Baklayı ağzından çıkaran ne bir AK Partili oldu ne de MHP’li. CHP’nin Millet İttifakı ortağı İYİ Parti’nin Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olma ihtimalinin Sünni Müslümanlarda Alevi “endişesi” yarattığını söyledi. Hatta tam olarak, “Sünni diyebileceğimiz daha Müslüman bir kesimde” Alevi endişesi yarattığını söyledi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Baş Danışmanı Aytun Çıray hemen bir açıklama yaptı “Parti görüşümüzü yansıtmamaktadır” diye. Öyle miydi?
Oral, MHP kökenli, 1970’lerin sonunda Ankara İlahiyat’taki Ülkücü örgütlenmenin simalarından. Çıray ise merkez-sağ, DYP kökenli. Bir ara CHP’deydi. Sonra Kılıçdaroğlu’nun İYİ Parti 2018 seçimlerinde Meclis’e girebilsin, çoğulcu denge olsun diye Kılıçdaroğlu’nun “ödünç” verdiği vekiller arasındaydı, orada kaldı.
“Oray mı, Çıray mı?” sorusuna yanıtı Meral Akşener verdi. Sakarya’da konuşurken hem Kılıçdaroğlu’ndan hem Alevilerden açık seçik özür diledi. Doğruydu.
Disipline verilen Oral, Kılıçdaroğlu’nun eşi görülmemiş o desteği sayesinde İYİ Parti milletvekili olarak TBMM’ye girebilmişti. Acaba o zaman da var mıydı Alevi endişesi?
Ne endişesi acaba?
Oral bir de “benim açımdan bir sorun yok” demiş, çünkü “Kılıçdaroğlu’nu tanımış, ilkelerini biliyormuş”. Ayrıca “insan bilmediği şeyin düşmanıdır” da demiş, tanısak severmişiz. Oral, Kılıçdaroğlu’nun adaylığından güya kendi endişesi, olmadığının ama “Sünni çoğunluğun” endişesi olduğunu söyleyerek sureti haktan görünmeye çalışmış.
Peki o zaman endişesi neymiş?
Örneğin Aleviler geçmişte katliamlara öncülük filan mı etmişler? Örneğin 1978’de Kahramanmaraş’ta Sünni mahallelerine saldırıp 105 kişinin öldürülmesine mi yol açmışlar? Ya da 1993’te bir kültür programı için Sivas’ta toplanan Sünni aydınları bir otelde kıstırıp 35 kişinin öldürülmesine mi ortak olmuşlar? Daha gerilere gidersek, İstiklal Savaşında işgal güçleriyle işbirliği içinde millici güçlere karşı isyanlar mı çıkarmışlar? Alevi kanaat önderleri arasından “Keşke Yunan kazansaydı da hilafet kalsaydı” diyen mi çıkmış? Hepimizin vergileriyle oluşan Diyanet bütçesinden bir kuruş hizmet alamayanlar Aleviler değil mi? Devletin üst bürokrasisinde katı örtülü ayrımcılığa uğrayanlar, yükseltilmeyenler, dışlananlar kimler?
O endişesi olanların hiç utanmaları var mı peki?
Kılıçdaroğlu bilmiyor mu bunları?
Peki, Kılıçdaroğlu bugüne dek mezhep siyaseti mi yapmış? Geçmişte CHP yönetiminde yer alanların türbanlı öğrencilere davranışı nedeniyle özür dilediği için, “helalleşelim” dediği için CHP bünyesinde topa tutulmuyor mu? Hangi aileye doğacağımızı biz mi belirliyoruz?
O zaman biraz kulis bilgisi de vereyim.
CHP yönetim kademeleri Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekliyor, onun hakkı sayıyor. CHP teşkilatında da bu heyecan görünüyor. Ama bu girişimden asıl endişesi olanlar tabandaki bazı Alevi kesimler; çünkü bu yüzden yeniden ayrımcı saldırganlığın hedefi olmaktan çekiniyorlar.
Sizce Kılıçdaroğlu aday olması halinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Partisinin bu konuya belden aşağı vuruşlarla yükleneceğini tahmin etmiyor mu? Görüştüğüm bir yönetici, “Halkın hayat pahalılığı, yolsuzluk, adaletsizlikten şikayetinin bu tür söylemlere baskın geleceğine inanıyoruz” dedi; “o yüzden girmeyeceğiz bu tartışmaya.”
Eski Türkiye’nin tartışmalarını yeni Türkiye’ye taşımak isteyenler var ve gayet tehlikeli bir oyunun ya bilerek ya da aymazlıkları, sığlıkları nedeniyle içindeler.
Seçilebilecek aday tartışması
Anadolu’yu şehir şehir tarayan çekirdekten yetişme CHP milletvekillerinden biriyse “Genel Başkanımıza güveniyoruz” dedi; “Seçilebilecek adayı altı genel başkan saptayacak. Kendisi de dinleyecek, ölçecek, biçecek, anketlere, raporlara bakacak ve ancak seçileceğinden emin olursa bu konuyu gündemine alacaktır. O zaman da hepimiz arkasında duracağız.”
Ayrıca, sizce Kılıçdaroğlu’nun bütün bu tartışmalardan haberdar olmak için bu tür çıkışlara mı ihtiyacı var?
Altılı Masa bugünlerde ortak ekonomi programı üzerinde çalışıyor, muhtemelen 13 Haziran Pazartesi günü bir kısmı açıklanacak. Açıklanacaklar arasında Merkez Bankası bağımsızlığı, Stratejik Planlama Teşkilatı kurulması, Ekonomik Sosyal Konseyin yeniden yapılandırılarak işlerlik kazandırılması var. Ve bir de Cumhurbaşkanlığına bağlı çalışacak bir kamuda hesaplaşma komisyonu; kim nereye ne kadar harcadı, sonucu ne oldu? Yolsuzlukla mücadele biriminin ötesinde, “Yirmi yılda devlete ne olduğunu” saptayıp önlem alacak bir birim.
Birileri elbette rahatsız oluyor.
Belki de birilerinde düzen bozulacak endişesi var, başka kılıflarda ortaya çıkıyor. Birileri karıştırıyor yine.