31 Temmuz’da yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavının (KPSS) iptal edildiği, soru yolsuzluğu iddiaları üzerine görevden alınan Halis Aygün’ün yerine, yine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanlığına atanan Bayram Ali Ersoy tarafından 4 Ağustos’ta açıklandı. Ersoy, 6-7 Ağustos ve 14 Ağustos KPSS sınavlarının da ertelendiğini duyurdu. YetkinReport’a bilgi veren kaynaklar ise sınav sorularının sızdırılmasıyla ilgili soruşturmanın iptal edilen sınavla sınırlı kalmayacağını ve Aygün’ün ÖSYM Başkanlığına atandığı 2018’den itibaren bütün KPSS sınavlarının yanı sıra mercek altına alınmakta olduğunu söyledi. Öncelikle Devlet Denetleme Kurulu (DDK) sorumluluğuna yürütülecek inceleme, gerekirse savcılık soruşturmasına da dönüşebilecek.
İsminin açıklanmasını istemeyen bir kaynak, incelemelerin sadece KPSS değil, ÖSYM tarafından yapılan üniversite giriş sınavları (YKS) dahil 2018’den bütün sınavları da kapsaması üzerinde durulduğunu söyledi.
KPSS ardından üniversite sınavları da mı?
Soruşturmanın üniversite sınavlarını da kapsaması halinde 2018’den bu yana üniversitelerin özellikle yüksek puan alan bölümlerine giren öğrencilerin durumu da mercek altına alınabilir.
Sorulacak soruların bazı adaylara önceden verilmiş olması, sadece ağır yolsuzluk ve usulsüzlük değil ağır adaletsizlik anlamına da geliyor. Uzmanlara göre bir doğru soru bir adayı, sorusuna göre 20-30 bin kişinin önüne geçirebiliyor.
Artık savcılığa da yansıyan 31 Temmuz sınavında ise 20’den fazla sorunun Yediİklim Yayınevinin daha önce yayınladığı soru kitapçığından aynen alınmış olduğu iddiaları söz konusu. Bu durumdan haberi olan, ya da haberdar edilen belli bir siyasi, dini, ya da suç grubuna bağlı kişilerin istedikleri devlet dairesi ya da üniversiteye topluca girmeleri mümkün.
Fethullahçıların yöntemiydi, şimdi kimin?
Bu yöntemin 1980’lerin sonlarından itibaren, çalınmış ya da hazırlanmış sınav sorularının sızdırılması yoluyla yasadışı Fethullah Gülen örgütü tarafından kullanıldığı 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ardından yayınlanan iddianamelere yansımıştı. 2016 sonrasında yapılan soruşturmalar sonucu bu yolla devlete girdiğine inanılan personelin işine son verilmiş, 2018’de Halis Aygün Başkanlığında yeni ekip görev almıştı.
Gazeteci Barış Terkoğlu Cumhuriyet’teki yazısında -sadece ÖSYM’de de değil devlette- Fethullahçıların yerine gelenlerin de başka cemaatlere, örgütlere bağlı olduğu kuşkusunun araştırıldığını yazdı. Siyasi kulise göre burada kast edilen Menzil Cemaati. OdaTV’nin Aygün’ün mezun olduğu İngiltere’deki London City University’nin 2020 yılında Lordlar Kamarasına “FETÖ okullarınmın kapatılmaması için rapor verdiğini” hatırlatması da ilginç. Bir başka önemli ayrıntı da MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın, o yöndeki iddialar üzerine Aygün’ün partileriyle hiçbir bağı olmadığını açıklaması.
Öte yandan Erdoğan’ın Aygün yerine atadığı Ersoy’un da silip kapattığı Tweet hesaplarında Nakşibendi İsmailağa Cemaatinin şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu’nun ölümü ardından bildirdiği bağlılık, CHP’li Bülent Maraklı tarafından sosyal medyada paylaşıldı.
“Devlette büyük çürüme”
KPSS sınavı iptali ardından ilk sert tepkiyi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu verdi. 2011’de 34 kişinin PKK’lı sanılarak yanlış istihbaratla öldürüldüğü Roboski Katliamı mağdurlarına adalet sözü vermek için Uludere’de bulunan Kılıçdaroğlu, “Devlette çok büyük bir çürümenin olduğunu biliyorum” dedi; “Boşuna Millî Eğitim Bakanlığı’nın kapısına gitmedim. Çürüyen bir yapı var, düzeltmek zorundayız. Sözlüde hakları yenenler vardı, şimdi sınavlarda da olduğunu gördük. KPSS sınavına giren bütün evlatlarımızın hakkını savunmak zorundayız.”
Soruşturmalar sadece KPSS değil, üniversite sınavlarını da kapsayacak şekilde geriye dönük genişlediği takdirde gerçekten çürümenin boyutları anlaşılır.
2010 yılında ÖSYM’deki sınav yolsuzluğunu hem Fethulahçılar hem de onlara o zaman toz kondurmayan AK Parti hükümetinin bütün engellemelerine rağmen Ankara’da Deniz Zeyrek ve Betül Kotan ile İstanbul’da Hakan Çelenk’ten oluşan Radikal ekibi ortaya çıkartmıştı. (Demirören Grubu Radikal arşivini erişilemez kıldığı için ikincil kaynaklardan bu bağlantı fikir verebilir.)
Hakkı gasp edilen milyonlar ne yapacak?
Sadece 2018’den bu yana değil. Sadece ÖSYM, ya da üniversitelerin tıp, mühendislik, siyasal, hukuk gibi rağbette bölümleri değil bu sınavlara cemaat, tarikat, örgüt ya da etkili akraba bağlantısı olmadan giren kaç milyon gencin hakkı gasp edildi acaba? Dil bilmeden Dışişleri sınavları kazandırılıp sonra dil dersi verilen zoraki diplomatlar mı ararsınız? Yakasında Atatürk rozeti kamuflajıyla Türkiye’de din devleti kurmak için vatandaşını öldürmeye ayaklanan subay mı? Anayasa ve yasalara değil, küçükten medresesine intisap ettirilen cemaat imamına bağlı hakimler, savcılar mı?
Soruşturmalar açılıp genişletilirse haksız yere devlet makamı, üniversite diploması gasp edenleri saptamak nispeten mümkün. Peki, ya hakkı yenen, gasp edilen, yarınları elinden alınan milyonlarca genç nereden soracak uğradığı haksızlığı?
Bakalım KPSS soruşturması gerçekten adalet getirecek mi, yoksa yine göründüğü kadarıyla uğraşılıyor görüntüsüyla bazı kişiler gasp ettikleri makamlardan uzaklaştırılıp yerine benzerleri atılarak bu çürümüş pislik yığını halının altına mı süpürülecek?