Covid-19 salgınının ülkemize de ulaşması ardından uğradığım bir eczanede kapının üzerinde bulunan hava perdesinin (ortam havasını çevirerek ısıtan cihaz) oluşturduğu hava akımını hissettiğim an paniğe kapılıp orayı terketmiştim. Henüz maske takılsın mı takılmasın mı tartışmalarının olduğu ilk günlerdi ve ben maske almak için uğramıştım.
Kısa bir sürede Çin’den ülkemize de ulaşan virüsün, hava yolu ile yayıldığına inanıyordum, o gün eczanede paniklememe neden olan hava akımları ile virüsün yayılımı arasında ilişki olabilirdi ve bu konuda bir farkındalık yoktu.
Televizyonlarda, virüsün ağzımızdan öksürerek veya hapşırarak çıkan damlacıklar yoluyla yayıldığını, bu damlacıkların 1.5 metre içerisinde yüzeylere düştüğünü anlatan, bu nedenle mesafe kuralından bahseden doktorlarımızı dinledikçe “hayır” diye isyan ediyordum. Bu, öksürmeyen veya hapşırmayan -sadece konuşan- insanlar tarafından da yayılan ve çok daha fazla aerosol oluşturduğunu bildiğimiz bir hastalık için hiçbir zaman mantıklı olmadı. “Damlacık iletim modunun tek başına küresel bir salgına yol açmasının hiçbir yolu yoktur” diyen uzmanlar dinlenmedi aksine saldırıya uğradı.
Havayolu ile bulaşma ihmal edildi
Washington’da bir koroda, o günlerde önerilen, el dezenfeksiyonu, mesafe gibi tüm kurallara uyulduğu halde, koro üyelerinin yüzde 75’inin enfekte olmasına dair haberi okuduğumda artık Sars-Cov-2 virüsünün havayolu (aerosoller) ile bulaştığına inancım tamdı.
O gün bilim kurulu üyelerinden birine ulaşma imkanı bularak düşüncemi paylaştım. Havayolu bulaşma nedeni ise, havalandırmanın öneminin ön plana çıkarılması, kapalı alanlardaki sistemlerin çalışma prensipleri konusunda uyarılarda bulunulması gerektiğini anlattım. Sonrasında 2 yılı aşan bu süreçte bir mücadele içerisinde oldum. Bilim Kurulu ise hiç bir zaman bu konuları öne çıkarmadı.
Zaman içerisinde gerek CDC (ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri) gerekse Dünya Sağlık Örgütü belirsiz mesajlarla havayolu ile bulaşmayı kabul etti. Cılız bir sesle havalandırmanın, filtrelemenin fayda sağlayacağından bahsetti ve bazı kılavuzlar yayımladı. Ama beklediğimiz netlikte bir ses duyamadık. Biz ülkemizde zaten sesimizi duyuramazken, dünyadaki halk sağlığı uzmanlarının çoğunluğu da havayolu ile bulaşmayı ve önlemleri küçümsedi, ne yazık ki pandemi devam etti. Halbuki pek çok ölüm önlenebilirdi.
Maskeleri çıkaralım mı?
Ülkemizde de geçtiğimiz günlerde, Sağlık Bakanı’nın “kapalı ortamda eğer iyi bir havalandırma varsa maskeleri çıkarabilirsiniz” mesajının sadece “maskeleri çıkarabilirsiniz” kısmı hemen uygulamaya geçildi ama “iyi havalandırma nedir”in tarifi yapılmadı. Virüsün havayolu ile bulaştığı kabul edildiğinde olasıdır ki daha büyük bir panik yaşanacağı düşünüldü ama asıl nedenin hükümetlerin üzerine düşecek maliyetler olduğunu biliyoruz. Sorumluluğu bireylere bırakmak hükümetlerin de işine geldi.
Asıl neden panik korkusu olsaydı, insanların marketten aldığı paketleri yıkamasının daha büyük bir panik yarattığı dikkate alınırdı. Hijyen denildikçe abartılı temizliğe, hem de havanın kirlenmesine neden olan klor ve ozonu kullanarak yönelinmesi daha büyük bir panik olarak değerlendirilebilirdi. Halbuki, SARS-CoV-2 virüsünün hava yoluyla bulaştığı kabul edildiğinde ve bu konudaki bilinç geliştirildiğinde aslında başedilebilir bir sorun haline gelebilecekti.
Ve geçtiğimiz günlerde ABD Beyaz Saray uzmanları çok net bir şekilde beklediğimiz açıklamayı yaptı. Pek çok uzman, eğer bu açıklama daha erken yapılmış olsaydı, ABD’de daha az ölüm ve enfeksiyon yaşanırdı diye hayıflandı.
