İnsanların bir toplum olarak yaşamlarını bir arada sürdürebilmeleri ve refah düzeylerini geliştirecek fırsatlara sahip olabilmeleri için etkin bir kamu otoritesine gerek var. Kamuda karar kalitesi bunun bir parçası.
Vatandaşlar kamu otoritesini şu 7 temel amaç için görevlendiriyorlar:
1. Hukuk devleti kavramının geçerli kılınması,
2. Piyasa ekonomisinde rekabeti engelleyerek herhangi bir oyuncuya haksız çıkar sağlamasının önlenmesi ve makroekonomik istikrarın korunması,
3. Temel altyapı ve eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik programlarına yatırım yapılmasının sağlanması,
4. Toplumun çocuklar, yaşlılar, engelliler gibi dezavantajlı kesimlerinin yaşamsal haklarının korunması,
5. Çevre gibi konularda gelecek nesillerin haklarının korunması,
6. İç güvenliğin sağlanması ve
7. Ülkenin dış tehditler karşısında savunulması.
Kamu otoritesi de bu görevleri yerine getirmek üzere vergi topluyor, kanun, yönetmelik ve çeşitli kurallar koyucu düzenlemeler gerçekleştiriyor, bu kurallara herkesin eşit ve adil bir şekilde uyumunu denetliyor.
Yüzde 10 iyileşme: kişi başı gelirde yüzde 5 artış
Ancak, bu düzenlemelerin yukarıdaki amaçlar doğrultusunda fayda sağlaması hedeflenirken, bir taraftan da vatandaşlar, şirketler ve diğer kurumlar üzerine maliyetler yüklüyor. Ayrıca, kurallara uyum eşitlikçi bir anlayış ile sağlanamazsa, uymayanlara adil olmayan avantajlar bile sağlayarak, adil rekabet ortamını ve toplumsal ahlakı bile bozabiliyor ve vatandaşların kamu otoritesine duyduğu güveni zedeliyor.
“Daha iyi yaşam için daha iyi politikalar” anlayışıyla çalışan OECD, üye devletlerin kamuda karar kalitesini geliştirmek üzere 2012 yılında yayınladığı Düzenleyici Politikalar ve İyi Yönetişim Önerileri ile 12 temel ilke belirledi. Bu nedenle, OECD her 3 senede bir de OECD ve AB ülkelerinde bu kriterlere uyumu ölçümleyerek ülkeler arasında kıyaslama yapılmasına ve iyi örneklerin paylaşılmasına yardımcı olmak üzere ‘Kamuda Karar Alma Süreçleri Raporu’ yayınlıyor. (*)
Çeşitli çalışmalar kamuda karar kalitesinin, kamuya duyulan güveni, ülkenin kalkınma hızını ve vatandaşın yaşam kalitesini önemli ölçüde etkilediğini gösteriyor. İsveç özelinde yapılan bir çalışma kamu karar kalitesinde yüzde 10 iyileşme sağlamanın kişi başına gelirde yüzde 5 artış sağlayacağını, toplam faktör verimliliğini artırıp, işsizliği azaltacağını gösteriyor.
Kamuda karar kalitesi neleri içeriyor?
OECD’nin belirlediği temel ilkelerin başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için 3 ana sürecin sağlıklı olarak uygulanması gerekiyor:
1. Düzenleme öncesinde kapsamlı bir etki analizinin gerçekleştirilmesi,
2. Düzenlemeden etkilenecek tüm kesimlerin bilgilendirilerek, kapsayıcı bir şekilde istişare sürecinin işletilmesi ve
3. Düzenlemenin uygulamaya alınmasından sonra uygulama etkinliğinin değerlendirilmesi.
Veri temelli etki analizi yapmadan kamu düzenlemesi yapmak, fizibilite yapmadan yatırım yapmaya benzer. Kamu ve düzenlemeden etkilenen şirket ve/veya kesimlerin kaynaklarının verimli kullanılması düzenlemelerin amacının net olarak ortaya konması ve iyi bir fizibilite yapılması ile sağlanabilir. Düzenlemeler için yapılacak etki analizi düzenlemenin farklı kesimleri (gelecek nesilleri de düşünerek) hangi açılardan ve nasıl etkileyeceği, düzenlemeye tabi olacakların uyum için üstlenmeleri gereken maliyetleri ve kamu sektörünün düzenlemenin herkese eşit ve adil olarak uygulanmasını sağlamak için kullanacağı denetim kapasitesi ile maliyetini de içermelidir.
