Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’da Atatürk Havalimanının kısmen ortadan kaldırılıp Millet Bahçesi adı altında büyük bir inşaat seferberliğini başlattığı 29 Mayıs mitingi akşamı muhalefetteki Altılı Masa liderleri Ankara’da 7 saat 15 dakika süren en uzun toplantılarını yaptı.
Kendilerine “Türkiye Masası” denmesini isteyen altı partili muhalefet koalisyonu beklendiği gibi ortak aday konusunu açmadı ama on maddelik bir sonuç bildirgesiyle hedeflerini açıkladı, ortak programı oluşturmaya başladı. Birazdan geleceğiz ama muhalefetin en uzun toplantısından önce Erdoğan’ın en zor mitingine değinelim.
Neden en zor mitingi?
En zor mitingi, çünkü seçim dönemi Erdoğan’ın karşısına İstanbul, Ankara ve diğer şehirlerde çıkacak zorlukların habercisi. İktidar medyası güzel kafiye bulmuş: İstanbul’un fethinin 569’uncu yıldönümünde Erdoğan 560 bin kişi topladı. Gerçi neden 569’bin kişi dememişler, dokuz bin kişinin lafı mı olurdu? Yayınlanan kalabalık fotoğrafları flu, hava fotoğrafı da yayınlanmamış, gerçekten 560 bin kişi olup olmadığı pek belli değil ama yüzbinlerce kişinin Yeşilköy’e toplandığı kesin.
Havuz medyası halk coşkuyla yolları doldurdu diyor. Ancak birkaç gün öncesinden havuz-dışı medyada haberler başlamıştı. İlk olarak Sözcü’de Deniz Zeyrek, Şehircilik ve Çevre Bakanı Murat Kurum’un çalışanlarının Yeşilköy’e kalabalık oluşturmasını -görev emriyle- istediğini yazmıştı. Sonra, Millî Eğitim Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğünün bütün okullardan öğretmen ve öğrenci katılımı beklediği haberleri çıktı. Ardından AK Parti elindeki İstanbul ilçe belediyelerinin ellerindeki otobüsleri Erdoğan’a kalabalık taşımakla görevlendirdiği haberleri.
GHerçi Cumhurbaşkanı olarak bütün devlet imkânı hala elinde ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) de AK Parti’nin elindeyken hiç zor olmuyordu bu işler. İBB de kara, deniz, hava, bütün imkânlarını Erdoğan’a veriyordu.
Erdoğan’ın konseri, Mor ve Ötesi’nin mitingi
Erdoğan, İçişleri ve Adalet bakanlıkları üzerinden Doğu ve Güneydoğu’daki HDP’!i Belediye Başkanları gibi CHP’li büyükşehir belediye başkanlarından kurtulabilsesa, yerine valilerden kayyum atasa yine kolaylaşır mı işler, seçim mitingleri sadece müteahhitlik şirketlerinin himmetine muhtaç olmaktan çıkar mı? Bence denemesi bile tehlikeli olur bu saatten sonra. Özellikle ekonominin kırılganlığı giderek artıyorken.
Erdoğan’ın konuşmasında tek bir yeni unsur yoktu. Herhangi bir TBMM Grup konuşması gibiydi. Yine Bay Kemal, yine (daha geçen çarşamba günkü Grup Konuşmasında, henüz ABD’nin ‘yapmayın’ demesinden önce duyurduğu) PKK’ya Suriye operasyonu, yine ekonomiyi mahveden dış güçler…
Adeta bir “en beğenilen” şarkılar albümü tanıtımı konseri gibiydi.
Bir gün önceyse Beşiktaş’ta Vodafone Park Stadında Mor ve Ötesi Konseri vardı. Stadyumun 42 bin 590 kişilik kapasitesi yanı sıra saha da tıklım tıklım dolmuştu; 50-60 bin arası varsayılabilir. Miting gibiydi.
Çünkü iddia ediyorum, Erdoğan’a kalabalık yapılan kitlelerden Erdoğan’a oy vermeyeceklerin oranı, Mor ve Ötesi konserine bilet alıp gidenler arasında Erdoğan’a oy vereceklerden fazladır.
Altılı Masada: aday yok ama program çıkıyor
Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu ev sahipliğinde yapılan dördüncü Altılı Masa toplantısı başladığında Erdoğan’ın mitingi devam ediyordu. Bittiğinde ise artık gün 30 Mayıs’a dönüyordu.
Altılı Masanın önceliğinin seçim güvenliği olduğunu toplantı sonrasında yayınlanan bildiriden anlıyoruz. Muhalif seçmene “tek bir oyunuz ziyan olmayacak” taahhüdünde bulunuyorlar. Hatırlayacaksınız, geçenlerde HDP’nin önceki eş başkanı Selahattin Demirtaş da Edirne Cezaevinden gönderdiği mektuplarda, bütün muhalefet partilerinin en azından sandık güvenliği konusunda işbirliği yapması gerektiğini söylemişti. İktidarın seçim yasasındaki değişiklilere karşı oy sayım ve kayıtlarında hile yapılmasına karşı kurulan “Sandık Güvenliği Komisyonu” raporunun 6 Haziran’da duyurulacağını ilan etti liderler.