ABD açıkladı: İç hava kalitesi önemli
Beyaz Saray Bilim ve Teknoloji Politikası Ofisi Başkanı Dr. Alondra Nelson tarafından yapılan açıklamada: “COVID-19’un bir kişiden diğerine bulaşmasının en yaygın yolu, enfekte bir kişiden kapalı ortama bırakılan, o kişi o ortamdan ayrılsa bile dakikalar veya saatler boyunca havada asılı kalan virüs yüklü küçük parçacıklardır (aerosol)” dendi.
Bu havayı solumaktan kaçınmak için, uzaktan çalışmaktan-maske takmaya kadar çeşitli stratejiler olsa da, havayı filtreleyerek veya temizleyerek kapalı ortamların daha güvenli hale getirilebileceği ve bu konuda daha fazla konuşulması gerektiği, belirtildi.
Yani, bu veya başkaca virüslerle birlikte yaşamın sürebilmesi için kapalı ortamları mühendislik yöntemleriyle güvenli kılabileceğimizi anlatmak için çabalayan bizleri umutlandıran bir açıklamaya imza atıldı. Uygulanacak mühendislik yöntemleriyle COVID-19 bulaşma riskinin azaltılabileceğinin altı çizildi. Ayrıca, iç mekan havasını iyileştirmenin COVID-19’un ötesinde faydaları olduğu, grip, soğuk algınlığı veya hava yoluyla yayılan diğer hastalıklara yakalanma riskini azaltacağı ve daha iyi genel sağlık sonuçlarına yol açacağı belirtildi.
“Binalarda Temiz Hava Mücadelesi”
Biden-Harris yönetiminin, hava kaynaklı hastalıkların yayılmasıyla mücadelede iyileştirilmiş iç hava kalitesini önemli bir araç olarak tanımlaması, Ulusal COVID-19 Hazırlık Planında bu konuya öncelik vermesi ve “Binalarda Temiz Hava Mücadelesini” başlatması çok önemli bir gelişmedir.
Beyaz Saray Yönetimi, hazırladığı kılavuzlar ve ayırdığı fonlarla, iç ortamda bir arada olmayı daha güvenli hale getirmeye hazır, halkı talepkar olmaya ve birlikte çalışmaya çağırıyor. Sağlıklı binalarda ve temiz hava soluyarak yaşamanın bir insan hakkı olduğunu, yapılacak yatırımların sadece COVID-19 salgınından korunmak için değil, daha sağlıklı bir yaşam sürmek, hastalıkları önlemek, sağlık sektörünün yükünü azaltmak için de gerekliliğini kabul etti.
Bu amaca ulaşmak için ise bütün yükü halka bırakmak yolunu seçmedi ve ciddi bir bütçeyi harekete geçirdi.
Havalandırma için ek bütçe
Amerikalıların onlarca yıldır musluklarından temiz su akışını ve bacalara kirlilik sınırlamaları getirilmesini talep ediyorken, artık sağlıklı ve temiz iç mekan havasını da talep etmesi gerektiğini söyledi Başkan Biden’ın teknoloji politikaları konusunda yardımcısı olan Dr. Alondra Nelson.
“Temiz ve sağlıklı iç mekan havası, çocuklarımıza, işçilere, tıbbi açıdan savunmasız kişilere ve ülkedeki her insana vermemiz gereken temel bir taahhüttür” dedi.
Bunu mümkün kılmak, havalandırma, filtreleme ve temiz iç mekan havasındaki iyileştirmeleri desteklemek için ayrılan federal fonlar ve kaynaklardan bahsetti. Okullar için 122 milyar dolar, yerel yönetimler için 350 milyar dolar ayrılmıştı.
Bu açıklamanın hemen ardından 29 Mart’ta Beyaz Saray tarafından çevrimiçi bir etkinlik düzenlendi. Salgın boyunca virüsün havayolu ile yayıldığını ve mühendislik önlemlerinin önemini anlatan uzmanlar konuk edildi. Etkinliğin başlığı “ COVID’de, haydi havamızı temizleyelim” idi.
Salgın sürecinde anlattıklarımızı 2 yıl sonra yeniden dinlemek hem geç kalınmışlığın hüznünü hem de “bugün yarından geç değil hiç yoktan iyidir”in umudunu hissettirdi.
Daha iyi iç mekan hava kalitesinin hepimizin daha sağlıklı yaşamlar sürmesine yardımcı olabileceği konusunda Amerika ulusal bir konuşma yapmanın zamanı geldiğini kabul etti, umarım bu akım bize de daha fazla gecikmeden ulaşır.