Kamuda kalite, kamuya güveni getiriyor
Bu analiz çalışmasının etkilenecek her kesimin anlayacağı şekilde paydaşlarla iletişimi sağlandıktan sonra düzenleme kararı öncesinde kapsayıcı bir şekilde istişare süreçlerini işletmek hem kamu otoritesinin (vekil) vatandaşların (asillerin) önceliklerini ve endişelerini daha iyi anlamalarına, böylelikle daha dengeli ve yaratıcı çözümler üretebilmelerine hem de kamuya duyulan güvenin artmasına neden oluyor.
Üçüncü aşama olan düzenleme sonrası değerlendirme çalışmasının gerçekleştirilmesi ise bir taraftan kamunun hesap verebilirliğini geliştirerek kamuya duyulan güvenin gelişmesini sağlarken diğer taraftan da kurumsal öğrenmeyi tetikleyerek kamuda sürekli gelişmeyi sağlar. Düzenlemelerin hedeflenen sonuçları verip vermediğini daha iyi anlayıp, gerekli düzeltmelerin gerçekleştirilmesin de fırsat tanır.
OECD’nin üye ülkeler ve AB ülkelerinin kapsayan ve kamu karar kalitesini irdeleyen 2021 çalışmasına göre Türkiye’nin önünde önemli gelişme alanları bulunuyor.
Türkiye sıralamada geriye düşüyor
Türkiye, yukarıda açıklanan sürecin her üç alanında da bir önceki döneme göre gerileme göstermiş ya da aynı noktada kalmış.
Hükümet sisteminin değişmesinden sonra Türkiye’de kamu karar kalitesini ölçmek üzere birincil yasalar için ilişkin bilgilere ulaşılamamış. Düzenleme öncesi etki analizinde (ikincil düzenlemeler için) 2015 ve 2018 yıllarına kıyasla puan olarak bir gelişme gösterememiş. Diğer ülkelerin ilerleme göstermesiyle birlikte 2021 yılı Raporunda bu alanda ülkemiz son sırada yer alıyor.
Kapsayıcı paydaş katılımı açısından ise birincil yasalara ilişkin ülkemize ilişkin bilgi bulunmazken, ikincil düzenlemelerde 2018’deki durumuyla aynı noktada, 38 ülke içinden 32. sırada yer alıyor.
Ülkemiz uygulama sonrası değerlendirmelerde ise Türkiye 2018 yılı Raporu’nda 38 ülke arasında 36. sırada yer alırken, 2021 yılı raporunda son sırada yer alıyor. En yüksek iyileşme ve gelişme potansiyeli bulunan alan uygulama sonrası değerlendirme aşaması olarak ortaya çıkıyor.
Karar kalitesi yaşam kalitesini etkiliyor
Özellikle Covid pandemisi sürecinde birçok ülkede paydaş katılımı konusunda yeterli gelişme sağlanamamış olması düzenleme sonrası değerlendirmeleri önümüzdeki dönemde daha da değerli kılıyor. Ayrıca, hızlı teknolojik gelişmeler kamu kararlarında çevikliğin önemini artırıyor.
Kamuda karar kalitesinin temel adımlarını uygulamada henüz emekleme döneminde olduğu gözüken ülkemizin bir an önce hızla gelişen dünyayla birlikte koşmaya hazırlanması rekabet gücümüz ve kamuya duyulan güven açılarından önemli. Bu konularda Türkiye’nin diğer ülkelerin deneyimlerinden öğrenmesi 4. sanayi devrimin getireceği yapay zekâ, yeni gelişmiş materyaller, 3D printing, nesnelerin interneti, nano-teknoloji, kuantum bilgisayarlar, gen teknolojisi gibi konuların karşımıza çıkaracağı düzenleme gereksinimlerini karşılayabilmek için kritik önem taşıyor.
Özetle, kamuda karar kalitesi vatandaşın yaşam kalitesini etkiliyor. Önümüzdeki dönemdeki ihtiyaçlar, küresel gelişmelere ayak uydurabilmek ve kamuya duyulan güveni geliştirebilmek için OECD’nin bu alandaki önerilerini ciddiye almakta ve veri temelli etki analizlerine, bilgilendirilmiş ve kapsayıcı paydaş kalımını sağlayan istişare süreçlerine ve sürekli öğren ile hesap verme kültürüne işlerlik kazandıran düzenleme sonrası değerlendirmeyi içeren kamu karar süreçlerine işlerlik kazandırmakta fayda var.
Not
• Argüden Yönetişim Akademisi, OECD’nin 2015 ve 2018 raporları gibi 2021 raporunun da Türkçeye kazandırılmasını ve TÜSİAD iş birliği ile kamuoyuna sunulmasını sağlayarak ülkemizde de kamuda karar kalitesinin gelişmesine katkı sağlamaya çalışıyor.