sonucu. Esasında bu iki partili yapı, Erdoğan’ın vaat ettiği meclis ve başkanlık ofisini tek binada toplayan külliye projesiyle tekrar canlanan başkanlık sistemi beklentileriyle de uyumlu.
Bu seçim sonuçlarına göre UBP sadece DP veya HP ve hatta YDP ile ikili koalisyon kurarak 26-27 çoğunluğa sahip hükümet oluşturabilir. İki hafta sonra yeni başbakanın görevlendirme alması bekleniyor, ancak şimdiden UBP liderinin DP ve HP ile üçlü koalisyon temaslarına başladığı çoktan sır olmaktan çıktı.
Nitekim, seçim sonrasındaki açıklamasında Sucuoğlu “Bütün partilerle görüşeceğiz. İlla ki ikili koalisyon olacak diye bir şey yok” diyen Sucuoğlu, mecliste tek koltukla çoğunluk gibi bir sorun yaşanmaması istemediği sözleriyle üçlü koalisyon oluşturacağının güçlü sinyalini verdi.
Maliye ve dışişleri koltukları sıcak noktalar
Koalisyon hükümeti oluşturma görüşmelerinde en önemli pürüz noktasının maliye ve dışişleri bakanlıkları olması bekleniyor. UBP’nin bu önemli iki bakanlığı koalisyon görüşmelerinde pazarlık dışı yapmak istediği ancak potansiyel ortaklarının aynı görüşte olmadıkları biliniyor.
HP’nin koalisyona ancak dışişleri bakanlığını alması koşuluyla evet diyeceği siyasi kulislerde konuşulmakta. Bu sorun aşılamaz ise UBP, DP ve YDP koalisyonu da gündeme gelebilir.
Boykotçular kazandı mı?
2003 seçimlerinden sonra en düşük seçmen katılımı ilk kez yaygın boykot çağrılarının görüldüğü 2020 cumhurbaşkanlığı seçimleri birinci turunda kaydedilen yüzde 58 idi. 23 Ocak seçiminde cumhurbaşkanlığı seçim katılım oranı egale edildi; seçmenlerin ancak yüzde 58’i sandığa gitti.
Bu sonuçta Covid-19 salgının payı da olabilir. Ayrıca “bileklikli” 5 bin civarındaki kayıtlı Covid pozitif vatandaşın oy kullanmalarının yasaklanmasının, seçimi boykot çağrılarının başarısına muhakkak ki katkı olmuştur.
Ancak, düşük katılımın temel nedeninin gerek solda gerekse de sağda Kıbrıs Türk siyasetinin en büyük iki partisi dışındaki neredeyse tüm partilerin seçmene umut vermede başarısızlıkları olduğu, bu partilerin aldıkları oy dikkate alındığında açıkça ortaya çıkıyor.
Toplam oy kullananlar dikkate alındığında ise özellikle genç KKTC seçmenin sandığa gitmediği, gençlerden önemli destek gören HP ve sol küçük partiler açısından bu durumun çok ciddi sonuçlar doğurduğu söylenebilir.