Enerji sektörünün bütün paydaşlarının biraraya geldiği 12. Türkiye Enerji Zirvesi 21-22 Kasım’da Antalya’da gerçekleşti. COP 27 henüz bitmişken, ayağının tozuyla oradan gelenlerin de aktarımlarıyla, Zirve’nin yükselen değeri yenilenebilir enerji sistemleriydi.
Eğer ülkedeki “puslu hava” kaybolursa, güneş, rüzgar, hidrojen ve enerji depolama tesislerine yönelik yatırımlar artacak böylece yakın gelecekte dengeler değişecek gibi görünüyor.
Ortak kanaat, enerji stratejilerini Rusya Ukrayna savaşının değiştirdiği ve Avrupa’daki Rus gazına bağımlılığı azaltma isteğinin artık bir zorunluluk olduğu yönündeydi. Arz güvenliği sorunu ve yüksek enerji fiyatları sonrası “enerji verimliliği” kavramı da artık daha fazla konuşulur olmuştu.
Doğalgazdaki kesintiler sonrası, depolama tesislerinin yaygınlaştırılmasının önemi de anlaşılmıştı. Bu bağlamda, depolamalı güneş projelerinin önümüzdeki süreçte yatırım planları içerisinde öncelik taşıyacağı sıkça dile getirildi.
Enerji krizinin iklim kriziyle mücadeleyi sekteye uğratmış olması en dikkat çekilen konuların başındayken, “Kömürü daha çok kullanacağız” diyen bir konuşmacı en azından benden eksi puan aldı.
Yekdem mekanizmasında TL’ye geçişin bankalar açısından yatırım desteğini zorlaştırdığı, dünyada elektrik fiyatı 10 cent düzeylerindeyken bizde 20 cent mertebesinde ve yüksek olduğu, Karadeniz’deki doğalgaz keşfinin önemli olduğu ancak enerjiye yatırımın devam etmesi gerekliliği ve ihtiyaç sahiplerine doğrudan destek sağlanmasının önemi ile bilim, teknoloji ve dijitalleşmeyle plandan aksiyona geçilmesi gerektiği Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’e verilen ana mesajlar oldu.
Enerji gündeminin yoğunluğundan, güvenlik sorunlarının dengeleri bozduğundan ve öngörülebilirliğin en az olduğu döneme girdiğimizden dem vurarak başladı konuşmasına Bakan Dönmez.
Enerji politikalarının başındaki en yetkili ismin şikayet ettiği ve sonrasında yatırımcıların sık sık önlerindeki en büyük engel olarak tekrarladığı “öngörememe” kavramı ilk günün manşetiydi bence.
Bakan Dönmez, elektrik üretimi açısından 102 GigaWatt kurulu gücümüzün öneminin altını çizerken, o gücü işler kılacak kaynağın yüzde 75’ini doğalgazın oluşturduğunu, doğalgazda yüzde 99 oranında dışa bağımlığımızın ise arz güvenliği sorunu yarattığını ortaya koydu. Yerli doğalgaz, nükleer, depolama, bor ve yeni mineral tesisleri ile arz güvenliğinin artırılmaya çalışıldığını aktardı.
Doğalgaz konusu, Rusya tarafından dile getirilen, Türkiye’nin enerji merkezi olması söyleminin de etkisiyle olsa gerek konuşmasının yoğunluğunu oluşturdu. Bu konunun seçim öncesi yapılacak ataklarla ve açılışlarla büyük bir koz olarak kullanılmaya çalışılacağı görülebiliyor.
Karadeniz gaz keşfi 2020 yılında açıklandıktan sonra, ilk faz üretimi için gerekli olan 5-6 yıllık süreyi yarıya düşürdüklerini, pandemi döneminde petrol endüstrisi firene basmışken fırsatları değerlendirdiklerini anlattı. 10 kuyunun 9’u ile 170 km deniz tabanı boru hattı tamamlanmış. Test ve devreye alma işleri devam ediyormuş. Denizden gelen gaz Filyos’ta işlenerek Mart 2023’te sisteme aktarılacakmış. İşleri hızlandırmak için 8000 kişi ile çalışılıyormuş. Bu acele, olağanüstü çaba ve elbette masraf seçim öncesine yetişme kaygısı değil mi? Umarım kaliteden ödün verilmeden sonuca ulaşılır.
Her ne kadar Rusya Devlet Başkanı Putin’in söylemi sonrası gündem olsa da Bakan Dönmez, Türkiye’nin enerji merkezi olması görüşünün bir günde ortaya çıkmadığını, bu hedefi uzun süredir dile getirdiklerini aktardı. “Talepler de bir anda ortaya çıkmadı. Yeni kaynak, ülke ve güzergah diplomasisi yürütüyoruz” dedi.
Altyapı ve gaz piyasalarıyla doğalgaz ülkesi olma imkanımız olduğunu, yerli gazımızın da aktif olmasıyla bu konuya aday olduğumuzu belirtti. Bu noktada hedef Avrupa’ya gaz satmak. Peki Avrupa gazı direkt olarak Rusya’dan almazken neden Türkiye’den alsın? Bu soruyu sonrasında EPİAŞ Genel Müdürü Ahmet Türkoğlu’na sorduk. Cevabını bu konuya özel yazacağım yazıda okuyabilirsiniz.
