XXI yüzyılda yeni bir dünya düzeni kurulacaksa bu düzenin hangi parametreler etrafında şekilleneceğini Ukrayna Savaşının sonucu tayin edecektir.
Bir yıl kadar önce Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla Avrupa yeni bir istikrarsızlık ve belirsizlik dönemine savruldu. Bu savaş stratejik dengeleri sırf Avrupa kıtasında değil, tüm dünyada değiştirdi. Amerika ve Batılı müttefiklerin çoğunluğu, iki yıl önce stratejik öncelik olarak saptadığı Güney Doğu Asya bölgesine odaklanma hedefini rafa kaldırdı.
Batı İttifakı şimdi yeniden orijinal stratejik odak bölgesinin, yani Avrupa güvenliğinin, korunması hedefine döndü. Avrupa’daki stratejik ağırlık merkezi kıtanın Batısından Doğusuna ve Kuzeyine kaydı. Tabii NATO Konseyi, bildiğimiz kadarıyla bu konuda henüz resmi bir karar vermiş değil. Ama bu değerlendirme kök salarsa Atlantik İttifakı üyesi Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ üyesi olmasını veto etmesi İttifakın yeni stratejik hedefine ters düşebilir.
Direnç
Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna topraklarına ani ve şiddetli şiddetle saldırısı karşısında Ukrayna ordusunun gösterdiği beklenmedik direnç Rusya’yı zorlarken, ABD ve Avrupa’da ve dünyanın başka bölgelerinde hem güvenlik, hem enerji ve hem de küresel tahıl tedariki açılarından ciddi sorunlara yol açtı.
Tahıl krizi, gerek Ukrayna ve gerekse Rusya ile konuşabilen tek İttifak üyesi olan Türkiye’nin Montrö Sözleşmesini uygulayarak devreye girmesiyle, şimdilik de olsa, çözüldü. Enerji krizi konusunda ise Avrupa’da, başta Almanya olmak üzere doğal gaz tedarikinde Rusya’ya bağımlığın azaltılmasında ciddi adımlar atılmakta. Fakat Baltıkların ve bir kısım Orta Avrupa devletlerinin doğal gazda Rusya’ya bağımlıkları devam ediyor. Bu ülkeler haliyle savaşın uzamasını istemiyor.
Nükleer tehdit
Sovyet Rusya’nın boyunduruğu altında yaşamış Baltıklar ve eski Varşova Paktı üyeleri olan Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, Rusya karşısında muhtemel bir Ukrayna zaferi halinde Putin’in nükleer silah kullanma olasılığını öngörebileceği düşüncesiyle savaşın uzamasından endişeli. Bu ihtimal aslında tüm NATO üyeleri için de endişe kaynağı. Ancak Ukrayna’ya silah ve mühimmat yardımının arttırılarak bu savaşta Rusya’nın yenilgiye uğratılmasının çabuklaştırılmasına sıcak bakan devletler var.
Ukrayna’nın sınır komşusu Polonya bunlardan biri. Polonya Ukrayna’ya silah ve mühimmat yardımlarının ulaştırılmasında kilit rol oynuyor. Ukrayna’nın öteki sınır komşusu Çekya’nın da bu stratejiye yakın olduğu söylenebilir. Polonya ve Çekya ayrıca Ukrayna’dan en fazla mülteci kabul eden ülkeler. GSMH’larının önemli bir bölümü Ukrayna savaşı uğruna harcıyorlar. Ancak anılan iki devlet dahil, tüm Batı İttifakı, Ukrayna savaşının devamı konusunda “nereye kadar?” sorusuna halen yanıt bulabilmiş değil. Putin’in henüz nükleer seçeneğe itibar etmeyeceği düşünülse bile, Batı dünyası, Rusya’nın sivil halka karışı ne kadar acımasız olduğunu Ukrayna’lılar gibi gayet iyi biliyor. Geçen yıllarda Çeçenlere karşı, daha sonra Suriye’de ve iki yıldan beri de Ukrayna’daki davranışları Rusya’nın acımasızlığını gözler önüne serdi.
Ramstein toplantısı
İngiltere, Fransa İtalya ve Almanya gibi eski NATO ülkelerine gelince, onların da, gerek hükümetler ve gerek kamu oyları itibarıyla Ukrayna’yı bu saatten sonra gözden çıkaracaklarını düşünmek mümkün değil. Ama savaşın uzamasını istemedikleri de açık. Dolayısıyla bu durumda Ukrayna savaşında izlenecek strateji konusunda Batı içinde bir süreden beri tam bir görüş birliği olmadığı bilinmekteydi. Ama Batı cephesi kısa vadede en önemli hedeflerinden birinin kendi içindeki bu görüş ayrılıklarını gidermek olacağının bilinci içinde oldukça süratle toparlandı. Nitekim 20 Ocak’ta Almanya’da Ramstein hava üssünde İttifakın 50 Savunma Bakanıyla gerçekleşen toplantı bu çabaların başladığını kanıtlıyor.
Ancak sözkonusu toplantısından önce müttefiklerin Soğuk Savaştan edindikleri deneyimlerin ışığında, Rusya ile doğrudan bir çatışmayı önlemek için baştan beri büyük bir ihtiyatla hareket ettikleri gözden kaçmıyordu. Müttefikler bu bağlamda NATO’yu, kurumsal olarak, Rusya- Ukrayna ihtilafının dışında tutmaya özen gösterdiler. Bu çerçevede fiiliyatta yine NATO’nun evvelce benimsediği esnek savunma ilkesini esas aldılar. Ukrayna’ya, ancak kendisini savunma yeteneğinin sınırlarını aşmayan düzeylerde silah ve mühimmat desteği sağladılar. Yani ağır hücum silahları ve mühimmatı değil, savunma yeteneklerini sürdürebilecek silah ve mühimmat desteği ile yetindiler. Bunu da kurumsal değil münferiden yaptılar.
