Ocak ayının ilk haftasında Türkiye Yayıncılar Birliği ‘Kitap Dünyamızın Acil 2022 Çağrısı’ başlıklı bir bildiri yayımladı. “Her yaştan okura kitap hizmeti sunmak için çalışan biz yayıncılar, bugün ciddi bir gelecek endişesi içindeyiz,” denilen bu açıklamada acil olarak yapılması gerekenler sıralanıyordu. Pek çoğu yayıncılığın yıllardır süren sorunlarının çözümüne yönelik alınması gereken tedbirler. Birliği, yılın ilk günlerinde böyle bir açıklama yapmaya itense, kitap dünyasının içine düştüğü görülmemiş sıkıntılar, Türkiye’nin kültür ve düşünce hayatının geleceğine dair oluşan endişeli atmosfer.
Bir süredir Türkiye’nin kitap dünyasına dair yerli ve yabancı medyayı meşgul eden, biz yayıncılıkla uğraşanların her ortamda en çok karşılaştığı soru şu: Döviz krizi ve ekonomik durum yayıncılığı nasıl etkiledi, gerçekten kâğıt bulunmuyor mu? Bu sorulara ne yanıt verdiğime geçmeden önce, insanların kitap dünyamız için endişeleniyor olmasından memnunluk duyduğumu söylemem gerek. Çünkü Türkiye’de gittikçe sıkışan ifade ve düşünce özgürlüğünün kitaplarla ayakta durabildiğini biliyorlar. Ve aslında yayıncılığın hali Türkiye’de bir sektörün halini değil, düşünce iklimimizin hava durumunu da veriyor; bu nedenle önemseniyor.
Döviz kurundan önce pandemi etkisi
Kitap yayıncılığının yıllardır süren sıkıntıları Türkiye’de son iki yılda daha da arttı. Covid-19 pandemisi döneminde uzun kapanmalardan yılların kitapçı dükkanları da AVM’lerdeki zincir kitapçılar da çok etkilendi ve okurun kitapla buluştuğu en önemli kanallardan biri tıkanmış oldu.
Bu boşluğu internet kitapçıları doldurdu, internet satışlarının payı kitapçıları geçti, çoğumuz kitabı internet üstünden almaya başladık. Kitapçıya girip, ‘yeni çıkanlar’ arasında gezindiğimiz, farkında olmadığımız kitapları da karıştırıp bazen almaya karar verdiğimiz okuma maceramız yerini farklı bir yönteme bıraktı. Bir süredir internetteki listeleri tarayıp ilgi alanımıza göre ‘arama’ yapıyor ve kitaplarımızı öyle seçiyoruz.
Bunun sonucu olarak Türkiye’de ve dünyada pandemi döneminde iyi bilinen isimler, markalar yani ‘çok satanlar’ daha da çok satmaya başladı. Özellikle tanınmış klasik yazarlara dönük ilgi arttı ve klasikler altın çağını yaşamaya başladı. Edebiyat dışında da özellikle psikoloji ve kişisel gelişim gibi türler öne çıktı. Eve kapanan kitap okuru, yıllardır fırsat bulup da okuyamadığı kitapları edinmeyi, depresif ruh haline çare önerecek okumalar yapmayı tercih etti.
Bu belirsiz ortamda pek çok yayıncı ise risk almamak için yayımladığı kitap sayısını azaltma yoluna gitti. İşte bu süreçten en çok etkilenenler, yeni okurlarını ancak kitapçı raflarında bulabilen yeni ve genç yazarlar oldu.
Pandemi ardından kağıt fiyatları
2019’da kendini gösteren pandemi şoku 2020’de hafifledi ancak bir sonraki yıl yani 2021’de salgından tam kurtulamadan Türkiye bu kez bir de döviz kuru darbesi yedi ve sorun iyice karmaşıklaştı.
Malum, Türkiye’de uzun zamandır kağıt üretilmiyor. Kitap kağıdının tamamı yurt dışından geliyor ve döviz üstünden fiyatlandırılıp satılıyor. Tam da dünyada pandemiye bağlı olarak selüloz sıkıntısı baş göstermiş ve kağıt fiyatları yükselmeye başlamışken bizde döviz kuru roket gibi yükseldi ve Türkiyeli yayıncılar için kağıt, alınamaz hale geldi.
