Meclis kulislerinde biraz gözlem yapmak, toplantılara girip vekillerle konuşmak yetiyor: hem iktidar hem muhalefet cephesinde yeni sancılar ve yani arayışlar, yeni gelişmelere gebe.
Kendi kalesine gol atan atana.
Son günlerde en çok iz bırakan ve hala tartışılan iki kendi kalesine golden birisi AK Partili Mahir Ünal’ın Cumhuriyetle Arap alfabesi gitti Türkçe bitti gafıydı. En sert tepkiyi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iktidarını borçlu olduğu MHP lideri Devlet Bahçeli verdi. Ortalığı toplamak AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’e düştü; Cumhuriyet ilelebet payidar kalacaktı.
Muhalefet cephesinde kendi kalesine son gol de CHP’li Sezgin Tanrıkulu’dan geldi. Askerin PKK’ya karşı kimyasal silah kullandığı iddialarını Meclis’e taşıyacağını açıklayan Tanrıkulu’na CHP’nin Millet İttifakı ortağı İYİ Parti’nin yeni sözcüsü Kürşad Oğuz’dan “sorumsuzluk” tepkisi geldi. Orada da ortalığı toparlamak CHP Sözcüsü Faik Öztrak’a düştü; hassas ve istismara açık bir konuda uluorta açıklama yapması yanlıştı”.
İddiaya 25 Ekim’deki HDP Grup toplantısında dahi hiç değinilmediğini aktarmak yeterli olacaktır.
HDP’de de yeni arayışlar
HDP eş başkanı Mithat Sancar konuşmasını tamamen Cumhurbaşkanlığı seçimi odaklı siyasi konulara ayırmıştı.
Ne olur ne olmaz başka konu öne çıkmasın diye basına manşet önerisini de verdi: HDP kendi Cumhurbaşkanı adayını belirleme kararı almıştı ve isim için arayışlar başlamıştı.
Bu 2023 seçimlerindeki ilk tur, ikinci tur hesaplarında da yeni arayışlar anlamına geliyor; işler hem hem iktidar hem muhalefet cephelerinde daha çetrefilleşiyor.
Ayrıca şimdiye dek HDP’li siyasetçiler Altılı Masadan çıkacak nasıl bir Cumhurbaşkanı adayına oy verebileceklerini söylüyorlardı. Son olarak Ahmet Türk’ün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu aday olursa ona oy vermeyi düşündüklerini söylediği haberi yayınlanmıştı. Gazeteci İsmail Saymaz’ın 22 Ekim akşamı Halk TV’de söyledikleri 23 Ekim’de her taraftaydı. HDP’nin kendi adayını belirleme kararı ise 24 Ekim’deki MYK toplantısında alınmıştı. Sancar HDP’nin adayının belirlenmesinde yeni kurdukları Emek ve Özgürlük İttifakı‘nın da görüşünü alacaklarını söyledi; demek ki henüz almamışlardı.
Sancı ve arayışlar derken bu gelişmeleri de kast ediyorum.
CHP’de iç sıkıntıları
CHP’deki iç sıkıntılarının birden fazla kaynağı var.
Kılıçdaroğlu’nun “Yanımda mısınız?” çıkışını saymayacağım; her partide oluyor böyle dönemlerde. Meral Akşener’in de İYİ Parti Kurultayını seçim öncesine alması da benzeri bir ön alıcı adım.
Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü yasası çıkışına Erdoğan’ın Anayasa değişikliği karşılığı vermesi ise iç sıkıntısı kaynaklarından bir tanesi. Başörtüsü yasası ile “Erdoğan’a gol attık” diye övünen parti yetkililerinin tabanı ne kadar ikna ettiği kuşkulu.
Aynı şekilde Kılıçdaroğlu’nun parti kurullarından gelen ciddi itiraz ve vaz geçme önerilerine rağmen yaptığı ABD seyahatinin de CHP örgütünü “Bilimsel gelişmeleri yerinde görme” söylemine tam olarak ikna ettiğini gözlemlemek zor.
“Sırada ne var?” sorusu gibi milletvekili seçimlerinde yer bulamama kaygısı da göze çarpıyor örgüt ve Meclis grubunda, biraz konuştuğunuzda. Çünkü Altılı Masada 2023 Seçimlerinde Meclis’e girmek için ya CHP ya da İYİ Parti listelerine bel bağlayan arayışlar kulise yansımış durumda. Bu hem İYİ Parti ama daha çok CHP tabanında belli bir gerilime yol açıyor.
AK Parti ne yardan ne serden
Siyaset bilimci Ali Çarkoğlu 25 Ekim’de YetkinReport’taki yazısında “Seçmen sadece ekonomiye bakmaz” diyordu; “Gelecek tahayyülüne de bakar”.
Bu kuşkusuz öncelikle CHP ve İYİ Parti’nin ders çıkarmasında yarar olan bir saptama. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise sırf tahayyülden oluşan bir strateji izliyor. Kur Korumalı Mevduat projesiyle üst ve üst-orta gelir grubunu kendi siyasi geleceğine bağlamaya çalışan Erdoğan, TOKİ projesiyle de alt-orta gelir grubuna -iktidarda kalması şartıyla- iki yıl sonrasını satmayı amaçladı. Turgut Özal’ın “21’inci Yüzyıl Türklerin Yüzyılı olacak” sözünden hareket edildiğini saklamaya çalışan “Türkiye Yüzyılı” projesi de bunun kanıtı.
Ancak Erdoğan bu seçimlerde AK Parti’yi nereye konumlandıracağına karar veremedi. Bunda Altılı Masanın adayını açıklamamış olmasının da payı var. Kürt seçmenin AK Parti’ye -özellikle MHP ortaklığında- eskisi kadar rağbet etmeyeceği Erdoğan’ın son Diyarbakır mitinginde de görüldü.
Yeni propaganda sorumlusu Ertan Aydın’ın önerdiği gibi Turgut Özal’ın ANAP çizgisinin bir tık daha dindar ve muhafazakâr nüshası mı, tabanda sesi cüssesinden fazla çıkan siyasi İslamcı kesimi arka bahçede tutacak bir söylem mi, yoksa ikisi bir arada mı?
Üç çocuk koşulu kalkabilir
Mahir Ünal’ın Arap alfabesi ve Türkçe bağlantısı kurması bu arayışlar ve iç sıkıntılarının bir örneği. Bir başka örnek de eşini kaybetmiş kadınlara konut desteği vermek için aranan üç çocuk koşulu. Sadece Akşener’den değil, MHP’den, hatta BBP lideri Mustafa Destici’den değil, AK Partili kadınlardan da tepki geldi.
Bir kenara yazın lütfen; o koşul da değişecek gibi.
Siyaset bazen ne söylendiğine değil ne söylenmediğine de bakmayı gerektirir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sabık CHP Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’yi AK Parti’ye alırken açık mikrofonu unutup “kadının kariyeri çocuk yapmaktır” demesinin AK Partili kadınların tamamını mest ettiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. AK Parti’nin şehirli, eğitimli, iş, güç sahibi kadın kitlesi de var.
Hem AK Parti’yi iktidara taşıyan etkenlerden olan başörtüsü/türban yasaklarına karşı çıkışın en önemli nedenlerinden birisi örtülü kadınların iş, meslek, kariyer sahibi olmasını engellemesi değil miydi? Şimdi çocuk doğurmanın kariyer sayılmasına Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın yöneticilerinden olduğu KADEM ne diyor acaba?