Wagner güçleri
Bu arada Rusya’nın savaş gücünün sırf nizami ordusuyla sınırlı kaldığı sanılmamalı. Hüküm giymiş suçlulardan oluşan 50.000 kişilik ve dev bir bütçe ve ağır silahlarla donatılmış Wagner güçleri de hesaba katılmalı. Kaldı ki Batı basınında, Çeçen lider Kadirov’un askerleri de dahil, Rusya’daki bu tür milis güçleri hakkında bolca yayına rastlanıyor. Yine Batı basınına bakılırsa söz konusu gayri nizami milis kuvvetleri Rusya’da özel, kamusal hemen her kuruma yayılmış durumda. Ülkede nizami orduyla adeta rekabet halinde bir kaos iklimi yaratıyor.
Ukrayna’nın savaşta ihtiyaç duyduğu modern askeri yardımları sağlamak için bir süreden beri Batı başkentlerinde yoğun diplomatik girişimleri ve Zelensky’nin son Washington ziyaretinin sonuç verdiği söylenebilir. Nitekim 50 Batılı Savunma Bakanı Ukrayna’ya ağır silah ve mühimmat sağlanmasını konuşmak üzere evvelki gün Ramstein hava üssünde toplandı. Bu toplantı aslında Ukrayna savaşında bir eşiğin aşılmak üzere olduğunu gösteriyor. (*)
İttifak’ın Rusya’ya mesajı
Bu satırların yazıldığı sırada söz konusu toplantının sonuçları uluslararası basına henüz ayrıntılarıyla yansımadığından Ukrayna’nın beklentilerine ne ölçüde karşılık bulduğu hakkında sağlıklı bir hüküm kurmak henüz mümkün değil. Ama kesin olan sonuç, Ukrayna’ya Rusya saldırısı karşısında ayakta kalması için hatırı sayılır miktarda ve yeterli vasıfta modern silah ve mühimmat sağlandığı merkezinde. Bu silahlar patriot, füze, tank avcı uçakları, çeşitli modern araç ve gereçlerden oluşuyor. Ne var ki Zelensky’nin yaşamsal talebi olan Alman ağır Leopard hücum tanklarının verilmesi ise, muhtemelen şimdilik, reddedildi.
Bu red, İttifak’ın Rusya’ya mesajı olarak okunabilir mi?
Leopard hücum tanklarının verilmesinin reddi, Ukrayna’nın Rusya’yı işgal ettiği Ukrayna topraklarından söküp atmasına yetmeyeceği basındaki yorumlardan anlaşılmaktadır. Bir kısım yorumlara göre bu red kararı sırf Alman hükümetinin kendi kararı değil, Washington ve Berlin ile birlikte alınan ortak bir karardır. Bu yorumlar eğer doğruysa Washington ve Berlin bu kararla, Rusya’ya, muhtemelen öteki partnerlerin bilgisi dahilinde, önemli bir mesaj göndermiş olmakta. Bu mesaj Rusya’nın saldırısını Ukrayna sınırları ötesine, yani Polonya, Baltıklar veya Kuzey Avrupa ülkelerine taşıracak olursa yeterli sayıda Leopard tanklarının Ukrayna’ya teslim edileceği yolundadır.
Ramstein toplantısıyla savaşta bir eşik aşıldı mı?
Ramstein toplantısıyla Batı İttifakında Ukrayna’ya yardım konusunda zihinlerde bir eşik aşılmış olduğu belki düşünülebilirse de, bu eşiğin gerçek hayatta aşılıp aşılmadığına karar vermek için zaman henüz erken görünüyor. Batı ittifakı bu toplantıda yapılan askeri yardımlarla Ukrayna’nın Rus saldırılarına karşı direncinin takviye edileceğini ve halen Donbas dahil, işgal altındaki tüm topraklarını geri almasını sağlayacağı görüşünde. Bu arada Kırım’ın geleceği konusunun ise muğlak kaldığını kaydedelim. Müttefikler ayrıca, Rusya’nın yeni seferberlik hamleleri ve yoğun eğitimlerle güçlendirdiği nizami ordusuyla bahar aylarında Ukrayna’ya yapmayı planladığı kapsamlı hücuma kaşı Zelensky’nin ülkesinin savunmasına yeterli olacak modern silah ve mühimmat taleplerini büyük ölçüde karşılamış olduğuna inanıyorlar.
Batı ittifakının bu iyimser değerlendirmelerinin ise Kiev’de hararetle karşılanmadığına ve Zelensyk’inin Alman ağır Leopard hücum tanklarını elde etmek için Washington, Berlin ve öteki batı başkentlerinde ısrarlı diplomatik çabaların sürdüreceğine muhakkak nazarıyla bakabiliriz
Her hal ve karda geldiğimiz aşama itibarıyla gelişmeler, Ukrayna savaşının Soğuk Savaşın bitmesinden beri Avrupa’da sıcak savaşa en fazla yaklaşılan bir dönem olduğu gerçeğini gözler önüne seriyor (**) Dolayısıyla XXI yüzyılda yeni bir dünya düzeni kurulacaksa bu düzenin hangi parametreler etrafında şekilleneceğini Ukrayna Savaşı sonucunun tayin etmesi kuvvetle muhtemel görünmekte.
(*) Tülin Daloğlu – Prof. Hüseyin Bağcı- KRT TV- Dünya Gözüyle- 20 Ocak 23.
(**) Tülin Daloğlu – Prof. Hüseyin Bağcı -KRT- Dünya Gözüyle -20 Ocak 23