Cumartesi günü Cumhurbaşkanının da katılacağı bir toplantıda TOGG’un Gemlik Kampüsü açılışı yapılacak. Bugün baktım, çok sayıda köşe yazarı bu konunun çeşitli açılarına bakmış. Mesela Ege Cansen, bu yatırımın “gayri iktisadi” olduğunu vurguluyor. Geçmişini de yazmış.
28 haziran 2018’de Anadolu Grubu (yüzde 23), BMC (23), Turkcell (yüzde 23), Zorlu Holding (yüzde 23) ve TOBB (yüzde 8) ortaklığında kurulan (şimdi devre dışı kaldılar) TOGG’un, –“Bir AKP Klasiği” haline gelen– temel aksamı yabancı tasarım/üretim olduğu halde “yerli ve milli” diye sunulan yatırımlardan birisi olduğunu herkes konuşuyor (AKP’ye göre en son yüzde 51 yerli);
- Motorunun Bosch (Alman)
- Bataryasının Siro (Çin)
- Araç entegrasyon parçalarının EDAG (Alman)
- Şasi sisteminin Myra (İngiliz)
- Tasarımın Pininfarina (İtalyan)
olduğunu hatırlatalım ve geçelim. Çünkü asıl konu ne o, ne bu. Şimdi bu 100 milyar TL’lik yatırımın strateji kurmadan, planlama yapılmadan başlatıldığını gösteren asıl konuya geçelim.
Asıl sorun “enerjinin kaynağı”
Sağ olsunlar açılışa beni de davet etmişler ama bu daveti aldığımda “ey seçim sen nelere kadirsin” diye düşündüm. Çünkü TOGG’un önceki etkinliklerine –mesela temel atma ya da Bilişim Vadisi kampüsü açılış törenine– davet edildiğimi hatırlamıyorum.
Son TOGG haberlerinde neler var diye şöyle bir baktım, sıralayalım;
Togg Mobilite Ekosistemi Türk Hava Yolları Yolcu Programı Miles&Smiles İle Mil Kazandıracak (26 ekim)
Togg ve Hopi Eşsiz Kullanıcı Deneyimi İçin Niyet Mektubu İmzaladı (26 ekim)
Togg ve Trendyol Kesintisiz Kullanıcı Deneyimi İçin Niyet Mektubu İmzaladı (23 ekim)
Togg, Trugo ve Shell, Şarj Cihazları İçin Güçlerini Birleştirdi (19 ekim)
Togg, Paycell İle İşbirliği İmzaladı (12 ekim)
Çeşitli yönetim tiplerini tarif eden Peter’in Reçeteleri kitabını başka yazılarımda anmıştım. O kitaptan bir örnek verelim; bir şirkete/kuruma eğer işi bilmeyen ya da işi bilse de çeşitli nedenlerle yapamayacak olan bir yönetim gelirse, asıl işi yapmak yerine dışarıya gösterilebilecek yan işleri yapar. Yukarıdaki birden hızlanan PR çabasına baktığımda da bunu düşündüm. “Mobilite çözümleri” diye adlandırılan listede bana göre 2 tanesi işe yarar; şarj istasyonları konusundaki işbirliği ve ödeme sistemleri ile yaptığı anlaşma anlamlı olabilir.
Oysa, bu süreçte yapılması gereken çok önemli bir başka iş vardı. Süreç başlamadan önce TOGG şirketi ve daha önemlisi yatırımı destekleyen Devlet, anlaşmalar ve yatırımlar üzerinde çalışırken, tasarım ve üretime olduğu kadar, aracın kullanımı sırasında gereksinimi olan yakıt için de hangi enerji kaynağını ve hangi yollarla temin edeceği üzerinde kafa yormalıydı.
TOGG ve enerji
TOGG çevreci anlayışla, ön plana iklim değişikliği anlaşmalarına uyum kriterleri göz önüne alınarak, stratejik bir ürün olarak planlanmış ve yola çıkılmış gözüküyor. Dolayısıyla fosil yakıtlı araçlara kıyasla, sera gazı salımı kriterleri önemsenmiş olmalıdır. Sonuçta sessiz, şehir hayatına uyumlu, temiz enerji kullanan ve en önemlisi egzoz gazı olmayan, atmosfere CO2 ve diğer zararlı partiküller salmayacak bir araç olması beklenir.
Ancak kullanacağı enerjinin kaynağı nedir?
