Son iki hafta içinde ülkesini seven herkesi üzmesi gereken iki önemli gelişmeye tanıklık ettik. Bunların her ikisi de basınımızın pek ilgisini çekmedi. Yayınlanan tek tük birkaç haber de, günlük hayatın sıkıntılarını yaşayan sokaktaki insanlar tarafından fark edilmedi. Her iki gelişmenin de kesiştiği yer şu soruyu davet ediyor: Türkiye’nin siyasi ve ekonomik bağımsızlığı ne durumda? Türkiye,
İki büyük depremin ardından yaşanan nüfus hareketleriyle seçim sistemimiz yeniden gündeme geldi. Şimdi, depremzede vatandaşlarımızın oylarını kullanırken sorun yaşayıp yaşamayacağı kaygısı da başladı. Hukuki metinlerimiz böylesi büyüklükte nüfus hareketlerini öngörmediği için seçimlere yaklaştığımız bu günlerde konunun siyasal hayata etkisi giderek önem kazanıyor. Akla ilk gelen, depremzedelerin anayasal haklarını kullanmalarının sağlanmasıydı. YSK’nın çalışmasıyla, çadır ve konteynerde
Siyasette yaşanan deprem, fiziki depremin yarattığı derin acıların üzerini dahi örtüyor son birkaç gündür… Seçime az zaman kalmışken yapılan sert hamleler, bozulan oyunlar gündemi belirliyor. Sebebi gayet basit; bu defaki seçim, ‘Türk tipi başkanlık” olarak pazarlanan, denetimsiz bir rejimin oylanması olacak. Eğer, onaylanırsa, Türkiye, yarı demokrasiden, tam otoriter bir rejime geçecek. Laiklik biraz daha hasar
Didem Ermiş – Görgün Taner 6 Şubat’ta meydana gelen deprem felaketi, hepimizde büyük bir şok etkisi yarattı. On binlerce insanın hayatını kaybettiği bu büyük afet, depremden doğrudan etkilenen on bir ilin dışında da tüm ülkeyi büyük bir acıya, yasa boğdu; çok acil, yaşamsal ihtiyaçları ortaya çıkardı. Bireyler ve atik bir şekilde harekete geçen sivil girişimler
1999 Depremi’nin üzerinden daha çeyrek asır bile geçmeden, nasıl bir başarıyla her şeyi “unuttuğumuz” galiba yaşadığımız felaketin en büyük dersi olacak. Görünüş o ki neredeyse hiçbir sonuç çıkartmamışız. Onbir ili etkileyen 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleriyle aynı acıları misliyle tekrar yaşadık. Dünya aradan geçen süre içinde çok büyük değişikliklere tanık oldu. Örneğin, Gölcük Depremi’nde daha
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ziyaret amacıyla bulunduğu Adıyaman’da 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin ardından yıkıma uğrayan ilde etkili bir biçimde çalışma yürütemediklerini belirterek “sizden helallik istiyoruz,” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı’nın ifadesi tartışma yarattı. 27 Şubat’ta MHP Lideri Devlet Bahçeli ile birlikte depremden etkilenen Adıyaman şehir merkezi ve Gölbaşı ilçesini ziyaret eden Erdoğan depremzedelerle bir araya geldi,
Kızılay’ın çadır üretme amacıyla kurulan kendi iştirakı Kızılay Çadır Tekstil A.Ş.’nin insani yardım için kurulan AHBAP derneğine 10 ili yıkıp geçen depremin üçüncü gününde çadır satışı yapması ülke gündemine oturdu. Tartışmaların ardından Kızılay Başkanı Kerem Kınık, önce sosyal medya hesabından, ardından CNN Türk yayınında açıklamalarda bulundu. Kızılay’ın AHBAP’a çadır satışı ile ilgili tüm bu açıklamalar
Dün artan can kayıplarının arasında kalan bir haber, deprem felaketinin siyasetin fay hatlarında nasıl değişikliklere yol açtığına bir örnek oluşturdu. Bu örnek, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’a gönderdiği taziye mesajıydı. Türkiye’de can kayıplarının 43 bin 500’ü geçtiğinin açıklandığı 22 Şubat günü, Suriye’de deprem nedeniyle can kayıplarının da 6 bin 600’ü geçtiği duyurulmuştu.
1999 Gölcük depreminde aile üyelerimizin bir kısmını Yalova’da tatil yaptıkları sitede kaybettik. Oturdukları yapı zikzaklar yapan ve sekizgen biçiminde sonlanan bir bloktu. Sekizgenin olduğu kısım ayakta kalmış, geri kalanında katlar birbiri üstüne yığılmıştı. Sonradan enkaz ve çevresinin fotoğraflarını, binanın projesini gören mühendis arkadaşlar yerleşim yoğunluğunun zemin karakterine uygun olmadığı ve yapının taşıyıcı sistem tasarımı açısından