Seçim atmosferine girildikçe siyasette riskli ve geri tepme ihtimali yüksek adımlar atılıyor. Başka örnekleri de verilebilir ama Meclis’in açılışıyla birlikte gündeme getirilen iki yasa tasarısı da bu çerçeveye oturuyor. AK Partinin TBMM’ye taşıdığı ve gazetecilik örgütlerinin “Sansür yasası” olarak protesto ettiği yeni basın yasa tasarısı 4 Ekim’de görüşülmeye başladı. Aynı gün CHP de “Başörtüsü yasası” diye kayıtlara geçen bir kılık-kıyafet yasa teklifini Meclis’e sundu.
Her iki hamle de seçime yönelik ama her iki hamlenin de seçim döneminin ötesine geçecek, dönüp bugün önayak olanlara da zarar verebilecek özellikler taşıyor.
Örtülü sansür daha da artacak
Gazetecilik örgütlerinin yeni basın yasasına topluca karşı çıkıp sansür yasası demeleri yasasın görüşüldüğü oturumları protesto amacıyla siyah Kovit maskeleri takarak izlemeleri boşuna değil. Yasa “dezenformasyon” yani kirli bilginin yayılmasını önlemek gibi bir gerekçeyle sadece siyasi iktidarı rahatsız edebilecek her türlü içeriğe örtülü sansür getiriyor.
Aslında örtülü sansür, tartışmalı mahkeme kararları üzerinden bir süredir uygulamada. AK Parti hükümetini rahatsız edebilecek her habere yayın yasağı getiriliyor, dijital ortamdan çıkarılıp yok sayılması amaçlanıyor.
Son örneğini Adalet Bakanlığında daire başkanlığı yapan hâkim Serkan Tüzün’ün 2 Ekim’de eşi İlkay Tüzün’ü öldürüp intihar etmesi haberlerine yayın yasağı getirildi. Tüzün, Cumhur İttifakı üyesi BBP’nin gençlik örgütlenmesi sayılan Alperen Ocaklarının eski genel başkanıydı.
Mardin’in Derik ilçesinde 20 Ağustos’ta 20 kişinin öldüğü tren kazasına mahkeme tarafından getirilen yayın yasağının gerekçesiyse “milli güvenlik” olarak açıklandı. Ulaştırma Bakanlığı Devlet Demir Yollarına (TCDD) dava açılmasını istemiyordu.
Dikensiz gül bahçesi amaçlanıyor
Yeni yasayla hapis cezası da öngörülen benzeri yayınlar artık yazım aşamasında sansür tehdidi altında olacak.
Bu halkın sağlıklı haber alma hakkını daha da olumsuz etkileyecek bir ortam demek. Kritik 2023 seçimlerine doğru Erdoğan’ın AK Parti hükümeti ve ortaklarının amaçladığı sadece kendi başarı gördüklerini yazan, gösteren, ileten medya ortamı; dikensiz gül bahçesi.
Artık hedefte sadece gazete, radyo-televizyon ve artık resmen mecra sayılan internet siteleri yok; daha çok sosyal medya var. Teknoloji yazarı Füsun Sarp Nebil AK Parti’nin dezenformasyon gerekçesiyle sosyal medya kontrolünü amaçladığını ayrıntılarıyla yazdı.
Bunun ucu sadece yolsuzluk ya da hak ve özgürlükler haberleriyle sınırlı kalmayıp muhalefet partileri yetkililerinin konuşmalarının yazılıp duyurulmasına dava açılmasına dek gider mi? Geçmişte gitmedi mi? İsmet İnönü’nün Meclis’te yaptığı konuşmayı yazdığı için gazeteciler sansür, yargı ve hapis tehdidi altında olmadı mı?
Bu yasa yarın ona önayak olan MHP’lileri ve AK Partilileri de vurmaz mı?
CHP’nin riskli başörtüsü hamlesi
Kılıçdaroğlu’nun niyeti de Erdoğan’ınki gibi seçime yönelik.
Bir yandan Erdoğan’ın “Ben gidersen başörtüsü zulmü geri gelir” propagandasının önünü almak istiyor, diğer yandan “helalleşme” adı altında başladığı “merkeze yolculuğu” sürdürüyor. CHP’deki hızlı değişim bazen CHP yönetiminde bulunanların dahi başını döndürüyor.
Kılıçdaroğlu’nun yasa haline getirerek ya da sırf niyetini göstererek, sırf bu yüzden Erdoğan seçmeni kalacak kitleyi teskin etmek istediği de belli. Zaten Altılı Masa ortaklarından aldığı destek de bunu gösteriyor.
Öte yandan konu hassas. Birincisi başörtüsü/türban konusunu siyasette öne çıkaran, kısmen onun da etkisiyle iktidara gelen ve iktidardayken mücadelesini verip yasak konusu olmaktan çıkaran isim Erdoğan ve parti de AK Parti. Bunu -CHP üyeleri dahil- örtülü her kadın biliyor. Öte yandan başörtüsü serbestisinin İran’da olduğu gibi başörtüsü zorunluluğuna dönüşmesi endişesi taşıyan kadınlar da en çok CHP’de. Bu ciddi ve ciddiye alınması gereken bir hak ve özgürlükler endişesidir. Kılıçdaroğlu CHP tabanındaki sessizliği de göze almıştır mutlaka “Nereye varırsa varsın” dediğine göre.
Erdoğan’ın karşı hamlesi
Kılıçdaroğlu, yasa tasarısına Erdoğan’ın destek verip vermeyeceğini samimiyet sınavı sayıyor. Yasa önerisinin AK Parti ve MHP oylarıyla reddedileceği tahmin edilebilir. Peki Erdoğan’ın bunu Anayasa maddesine dönüştürerek üste çıkıp, “Gel sen destek ver” hamlesi karşısında ne yapılacağına dair B-planı var mı CHP’nin?
Erdoğan çoktan beri yetkilerini daha da artırmak için fırsat kolladığı Anayasa değişikliğini Meclis gündemine getirememesinin nedeni, halkoylaması için gereken 360 sandalye sayısına ulaşamamasıydı. Şimdi bu fırsatı Kılıçdaroğlu’nun sağladığı düşüncesine kapılmış olabilir mi? Tam da sansür yasasını Meclis’ten geçirmeye, eleştirel ve muhalif sesleri kesme hamlesini yapmışken.
Kadınların ne giyip giymeyeceğine karışmak yanlışken bunu yasa ya da Anayasa maddesi yapmak doğru değil. Tıpkı sansür yasası gibi bugün ondan medet umanlar yarın zararını görebilir.
Kadınların ne giyip giymeyeceğine karışmak geçmişte Türkiye’de bugün İran’da gördüğümüz gibi beklenmedik sonuçlar doğurabiliyor.
Risk ikiye ayrılır. Hesaplanmış riskin kazancı, hesaplanmamış riskin ise kaybı büyük olabilir.