Kitap kağıdı olarak kullanılan Enzo’nun tonu 2021 yılına kadar fazla değişmedi, 735 Avro idi, 2022 yılında 895 Avro oldu. Kapak kartonu fiyatları ise 975 ABD Dolarından 1650 dolara çıktı. Ancak 2021 başında 7,43 Lira olan Avro kuru 2022 Ocak ayında 15,15 Liraya yükselmişti. 2001 Ocak ayında 7,43 Lira olan dolar kuru ise 2202 Ocak ayında 13,36 Liraydı; 17 Aralık’ta 18 Lirayı gördükten sonra düşmüş değeriydi bu da. Hesabı siz yapın. Bu hesap kitap fiyatlarına yansıyor.
Doların akıl almaz seviyelere çıktığı o günlerde her yerde olduğu gibi yayıncılıkta da üretim durduruldu. Daha sonra 20 Aralık kararıyla döviz bir nebze kontrol altına alındığında ise çok daha temkinli biçimde kitap yayımlanmaya başlandı. O günlerde büyük yayınevleri yayımladıkları yeni başlık sayısını neredeyse yarı yarıya azaltırken birçok küçük yayıncı kitap basmayı durdurdu.
Sonuçta pandemiden bu yana okuruyla buluşmayı bekleyen sayısız kitabın raflarda yerini alması, kağıt fiyatları nedeniyle bilinmez bir geleceğe ertelenmiş oldu.
Alım gücü düştükçe okur azalıyor
20 Aralık’tan sonra döviz kuru yavaşladı ama bu kez de enflasyon kendini gösterdi. Her şeyde olduğu gibi kitapların da fiyatları yükselmeye başladı.
Yayıncıların yazara, kağıda, editöre yatırım yapacak finansal gücü olsa bile, yayımlanan kitapların fiyatları bırakın bir yılı, altı ay öncesine göre bile öylesine yüksek ki bu okuru doğrudan etkiliyor ve kitaptan uzaklaştırıyor. Tabii ki bu feci fiyat artışları her alanda yaşanıyor, ama kitap Türkiye’nin geneli için bir temel ihtiyaç değil. Nitekim yılın ilk iki ayında rakamlara baktığımızda toplam kitap üretiminde bir düşüş olduğu görülüyor. Çünkü yayıncılar daha az kitap basıyor. Satışlara dair hiçbir zaman sağlıklı ve güvenilir bir veri yoktur, ama sektördeki izlenime göre ilk üç ayda satışlar yüzde 15-20 oranında azaldı.
Kitap dünyasındaki bu daralmanın kültürel sonuçlarını tahmin etmek güç değil. Başta da belirttiğim gibi Türkiye’de bir süredir düşünce özgürlüğünün en önemli taşıyıcılarından birisi kitap dünyası.
Kağıt fiyatları kitap gibi yazarlığı da tehdit ediyor
Türkiye’de kitap dünyası, bazı batılı ülkelerde olduğu gibi çok büyük yayıncıların kontrolü altında, oyuncuları belli bir piyasa da değildir. Tam tersine çok sayıda küçük yayıncının varlık gösterdiği bu nedenle de son derece zengin, büyük bir kitap çeşitliliği sunan bir ortamdır.
Ekonomik kriz ne yazık ki bu ortamın nefesini daraltacak, çeşitliliği azalacak, yayımlansa bile alternatif fikirleri dile getiren politik kitapların yeni yazarların, deneysel edebi türlerin okura ulaşma şansı çok çok azalacak.
Bir süre yayıncılar daha az kitap basacağı için müthiş bir birikme oluşacak ve bu da bazı kitapların ileride elenmesine ve okurla ya hiç buluşamamasına ya da daha geç buluşmasına dönüşecek. Belki de en önemlisi bu zorlu ortam yazma faaliyetinin cazibesini azaltacak ve araştırmalar, yeni roman fikirleri bilinmez bir tarihe ertelenecek.
Bize en yeni fikirleri, araştırmaları, hayalleri ve hikayeleri en güçlü ve kalıcı biçimde aktaran kitapların hepimiz üstüne titriyoruz. Ne var ki güzel olan pek çok diğer şey gibi, kitapların da yakın gelecekte işi kolay olmayacak, öyle görünüyor.