Tasarımı ve üretimi elektrikli olduğuna göre, görünüşte temiz olacaktır. Ancak kullanacağı enerjinin üretildiği nokta Biga, Eskişehir, Ege’de bir kömür santralından, hatta ithal kömür santralından besleniyorsa, bu enerji üretildiği noktada atmosfere CO2 ve kirletici partikülleri salacaktır. Dolayısıyla bir TOGG aracının kullanımı, kendisi elektrikli bile olsa, kullandığı enerji kaynağı fosilden gelen enerji olduğunda, havaya salınan sera gazına katkıda bulunacaktır.
Başka deyişle, TOGG yatırımı planlanırken ya da bugün açılırken giyim-kuşam, indirim, uçak yolculuğu vs ile işbirliklerini imzalamasından önce enerjisine yönelik planlamalar yapılmalı veya işbirlikleri imzalanmalıydı. Buna dair haberleri görmeliydik.
Ülkemizin bugünkü elektrik üretim kurulu gücü 103 Bin MW civarıdır. Şimdi bu 103 bin MW’a TOGG yeni bir yük getiriyor olacak. Özellikle de bugün 20 bin MW civarında olan güneş+rüzgar yatırımlarının çoktan planlanıp arttırılması gerekirdi. Manzaraya daha yakından bakalım.
Her yıl ilave 5-10 bin MW enerji yatırımı yapılmalı
Yılda 175 bin TOGG üretilecekse, her yıl yaklaşık ilave 5-10 bin MW yenilenebilir enerji yatırımı yapılmalıdır
TOGG için 5 model planlanıyor; Ancak ilk etapta, 150 kW (200 HP) arkadan çekişli ve 2×150 kW yani 300 kW (400 HP) dört çeker olmak üzere de 2 farklı motor tercihi sunacak.
Ortalama 150 KW’lık batarya kullanan aracı hesaba alalım. Hızlı şarj tekniği ile bataryasını yarım saatte bile dolduracağı iddia ediliyor. Yılda 175 bin TOGG aracın yola çıkacağı düşünülürse, en kötümser senaryo kabulü ile, araçların hepsi birden aynı anda elektriğe bağlansa 175 bin x 150 KW / yarım saat = 52,5 bin MW emre amade güç gerektirir. Yani hepsi birden aynı anda şarj etseydi bize gerekli olan ilave güç buydu (toplam gücümüzün 103 bin MW olduğunu hatırladınız değil mi?)
Bu en kötümser senaryo ile hesapladıktan sonra, biz yüzde 25 aracın fişe takılacağını öngörelim. 1.yılın sonunda, 175 bin elektrikli araç pazara sürülecekse, yaklaşık 12,5 bin MW ya da daha basit tutalım 5-10 bin MW kadar emre amade “yeni” güç tesis edilmesi gerek. Hatırlatalım; elektrikli şarj için yerinde kullanılabilecek enerji türleri, rüzgar ve güneş için bugün ülkenin toplam yenilenebilir elektrik gücü 20.161 MW civarıdır.
Elektrikli araç, ancak “yenilenebilir” enerji kaynağı ile besleniyorsa anlamlıdır
5.000-10.000 MW yeni enerji yatırımı gerekir dedik. Başlıkta da belirttiğimiz gibi, bir elektrikli araç iddiası, çevre ve iklim uyumu anlamına gelir. Bir başka deyişle, eğer yenilenebilir enerji kullanmıyorsanız, elektrikli aracın, fosil yakıt kullanan, içten yanmalı motor tahrikli, konvansiyonel bir araçtan farkı yoktur.
Bu durumda, fosil kaynaklardan elektrik enerjisi sağlanan araç hala doğayı kirletir, karbon salımı yaratır. Arabanın şarj edildiği yerde kirli enerji göremeyebilirsiniz ama enerjinin üretildiği nokta kirlidir (CO2 salımı, NOx partiküller, su buharı), dolayısıyla “elektrikli araç” bir “aldatmaca” olarak önümüze konmuş olur ki başlangıç felsefesi ile sonuç birbirinden 180 derece ters düşer. Maalesef bunun pek çok başka örneği bugün çevremizde PR etkinlikleri ile sunuluyor.
Paris İklim Anlaşması’na imza atmışız ve bağlayıcı ödevlerimiz var. Bu otomobilin cinsi seçilirken de “elektrikli” olmasının nedenleri arasında bu anlaşmanın da payı var. Ülkemizin 2021’de kullandığı yıllık elektrik enerjisinin karşılığı 330,8 TWh’tir. Toplam enerji tüketimi yaklaşık 150 milyon ton eşdeğeri petroldür (petrol, doğal gaz, kömür, su, güneş dahil tüm enerjilerin ton petrole dönüşmüş hali). Ulaşımda harcanan petrol oranı ise bu enerjinin yüzde 25-30 civarıdır.
