Sözcü’de Çiğdem Toker, “Beşli Çete demeyelim de ne diyelim?” siye soranlara öneriler getirdi. “Beşsiz çete, beşibiryerde, malum beşli” gibi önerileri de var. Kastedilen, sayıları aslında beşi de aşan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AK Parti hükümetinden en çok kamu ihalesi alan ama sayıları da onu aşmayan mutlu müteahhitler.
Dünyada en çok kamu ihalesi alan ilk on şirketten beşi bunlar. İkinci sırada üç şirketle zaten Komünist Parti yönetimi altında devlet kapitalizmi uygulayan Çin bulunuyor. O yüzden CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu “Beşli Çete” adını taktı, bu etiket de açıkçası toplumda tuttu. Beşli Çete deyince bu zihinlerde Erdoğan’ın ülkeyi içinde olduğumuz kötü duruma sürükleyen ekonomi politikası geliyor. Aslında sadece devasa inşaat ve enerji ihaleleriyle öne çıkan bir avuç şirket değil, kriptopara şirketlerinden gıda şirketlerine dek ortaya çıkan her yolsuzluk haberini AK Parti üstüne alıyor, bunu kendi aleyhinde siyasi propaganda, hatta yıkıcılık olarak yorumluyor.
Türkiye’nin seçim havasına girdiği mevcut atmosferde bu durum Erdoğan ve AK Parti’yi rahatsız ediyor.
Görünüşte hedef “beşli” değil
İşte o yüzden AK Parti 25 Mart Cuma günü TBMM’ye sunduğu torba yasaya mayın yerleştirir gibi bir madde yerleştirmiş. Madde şöyle:
- “6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu’na tabi şirketler hakkında; basın yoluyla şirket itibarını kırabilecek, şöhretine ya da servetine zarar verebilecek bir hususa kasten sebep olan ya da bu yolla asılsız haber yapana 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ve bin günden iki bin güne kadar adli para cezası verilecek. Bu durum özel veya kamusal zarar doğurursa verilecek cezada 1/6 oranında artırım da yapılacak.”
Sadece finans işlemlerine yönelik görünüyor değil mi? O zaman ikinci soru gelsin. Belli büyüklüğün üzerinde her iş grubunun kendisiyle irtibatlı finansal kiralama, faktöring vs şirketlerinin de bulunduğu Türkiye’de bu yasa uygulamada her şirket için geçerli olmayacak mı? Bağımsız yargı mı dediniz? Tamam, o zaman oldu, bağımsız yargı asla izin vermez bu maddenin kamu ihalelerine mahzar görülen şirket ve grupların yolsuzluk, usulsüzlük iddialarını haber yapan her yayını yasaklamasına, öyle mi?
Basına başka kısıtlamalar da var
Gazetecilik örgütleri bu maddeye sert tepki gösterdi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) girişimin yaklaşan seçimlerle doğrudan bağlantısını kurarak kınadı.
Ama Erdoğan ve müttefiki MHP lideri Devlet Bahçeli’nin oyunun kurallarını değiştirmek dahil ne gerekiyorsa yapıp, bu seçimi alma zorunluluğu yeni kısıtlamaları da beraberinde getiriyor.
AK Parti ve MHP’nin uzlaşmasıyla TBMM’ye sunulan yeni yasanın 11’inci maddesi, Cumhurbaşkanını seçim yasaklarının dışında tutuyor. Yani Cumhurbaşkanı, diğer partilere seçim propaganda yasakları uygulanan zamanlarda istediği gibi siyasi konuşma yapabilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan aynı zamanda AK Parti Genel Başkanı olmasa dahi sakıncalı bir girişim bu ama partili cumhurbaşkanı modelinde seçim adaletini bütünüyle gölgeliyor.
Bu yalnızca seçim adaleti bakımından değil, ifade ve basın özgürlüğü bakımından da sakıncalı bir durum. Cumhurbaşkanına her şeyin serbest olduğu saatlerde diyelim ki herhangi bir muhalefet partisinin faaliyetini haber yapan gazete, radyo, televizyon, ya da internet sitesi ceza alabilir.
Seçime doğru yeni mayınlar gelebilir
Sadece Cumhurbaşkanının faaliyetini haber yapmak serbest; zaten hükümetin elindeki TRT ve bir kısmı zaten “Beşli” kontrolünde olan medya için zorunlu.
Bu propaganda eşitsizliği içinde gidilecek seçimlere ve sadece bununla sınırlı da kalmayabilir. Seçime giden süreçte muhalefetin sesinin duyulmasına engel olmak için yeni tertipler gelebilir. Tıpkı Rusya’nın Ukrayna’yı istilasıyla başlayan savaş ortamında Karadeniz’e dağılıp, İstanbul Boğazını tehdit eden mayınlar gibi, hem basın ve ifade özgürlüğü hem de çoğulcu demokrasinin adil ve serbest seçimler yoluyla gerçekleşmesi önünde yeni engeller çıkarılması ihtimali var.
Beştepe’de ce AK Parti Genel Merkezinde bu kadar insan boşuna mı istihdam ediliyor? Harıl harıl çalıştıklarından emin olun.