İçinde olduğumuz kriz çağında doğal varlıklarımızı, tarımsal üretimimizi ilgilendiren kararlar alırken çok dikkatli olmak zorundayız. Kaybettiklerimizi kazanma şansımız yok, çünkü kaybettiklerimiz çok uzun evrimsel süreçler sonucunda var oldular. Peki, bu durumun ne kadar farkındayız? Esasında görünen o ki hiç farkında değiliz, ülkemiz için oldukça önemli olan zeytin alanlarını koruyan yasayı daha önce TBMM’de 7 kez reddedilmiş olduğu halde yönetmelikle ortadan kaldırdık, madenciliğe kurban ettik. Hem de bunu Paris İklim Sözleşmesine imza atmış bir ülke olarak yaptık. Yetmiyormuş gibi, yasanın iptalini ülkemizde en azından 130 bin yıldır varlığını sürdüren bir ormanın termik santrallere kömür sağlaması için yok edilmesi gündeminin gölgesinde gerçekleştirdik.
Evet, bu cümlemle Akbelen Ormanı’ndan bahsediyorum. Muğla Çevre Platformu ve onlarca çevre aktivisti duruma dikkat çekmişti ve Mart ayının ilk günü Akbelen Ormanında bilirkişi keşfi vardı.
Malum müteahhitlerin zaferi
Akbelen Ormanında ne olacak diye merak ederken, adrese teslim bir yönetmelik yayınlandı. Orada da karşımıza dönemin gözde müteahhitlik şirketlerinden Limak ve İçtaş çıktı.
Zeytinliklerin 3 kilometre yakınında zeytin işleme tesisi dışında toz çıkaran hiçbir tesise izin vermediği için birçok maden ve enerji projesinin iptalini sağlayan Zeytin Yasası, Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliğiyle işlevsiz hale geldi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının hazırladığı değişikliğe göre, “kamu yararı” dikkate alınarak zeytinlikler ortadan kaldırılabilecek ve böylece madencilik faaliyetleri gerçekleştirilebilecek. Evet, Paris İklim Sözleşmesine imza atan bir ülke olarak “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” deyimi tam bize göre… Şaşırıyor muyuz? Ben kendi adıma hiç şaşırmadım. Ne de olsa Antroposen içindeyiz. Ama aldığımız gerçeklikten uzak kararlarla Hakikat Ötesi Çağa adım adım giriş yapıyoruz.
Zeytinlikler neden önemli?
Zeytinlikler taşıdığı kültürel, ekonomik ve biyolojik değerler ile Anadolu’nun en önemli peyzajları arasında yer alıyor. Geleneksel zeytinlikler, zeytincilik faaliyeti ile özellikle Batı Anadolu’da yerel halka büyük katkı sağlarken, ekosistem olarak değerlendirildiğinde Türkiye’nin Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (Bern Sözleşmesi) ile korumayı taahhüt ettiği birçok omurgalı türüne yaşam alanı sağlıyor. Ben bu noktada bir kez daha hatırlatayım, içinde olduğumuz çağda 1 milyon tür tehdit altında. Bu tehditin esas nedeni ise insan baskısı ve yaşam alanlarının kaybı.
Zeytin tarımı tehdit altında
Zeytincilikte önemli problemler yaşanırken böyle bir yasa iptali, sorunları bambaşka bir boyuta taşıyacak gibi görünüyor. Zeytin, uzun zamandır Anadolu’nun öksüz çocuğu gibi. Zeytin ağaçları birçok nedenle kesiliyordu; örneğin, imara açılan alanlar, otoyollar ve altyapı çalışmaları ülkemizdeki zeytin ağaçlarının yok edilmesine neden olan faaliyetler arasındaydı.
Mesela, Bursa-İzmir otoyolu için bugüne kadar 200 bin zeytin ağacı kesilmiş. Artık, madencilik ve enerji yatırımları da “kamu yararı” kavramı altında bu tehditler arasındaki yerini aldı. Zeytinciliğin yok edilmesiyle yerel halk madenlere muhtaç hale geliyor. Hal böyle olunca da iklim krizi ve bu krizin sonuçlarına katlanmak önemli bir zorluk olarak karşımıza çıkıyor. Zira genç kuşağa sağlıklı, doğal varlıklarını koruduğumuz, sürdürülebilir tarımın yapıldığı zengin bir coğrafya bırakmıyoruz. Bilakis mevcut sorunlara yeni sorunlar ekliyoruz.
Zeytin’in ekonomide yeri
Türkiye ekonomisine önemli bir katkı sağlayan zeytinin dikili olduğu alanların başında Aydın, Muğla ve İzmir geliyor. 2020 yılı itibariyle toplam zeytin üretimi 1.32 milyon ton olmuş ve bunun yüzde 75’i yağlık zeytinden oluşuyor. Bu değerle Türkiye dünyadaki ülkeler arasında zeytin ve zeytinyağı üretimi bakımından ilk beş arasında yer alıyor. Dünya zeytin alanları ve üretimi yıllara göre artış eğiliminde olsa da, zeytin üretimi; zeytin ağacının ekolojik isteklerinden dolayı başta Akdeniz olmak üzere Dünyada belirli bölgelerle sınırlı durumda. Türkiye’nin bu noktada hassas olması hem ekonomisi hem de zeytinin geleceği açısından çok önemli.
Zeytin ağacına sahip çıkmalıyız
Yaşadığımız coğrafyada dikili her bir ağaca sahip çıkmak zorundayız. Hele bu durum Batı ve Güney Anadolu için çok daha önemli. Buralarda varlığını sürdüren ormanlar başta söylediğim gibi son buzullar arası dönemden beri buradalar, dile kolay 130 bin yıldır varlıklarını sürdürüyorlar. Zeytin de bu ağaçlar gibi, belki son 130 bin yıldır bu coğrafyada var olmadılar, fakat sadece Anadolu için değil, Akdeniz için önemli bir sembol tür konumundalar. Neden mi? Bu ağaç 2 bin yıldır hem kendi coğrafyamızda hem de Akdeniz de ürün veriyor, kültürel bir miras ve biyolojik zenginliğimizi karakterize eden önemli bir bitki. Öyleyse 50 yıllık ömrü olan bir maden mi daha değerli, yoksa bir zeytin ağacı mı?
Zeytinin kaderi böyle yasalarla hızla değişmemeli ve ülkemizin biyolojik zenginlikleri bu şekilde tehdit altına girmemeli.