TOGG projesinde iddia “yeşil enerji” ise enerji kömürden gelmemeli
Ulaşımda elektrik enerjisi kullanmaktaki amaç ise, bu kullanılan petrolü azaltmak ve yerine yenilenebilir kaynaklardan elde edilecek enerjiyi koymaktır.
TOGG projesinde, iddia ve hedef “yeşil enerji” ise, bu arabalara sağlanan enerjinin kömürden ya da petrolden gelmemesi gerekir (yukarıdaki Shell şarj istasyonları ile yapılan işbirliğine dikkat). Ha petrolden gelen enerji, ha kömürden üretilmiş elektrik, bunların bir farkı yok. Yani her şarj istasyonu “iklim dostu” değil. Eğer fosil yakıt ile üretilen enerji ile besliyorsa, tam tersine “iklim düşmanı”dır.
Eğer TOGG şarj istasyonlarını düşük kalorili kömüre dayandıracak olursak, şu anda karbon salınımında Çin’in arkasından 2. olan durumumuzu, hızla birinciliğe de taşıyabiliriz.
Yenilenebilir enerji dediğimiz şey; su (hidrolik), rüzgar ve güneş, jeotermal, biyogaz, enerji verimliliği gibi enerji türleridir ve maalesef ülkemizde şarj istasyonları için en kullanışlı olan rüzgar + güneş için sadece 20.161 MW kurulu güç bulunuyor.
Her yıl yola 175 bin araba yola çıkacaksa, her yıl en aşağı 5-10 bin MW “yeni” yenilenebilir enerji yatırımına ihtiyaç var demektir. Aksi durum iklim düşmanı olmak bir yana 2022 Ağustosu’ndaki 6 saatlik elektrik kesilmesini hatırlarsanız, toplam 103 bin MW’lık kurulu gücümüzden, emre amade olan miktarına ekstra yük anlamına gelir.
5-10 bin tane 1 MW’lık şarj istasyonu öneriliyor
Bu bahsettiğimiz yeni yatırım içinde bir fikir verelim; 1 MW’lık şarj istasyonunu besleyecek olan güneş enerjisi tesisi, yaklaşık 3000 büyük boy panel gerektirir. Bu İstanbul iklim koşullarında 16 dönüm, Ege Bölgesinde 13-14 dönüm arazi demektir. Güneş enerjisinin gece olmadığını hatırlatalım. Yani depolama tesisi gereklidir.
Peki mevcut durum nedir?
Elektrikli ve Hibrid Araçlar Derneği sayfasına bakılırsa, Mayıs 2022 itibariyle 81 ilimizin tümünde toplam 2981 adet (2714 AC, 267 adet DC) şarj istasyonu var ve yeni planlananlarla birlikte nisan 2023’de toplam gücün 230 MW’a ulaşacağı belirtiliyor.
Ancak bu 230 MW’ın ne kadarının yenilenebilir enerjili olduğu da bilinmiyor. Muhtemelen de yüzde 10-15’idir yani 25-30 MW civarıdır. Dolayısıyla 25-30 MW’lık bir yeni yenilenebilir enerji ağı ile TOGG’un piyasada oluşturacağı enerji ihtiyacının karşılanamayacağı açıktır. Burada fosil kaynaklardan alınacak enerjinin kullanılacağı daha şimdiden görülüyor.
TOGG’un yerli ve milli iddiası
Sonuçta, TOGG’un yola çıktığında belirlediği “yeşil enerji” hedef ve iddiası, aracın tasarımında ve üretiminde yerine getiriliyor gözükse de, kullanım aşamasında çevreci anlayışa ters düşeceği anlaşılıyor.
Özetle, asıl atlanan konu burada. TOGG “yerli ve milli” iddiasını ne kadar yerine getiriyor, getirmiyor ayrı bir konu. Ama asıl bakılması gereken ve kritik olan hedef “enerji” olmalı.
Elektrikli araçlar yeni değil, 1900’lerde bile vardı. O zaman olmayan şey, bugünün enerji teknolojileriydi. Şimdi var ve ülkemizde elektrikli araç yatırımı yapılırken, hedefler arasında bu aracın enerji teknolojilerindeki gelişmeleri hesaba katarak, yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanması yer almalı ve harekete geçilmeliydi.
Son olarak TOGG için illa olumlu bir mesaj verelim dersek; salgın sonrası meydana gelen ortamda kapanan otomobil ve otobüs fabrikaları düşünülürse, belki otomotiv yan sanayii ve ekosistem için yeni bir kapı olabilir.
(Yazının içeriğine eşim Makine Yüksek Mühendisi, Enerji Yönetmeni Mustafa Nebil destek vermiştir)