Perşembenin gelişi Çarşambadan belliydi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın belediyesi ve milletvekillerinin çoğu AK Partili olan Kayseri’de Bay Kemal’e cevap olacak kalabalık toplaması değil, toplamaması haber olurdu. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise belediyesi ve milletvekillerinin çoğu AK Partili olan Balıkesir’de adeta deplasmandaydı; onun da kalabalık toplaması haber olurdu.
Erdoğan’ın AK Parti değil de bütün devlet imkânlarının seferber edilebilmesi için tesis açılışı diye duyurulan 23 Temmuz Kayseri mitinginde verdiği iki önemli mesaj vardı. Birisi ekonomik krizden kendi yanlış politikalarının değil küresel kriz ve dış güçlerin sorumlu olduğuydu. 2018 seçimlerinde “Bu kardeşinize oy verin, enflasyon da düşer, faiz de, pahalılık da” demesi gibi bu defa da kendisini ekonomiyle devirmek isteyen dış güçlere haddini bildirmek için ona oy verilmeliydi.
İkinci mesajı ise Bay Kemal’e “Çık karşıma” mesajıydı.
Kılıçdaroğlu’nun 24 Temmuz’da Balıkesir’deki en büyük sürprizi, Erdoğan’ın birkaç yıldır ona taktığı “Bay Kemal” lakabını adeta Bülent Ecevit’in “Karaoğlan” lakabı gibi sahiplenmesi oldu. O bahse geleceğiz.
Ama asıl sürpriz Lozan mesajıydı.
Balkan göçmenleri ve dip dalgası
Hayır, Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’nin kurucu senedi Lozan Antlaşmasının 99’uncu yıldönümünde Balıkesir Kuvayı Milliye meydanında iktidara gelirlerse 24 Temmuz’u Bayram ilan etmesinden söz etmiyorum.
Balıkesir’e gelmeden hemen önce Bursa’da Rumeli Göçmenleri ve Balkan Türkleriyle “Mübadil Buluşmasına” katılmasından söz ediyorum.
Balıkesir de Bursa da Rumeli Türklerinin en yoğun yaşadığı illerden. Bursa’da doksan civarında göçmen ve mübadil derneği bulunuyor. Zaten Kılıçdaroğlu da 24 Temmuz Lozan Bayramı sözünü de Lozan Mübadilleri Vakfı Başkanı Arif Ümit İşler’in –yerel basına göre beş bin kişinin katıldığı– buluşmanın açış konuşmasındaki talebine cevap olarak verdi. Buluşmanın ana konuşmacısı -kendisi de Kırım göçmeni bir aileden olan- tarihçi İlber Ortaylı idi.
Özellikle milliyetçi-muhafazakâr ağırlıkta bilinen Bursa muhacir camiasının MHP destekli AK Parti’nin iktidarına rağmen Kılıçdaroğlu’nu bu toplantıya davet etmesi bir değişim işareti sayılmalı. Ailemin bir yanı Balkan Türklerinden. Dün Rumeli toplumundan kaynaklarımla konuştum. Kamu çalışanı olduğu için ismini vermeyen bir dostum “Bu bir dip dalgası” dedi; “Dip dalgası yön değiştiriyor”.
Bay Kemal’i sahiplenmek
Öncelikle bu iş Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ın kendisine taktığı “Bay Kemal” lakabını sahiplenmesi parlak bir kitle çalışması fikir olmuş.
Erdoğan neden mi Bay Kemal ismini takmıştı Kılıçaroğlu’na? Çünkü siyasi İslamcı anlayışa göre “Bay” takısı, Cumhuriyet değerlerine, laikliğe, Atatürk’e örtülü bir göndermeydi; “bu bizden değil” iması taşıyan, adrese teslim bir kitle çalışmasıydı.
Kılıçdaroğlu dün bunu sahiplenerek çubuğu tersine bükmüş oldu. “Bay Kemal olmak kolay değil” diye adaletten yolsuzluklara kadar bir dizi özellikleri sıraladı. Bay Kemal’i sahiplenmek bir anlamda muhalefeti şahsileştirmek, ete kemiğe büründürmek işine de yarayabilir.
CHP kaynaklarına göre böylelikle Erdoğan karşısında kendi adaylığını ilana doğru bir adım daha attı. Kılıçdaroğlu ise Altılı Masa’nın Saadet lideri Temel Karamollaoğlu ev sahipliğinde yapılacak son toplantısından önce bu konuyu masaya getirmemeye kararlı görünüyor.
Ben yine de Kılıçdaroğlu’nun o aşama geldiğinde “Kazanacak aday” konusunda Atılı Masa ortaklarıyla anlaşmadan kendisini ya da adayını açıklamayacağı kanısındayım. Ancak ekonomik kriz devam ettiği müddetçe Erdoğan’ın karşısına kim çıkarsa ona oy verecek muhalifler artıyor.
CHP’nin göçmen politikası ince ayar istiyor
Son olarak, CHP’nin Suriyeliler özelinde yoğunlaşan göçmen siyasetine bir ince ayar gerektiği ortada.
Ne Bay Kemal ne de örneğin Meral Akşener, “Suriyelileri hemen göndereceğiz” söyleminde Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ ile yarışamaz. Yarışmalarının bir mantığı da yok zaten. Bakın, bütün Balkanlarda Türk denince anlaşılan, Boşnak, Makedon, Pomak, Arnavut etnik kökenine bakılmaksızın Müslüman toplum üyeleridir. Aynısı Kafkas Müslümanları için de geçerlidir.
CHP’nin de İYİ Parti’nin de Suriyeli göçmenler politikasına ince ayar yapmalarında yarar var. AK Parti politikalarına Suriye’yi istikrarsızlaştırmak, Türkiye’de nüfus yapısını değiştirmeye çalışmak gibi eleştirilerden bahsetmiyorum. Ama İlber Ortaylı’nın Mübadil buluşmasında da söylediği üzer, her ülkenin olduğu gibi Türkiye’nin de belli bir göçmen ihtiyacı vardır. Önemli olan bunu halihazırdaki açık kapı ya da toptan dışlayıcılıkla değil, akılcı ve kucaklayıcı bir şekilde dengesini bularak yapabilmektir.