Türkiye’nin 19 Kasım gecesi Kuzey Irak ve Suriye’de PKK/YPG hedeflerine karşı gerçekleştirdiği Pençe-Kılıç harekâtının üzerinden 15 gün geçti. Şimdi gündemdeki soru hava harekâtını bir kara harekâtının izleyip izlemeyeceği? İzleyecekse bu harekâtın ne zaman yapılacağı? Bu soruya cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın geçen hafta “yarın, haftaya veya her an olabilir” cevabını vermişti. Şimdi gözler bu haftaya çevrildi.
Suriye’de yeni bir savaşı önleyebilmek için aslında büyük bir diplomatik harekât esasen başlamış durumda. Son bir haftadır karşılıklı açıklamalarla, verilen mülakatlarla, telefon görüşmeleriyle ve kamuoyuna açıklanmayan perde arkasındaki temaslarla yoğun bir diplomasi trafiği yaşanıyor. Türkiye, ABD, Rusya, PKK/YPG, “Kardeşim Esad”, ez cümle içeride can derdine düşmüş İran haricinde Suriye’de sahada mevcut güçler eteklerindeki taşları döküyor. Bu süreçte tüm tarafları zor tercihler bekliyor.
Türkiye’nin tercihi: harekâta gerek kalmadan
Türkiye’nin birinci önceliği daha önce verilen sözler uyarınca PKK/YPG’nin askeri varlığının sınırlarından 30 km güneye çekilmesini sağlamak. Bu çerçevede her türlü araca başvurmaya hazır. Bu iradeyi 1 Aralık tarihli yılın son MGK toplantısı sonrasındaki bildiride de görmek mümkün.
Ama ilk tercihi bir kara harekâtına gerek kalmadan, “kuvvet kullanma tehdidiyle” bu amaca ulaşabilmek. Tıpkı 1998/99 yıllarında Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması ve yakalanması sürecindeki gibi…
O süreçte Mısır ve İran ve sonrasında ABD Türkiye’ye yardımcı olmuştu. Türkiye’nin bugüne kadar izlediği kararlı tutum bu defa da tek başına yeterli olmayabilir; ABD ve Rusya’nın da ağırlıklarını koymaları şart.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bir süredir Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la barışabileceğini söylüyor. Başkan Esad’tan gelen ilk tepkiler en azından 2023 seçimlerine kadar hiç de ümit verici değil. Muhtemel bir kara harekâtı Erdoğan ile barışmak için Türkiye’nin Suriye topraklarından çekilmesini şart koşan Esad’la yeniden başlatılması öngörülen diyalogu daha da zora sokabilir. Türkiye burada da bir tercih yapmaya zorlanıyor.
ABD, Türkiye ve PKK/YPG arasında
Pençe-Kılıç harekâtına sessiz kalarak bir anlamda yeşil ışık yakan ABD, Merkezi Kuvvetler Komutanlığının (CENTCOM) Pentagon üzerinde ağırlığını koymasıyla tutum değiştirmeye başladı. Savunma Bakanı Lloyd Austin’den, Beyaz Saray Sözcüsü John Kirby’e kadar Amerikalı yetkililerden ardı ardına kara harekâtına karşı çıkan açıklamalar geliyor.
ABD’nin kısa dönemde PKK/YPG ile işbirliğine son vermek gibi bir niyeti yok. Savunma Bakanlığının 2023 yılı bütçesinden Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kisvesi altında PKK/YPG’ye IŞİD ile Mücadele Eğit-Donat Fonundan 183 milyon dolar ayrıldı. Diğer yandan Rusya-Ukrayna savaşında ve İsveç ile Finlandiya’nın NATO’ya girebilmeleri için müttefiki Türkiye’nin desteğine her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Bir noktada ABD’nin bu zor tercihi yapması gerekecek.
Rusya Suriye’de ikili oynuyor
Benzer bir ikilemi Rusya da yaşıyor. Rusya kadim dostu Esad ve yıllardır Moskova’da resmi ofisine ev sahipliği yaptığı PKK/YPG ile, uygulanan ambargolara katılmayarak kendisini Batı dünyasına bağlayan tek NATO üyesi Türkiye arasında açık bir tercih yapmaktan kaçınıyor. Suçu ABD’ye atıyor.
Bir yandan Erdoğan ile Esad’ın arasını bulmaya, diğer yandan da PKK/YPG ile Suriye rejimi arasındaki diyalogu canlandırmaya çalışıyor. Türkiye’nin kara harekâtına karşı çıkan Rusya’nın geçen hafta muhtemel harekât alanlarındaki askeri varlığını takviye ettiğine ilişkin haberler dikkatlerden kaçmamalı.
PKK/YPG sıkışmış durumda
Türkiye’nin Pençe-Kılıç harekâtı ve kuvvet kullanma tehditleri üzerine PKK/YPG tam bir panik içerisine girmiş durumda. Kimi tercih edeceğine bir türlü karar veremiyor. ABD üzerindeki baskıyı artırmak için ilk aşamada DEAŞ’a karşı ABD ile yaptığı işbirliğini sonlandırdığını duyurdu. ABD’den, Türkiye’ye yönelik somut bir tepki gelmeyince başka tercihleri de olabileceğini göstermek amacıyla Rusya’ya çağrıda bulundu. SDG’nin Komutanı Mazlum Abdi, 3 Aralık’ta Washington Post gazetesinde yayınlanan “Biz ABD’nin Suriye’deki en sadık müttefikiyiz. Bizi unutmayın” başlıklı makalesinde, ismiyle mütenasip bir şekilde mazlum rolüne soyunarak, bu kere Türkiye’yi kara harekâtından vazgeçirmesi için tüm uluslararası camiaya sesleniyor.
Tabiatıyla son tercihi tüm bu yaşananları dikkate alarak Türkiye yapacak. Peki, kara harekâtı ne zaman olur? Belki yarın ama belki de kriz harekâta gerek kalmadan, diplomasiyle çözülebilir.