Neredeyse bütün anketler iktidar partilerinin AK Parti ve MHP’nin oy kaybettiğini gösteriyor. Aslında Cumhur İttifakına BBP de dahil gibi… Ama MHP lideri Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Tayip Erdoğan’ın sık sık iltifatına mahzar olan BBP lideri Mustafa Destici ile bir araya gelmek, onunla aynı fotoğraf karesinde görünmek istemiyor. Bu yüzden uzun süre altı muhalefet partisinin bir arada görünmek istemediği propagandası yapan iktidar medyası artık konuyu açmıyor; üç iktidar partisinin neden bir araya gelemediğini de sormuyor.
İktidar partilerinin oy kaybetmesinin birinci nedeni ekonomik kriz; geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı. Bunun üzerine yaraya tuz basar gibi “emlak müjdesi” açıklamaları. Suriyeli sığınmacılar konusu; seçmenle destekçisi MÜSİAD arasında kalan Erdoğan’ın haftada bir görüş değiştirmesi. Destici gibi o da eski MHP’li olan Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’ın markajında sığınmacılar konusunda Erdoğan’dan ayrı tutumu.
Peki, iktidar partilerinde erime devam ederken muhalefet partileri neden anketlerde yükselemiyor?
Yavaş ve İmamoğlu, Erdoğan’ı geçiyor mu?
Öncelikle, şu soruya bir yanıt bulmamız gerekiyor: Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu cumhurbaşkanlığı yarışında gerçekten Erdoğan’dan fazla desteğe mi sahip? Evet, çoğu ankette bu sonuç görülüyor ancak bu anketlerde sorular çoktan seçmeli soruluyor; yani isim listesi verilip yanıt isteniyor. Sorular ucu açık sorulduğunda da acaba CHP’nin Ankara ve İstanbul belediye başkanları cumhurbaşkanından hala daha yüksek beğeni puanı alabilecekler mi? Biri sorsa ve açıklasa da öğrensek. Çünkü gerçek tabloyla yüzleşmedikçe iktidar bunu seçmene “Biz gidersek” tehdidi, muhalefet de “Nasıl olsa gidecekler” rehaveti olarak yansıtıyor.
Sonra sorumuza dönelim, neden iktidar destek kaybederken muhalefetin neden kazanamadığı sorusuna.
Yanıt arayışını üçe ayıralım
Birincisi CHP bünyesinden kaynaklanan nedenler. Çünkü altılı masa liderleri özellikle Erdoğan’ın karşısına çıkacak adayın kim olması gerektiği konusunda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na bakıyor. Evet, altı lider de adayın seçim süreci başladığında açıklanmasından geç açıklanmasından yana ama zaten ortada aday yok, bunun başlıca nedeni de CHP’nin kendi içindeki sorunlar. Seçimde başarılı olmuş iki belediye başkanını birbirine düşürmek, hata yapmaları için zemin hazırlamak ve yıpratılmalarına meydan vermek ancak CHP’deki hizipçi geleneğin devamcılarının işi olabilirdi; öyle de oluyor.
İkincisi altılı masanın perspektif sorunu. Evet, ülkeyi tek adam yönetimine sürükleyen mevcut anayasanın değiştirilmesi gereği ortada ama neticede seçimler mevcut anayasaya göre yapılacak, seçilecek cumhurbaşkanı bu anayasayla yönetecek ve parlamenter sisteme geçiş -gerekli olduğuna inansam da- seçim yolunda halkın birinci önceliği değil. Birinci öncelik ekonomi ve o konuda altılı masada birlik olduğuna dair bir işaret bulunmuyor.
Görülmek istenmeyen Kürt seçmen etkisi
Üçüncüsü, muhalefet denince TBMM çatısı altında üçüncü büyük parti olan HDP’nin akla gelmemesi. Oysa HDP de muhalif kesimde önemli bir aktör.
Seçimde Kürt seçmenlerin belirleyici unsurlardan olacağı ve Kürt seçmenlerin sadece HDP’ye oy vermediği doğru. HDP’nin -Selahattin Demirtaş’ın “ortak devletimiz” söylemi bir yana- Türkiye’nin tek sorununu Kürt sorunu olarak önce çıkarma yanılsaması içinde olduğu; üstelik anketler aksini gösterdiği halde.
Bu duruma rağmen iktidar olsun, muhalefet olsun HDP’nin son çıkışlarını görmekten kaçınan bir ihmal içinde görünüyor. CHP ve DEVA yeni yeni doğu ve güneydoğuda kıpırdanmaya başladı. İYİ Parti neredeyse hiç yok.
İktidar değirmenine su taşıyan örnekler
İmamoğlu’nun Bayram seferiyle Doğu Karadeniz sahilini salladığı bir gerçek. Ancak daha sonra ortaya çıkan medya tartışmasıyla kendi beğeni desteğinin de CHP’nin de -ve doğrusu altılı masanın da- sarsıldığı gerçeği ortada. İmamoğlu, belki de Karadenizli inadıyla etrafına aldığı kadronun kendisini ne tür bir patinaja sürüklediğini görmek istemiyor.
Benzeri bir durumu zamlı elektrik faturası ödemeyi reddederek karanlık protestosuna giderek gündeme yerleşen Kılıçdaroğlu’nun daha sonraki ev ziyaretleri için de vermek mümkün.
Meral Akşener liderliğindeki İYİ Parti yükselişe geçmişken önce “Ömer adaleti” PR fiyaskosu, ardından Lütfü Türkkan olayından sonra hızlı düşüşünü hala toparlamaya çalışıyor.
Hükümetin ekonomi politikası misali, yanlışta ısrarı tutarlılık sanmakta iktidar ve muhalefet yarışıyor adeta.