Keza “Kurumsal Reformlar Komisyonu” raporu da 13 Haziran’da ilan edileceğini duyurdular. Bu raporda yer alacağı söylenen Merkez Bankası bağımsızlığının güvence altına alınması konusu, şimdiye dek eleştirilen ortak ekonomik programa dair ilk somut işaret. Keza, Ekonomik Sosyal Konseyin yeniden yapılandırılarak işlerlik kazandırılması konusu.
İttifak seçim sonuçlanana kadar
Ancak bu iki tarihin açıklanmasının asıl önemi, Erdoğan hükümetine içeriden ve dışarıdan yöneltilen en ciddi eleştirilerden olan “ne yapacağının tahmin edilemez” olmasına yanıt vermesinde. Altılı Masanın, daha önce Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş açıklamasında olduğu gibi bu defa geciktirmeden tam vaktinde açıklaması önem taşıyor.
Keza, Altılı Masa liderlerinin “Yüskek Seçim Kurulu kesin sonuçları açıklayana kadar işbirliği” taahhüdünde bulunması da bu çerçevede değerlendirilebilir. Bu, Altılı Koalisyonun seçimi kazanması halinde birlikte çalışmaya devam etmeyeceği anlamına gelmiyor. Ama en nazından o zamana dek aralarındaki fikir ayrılıklarına rağmen yola birlikte devam edecekleri sözü vermeleri anlamına geliyor; mesaj hem seçmenlerine hem de AK-Parti-MHP-BBP Cumhur İttifakına.
Kestirilebilirlik konusuna bir güvence de “On Maddelik İlkeler Bildirgesi” ile verilmeye çalışılmış. Bu on maddenin sıralanması, ortak program oluşturmaya doğru ilk somut adım sayılır. Seçimi muhalefetin kazanması durumunda öncelikler sıralanıyor çünkü.
On İlke’de neler var?
İlk sırayı kuvvetler ayrılığı almış; Erdoğan yönetiminde tek başına Cumhurbaşkanı elindeki yürütme yetkisinin yargı ve yasama üzerindeki etkisinin kaldırılacağı, böylelikle “siyasetin normalleşmesi ve ekonomimizin yeniden refah üretmesinin” amaçlandığı yazılmış.
Özgürlükçü kamu düzeni; ayrımcılıkla mücadele, düşünce, ifade ve basın özgürlüğü; din ve vicdan özgürlüğü; bağımsız yargı yoluyla yolsuzlukla mücadele; sosyal devlet ve gelir adaleti; üretim ve istihdam odaklı ekonomi; siyasi etik reformu ve etkin ve itibarlı dış politika diğer başlıklar.
Dış politika bu seçimlerde ekonomi kadar olmasa da belli bir pay sahibi olabilir. MetroPoll araştırması, Erdoğan’ın NATO’da İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğine karşı tutumunun beğeni düzeyinde bir ayda 2,5 puan artış getirdiğini gösteriyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “NATO’dan çıkış” açıklamasına verdiği yanıtın İYİ Parti’de neden olduğu rahatsızlığı ve “söz birliği arayışını” duyurmuştuk. Altılı Masa bildirisinde NATO konusunda ortak görüşe de yer verildiğini görüyoruz. Terörle mücadele konusunda olduğu gibi bu konuda da iktidara “iç politika malzemesi yapmama” uyarısı var.
Ortak adayın en erken tarihi
Erdoğan’ın Yeşilköy mitingi ile Kılıçdaroğlu’nu hedef almayı sürdürmesi boşuna değil. Muhalefet koalisyonunun bir an önce ortak aday çıkarmasını sadece muhalif seçmen değil, iktidar da bekliyor; tabii farklı nedenlerle.
İYİ Parti Grup Başkan Vekili İsmail Tatlıoğlu’nun Erdoğan’ı alt edebilecek adayları sayarken Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın yanında Kılıçdaroğlu’nu değil “Cumhurbaşkanı adayı değilim” diyen kendi genel başkanı Meral Akşener’i anması adeta CHP liderine “aday olma” mesajı gibiydi. Aylar önce İYİ Partili Koray Aydın’ın “Seçilebilecek aday” vurgusu gibi… DEVA Partisi lideri Ali Babacan’ın ortak aday konusunda anlaşılamazsa kendi adaylığını koyacağı çıkışı da öyle.
Halk TV’den İsmail Saymaz’a konuşan Kılıçdaroğlu’nun Baş Danışmanı Erdoğan Toprak ise tam tersini düşünüyor ve ellerindeki rakamların genel başkanının “seçimi açık ara farkla alacağını” gösterdiğini öne sürüyor. İYİ Parti kaynakları ise anketlerdeki Yavaş ve İmamoğlu’nun zaman zaman Erdoğan’ın üzerine çıkan beğeni düzeyini esas aldığına işaret ediyor; o anketlerde Akşener de Kılıçdaroğlu’nun üzerinde görülüyor.
Anlaşılan, adaylık konusu daha çok su kaldıracak, belki de ortak programın açıklanıp, altı muhalefet liderinin ilk tur ev sahipliklerinin tamamlanmasını, en erken Ağustos Eylül aylarını beklemek gerekecek.