Bakan Fatih Dönmez, Avrupa’nın bu krize hazırlıksız yakalandığını, bu yıl doğalgaz akışının 50 milyar m³ altında olacağını, normalde 140-150 milyar m³ iken, 100 milyar m³ azalışı karşılamanın sürdürülebilir olmadığını ve sosyal problemlere de neden olabileceğini söyledi ve şöyle devam etti:
“Uzun süredir dile getiriyorduk. Hiç olmadığı kadar fırsatla karşı karşıyayız. Avrupa’da gaza ihtiyaç var. Türk Akım ve Tanap ile gazı Avrupa’ya taşımak mümkün. Kaynak tarafında ülkelerle iyi diyaloglarımız var. EPİAŞ alt yapımız tamam. Spot piyasada alım satım yapabiliyoruz. Diğer piyasalardan eksiğimiz yok. Bu yıl sonunda yol haritamız belli olacak. Gaz konusunda, re-export olmak için 8-10 ülke ile görüştük. Pozitif yaklaşıyorlar. Pazarın güvenilir olması önemli. Satıcıya da alıcıya da güven veren bir Pazar oluşturmamız gerekiyor. Açık, şeffaf, manipülasyondan uzak bir Pazar yaratabiliriz, tecrübemiz var.”
Kaynak tarafında Rusya hazırken, alıcı tarafında Avrupa ülkelerini ikna etmek gerekiyor. Yıl sonunda Avrupa ülkeleri temsilcileri ile bir görüşme gerçekleşecekmiş ve ardından bu konudaki yol haritası belli olacakmış. Alıcı ikna edilse de yol çok kısa değil, yapılacak çok iş var.
İklim krizi ile mücadelede kömür santralleri kritik öneme sahipken kömür konusunda Bakan Dönmez ne düşünüyordu?
“Dünyada kömür birincil enerji kaynakları arasında önemli bir yük üstlenmiş durumda. Elektrik üretiminde Amerika’da yüzde 30, Avrupa’da yüzde 20-30, bizde de bu civarda katkısı var. Çevre Bakanlığı ile biraraya gelerek, net sıfır hedefi için neler yapılması gerektiğine bakılacak. Kömür santrallarını hemen kapatacağız demek doğru değil. Yeni kömür santralleri açmak, kanunen serbest, mevzuatta bir engel yok, ilgi gösteren yatırımcılar da var. Finansmana erişimde sorun yaşıyorlar. Enerji talebimiz yılda yüzde 4-5 artıyor. Gerçekçi hedefler belirlemeli, temkinli olmalıyız. Aksi halde arz güvenliği açısından sorunlar yaşayabiliriz.”
Görünen o ki, hükümetin politikası kömür santrallarının hayatımızda olmasına izin verecek.
Bu noktadaki hayal kırıklığımı sonrasında dinlediğim, kömüre yatırım yapmak isteyenlere destek vermeyeceğini açıkça söyleyen banka yöneticileri tamir etti.
Bakan Dönmez’e bu soru direkt olarak sorulmadı elbette. Botaş’a yönelik, satış piyasasını daha rekabetçi, daha açık hale getirecek, ya da genişletecek düzenlemeler sözkonusu olup olmadığı sorusuna verilen cevap özelleştirmeye dair bir itiraf gibiydi.
“Bizim elektrikte olduğu gibi doğalgazda da kamu payının giderek azaltılması ve daha çok oyuncunun piyasada rekabetçi şartlarda oyunda olması gibi hedefimiz vardı. Fakat, her defasında bizim de kontrol edemediğimiz şartlarla yüzleştik. Özetle, pandemi döneminde talep düştüğü için fazla olan enerjinin yönetilmesi sorunu, pandemiden sonra şu anda da talep arttığı için arzın yönetilmesi sorunu var. Buna bağlı olarak fiyatların yönetilmesi sorunu karşımıza çıkıyor. Avrupa’da bir çok ülkede, kimi geçici, kimi kalıcı olacak, doğalgaz tarafında ithalatçı şirketlerin kamulaştırıldığını görüyoruz. Çünkü özel şirket sübvansiyonu nasıl yapacak? Elinde ne kadar imkan ve kaynak var. Zararına da satış yapamayacak. Yaparsa iflas ve kapanmayla yüzyüze kalacak. Bunu gören bir çok Avrupa ülkesi tedbir olarak bu şirketleri kamulaştırdı. Doğalgazda Botaş kamunun elinde, her ne kadar yüzde 15-20 oranında bir özel sektör katkısı olsa da, zaman zaman onların da piyasada Botaş’la rekabette zorlandıklarını biliyoruz.”
Özelleştirmenin sıkıntılarına dair bu açıklamadan sonra, piyasayı işletebilmek için vadeli gaz ve günlük spot piyasası açtıkları örneğini verdi Bakan Dönmez.
Botaş’ın, bölgesel enerji merkezi olma hedefinde yeri nasıl konumlanacak bekleyip göreceğiz. Ancak özelleştirilmesini bekleyenlerin olduğu ve özellikle Rusya tarafından bu alana yönelik bir atak olma ihtimaline dair öngörümü buraya not etmek isterim.
Doğalgazda yılbaşına kadar fiyat artışı olmayacağı açıklamasıyla, yılbaşından sonra zam olacağını teyid etmiş olan Bakan Dönmez, zaman zaman müşteri memnuniyetini ölçen anketler yaptıklarını söyledi. Dağıtım ve iletimde, salgın döneminde müşteri memnuniyetinde düşme olmuşsa da şimdi tekrar toparlanma var derken, ısınmak gibi en temel ihtiyacını karşılayamayacak duruma düşen tüketicilerin, yılbaşında yapılacak zam sonrası görüşleri tekrar sorulur ve dikkate alınır umarım.
İçişleri Bakanlığı'nın tartışmalı bir kararla Tunceli ve Ovacık belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum ataması,…
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…