Dışişleri Bakanlığımız, ABD’de ve Avrupa ülkelerinde son günlerde meydana gelen şiddet olayları sebebiyle vatandaşlarımıza bir seyahat uyarısı yayınlamış. Bu ülkelere seyahat etmeyi düşünüyorsanız, risk altında olacağınızı bilin, şayet orada iseniz de, herhangi bir sorunla karşılaştığınızda temsilciliklerimize müracaat edin diyerek, vatandaşlarımızı uyarıyor. Ne kadar düşünceli bir davranış, değil mi?
Diğer taraftan, örneğin mevcut çağdışı yönetime canı pahasına başkaldırmış durumda olan halkını baskı ve şiddet yöntemleriyle susturmaya ve sindirmeye çalışan Mollaların dikta yönetimindeki İran’ı ziyaret etmek isteyebilecek vatandaşlarımız için herhangi bir uyarı yayınlanması hiç düşünülmüyor. İran’da sokakları kan götürüyor ama olsun… Hukuk ve adalet hak getire ama onlar bizden, vatandaşlarımızın kılına zarar vermezler diye varsayılıyor zahir!
ABD, uzunca bir süredir Suriye’deki PKK iltisaklı PYD/YPG unsurlarına pervasızca destek veriyor ve biz de bu yüzden haklı olarak her vesileyle ABD’yi takbih ediyoruz. Amerikalı muhataplarımızla yaptığımız bütün görüşmelerde rahatsızlığımızı kuvvetli ifadelerle dile getiriyoruz. Bunun NATO bünyesindeki ittifak ilişkilerimize yakışmadığını, ikili ilişkilerimizi de zehirlediğini söylüyoruz. Hepsi doğru…
Ancak, konu başkenti Moskova’da PKK/PYD/YPG bayrağı dalgalanan ve PKK’yı terör örgütü olarak tanımayan Rusya’ya geldiğinde, dut yemiş bülbüle dönüyoruz. Ne bir protesto ne bir eleştiri…
Amerikalı askerler, Suriye’de PKK unsurlarıyla görüşmeler yapıp, birlikte boy boy fotoğraflar verdiğinde yeri göğü ayağa kaldırıyoruz. Ancak, aynı şeyi Rus askerleri yaptığında, ağzımızı açmıyor veya açamıyoruz.
Bir taraftan, NATO genişlemesini desteklediğimizi vurguluyor, diğer yandan Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının NATO’nun genişlemesi yüzünden meşru olduğu yolunda açıklamalar yapıyoruz. Sonra da, hiç sıkılmadan, tarafsızlığımızın altını çiziyor, Ukrayna ile Rusya arasında arabuluculuk yapmaya hazır olduğumuzu söylüyoruz.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sebebiyle ABD tarafından Rusya’ya uygulanan tek taraflı yaptırımlara haklı olarak karşı olduğumuzu her vesileyle dile getiriyor, diğer taraftan bu yaptırımların Rusya tarafından delinmesine yönelik girişimlere melce sağlıyoruz.
İşimize geldiğinde, başta Yunanistan olmak üzere Avrupa Konseyi üyesi ülkelerden, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) karalarına saygı göstermelerini talep ederken, işimize gelmediğinde Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş hakkındaki AİHM kararlarını tanımadığımızı rahatlıkla söyleyebiliyoruz.
İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerini PKK terör örgütüne ve FETÖ’ye yardım ve yataklık ettikleri gerekçesiyle engellerken, yine Avrupa Birliği üyesi Fransa, Almanya gibi benzer tutum içindeki müttefiklerimize pek sesimizi çıkartamıyoruz.
ABD’nin kuvvetlerini Suriye’den çekmesi için çağrılar yapıyor, Rusya’nın ve İran’nın Suriye’deki askeri varlığından hiçbir rahatsızlık duymuyoruz. Ya da duyuyor ama söylemiyoruz.
Bir yandan, hakkında ağzımıza geleni söylediğimiz ABD’nin eski Suriye özel temsilcisi Brett McGurk ile MİT’i kullanarak gizli saklı görüşüp, ardından Washington’dan Suriye’ye bir özel temsilci ataması talebinde bulunurken, diğer taraftan Rusya’nın baskısına boyun eğerek, sadece iç politika saikiyle Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esat’la göstermelik barış girişimlerine tevessül etmekte bir sakınca görmüyoruz.
28 Ocak 2023 tarihli The Washington Post gazetesinde çıkan bir haber-yorumda, ABD Özel Kuvvetlerinin yasadışı PKK’ya (SDG, YPG filan demeden, kendi adıyla PKK’ya) askeri eğitim verdiği söyleniyor. Bu haber-yorum vesilesiyle, aslında herkesin malumu olan bir gerçeğin aleniyete dökülmesi sağlanmış durumda. Zira, ABD’de her şeye rağmen basın ve ifade özgürlüğü hâlâ var.
İktidarımızın, WP’un bu yazısı üzerine, ABD’ye gerekli uyarıları yapacağından ve Dışişleri Bakanımızın ifadesiyle ABD’yi “çok güçlü şekilde” kınayacağından hiç şüphem yok. Ancak, aynı ABD gibi PKK ile yakın ilişki içinde olan Rusya’nın PKK hamiliğine ki, Rusya’nın göstermelik dahi olsa PKK’yı resmen terörist örgüt olarak kabul etmediği gerçeği de ortadayken, herhangi tepki göstermemeyi sürdüreceğinden de şüphem yok.
Türkiye, kendisine karşı uygulandığından her vesileyle şikayetçi olduğu “çifte standardı”, örneğin Rusya ve ABD’ye, Avrupa veya diğer müttefiklerine yönelik politikalarında pervasızca uyguladığı müddetçe, uluslararası planda hiçbir inandırıcılığa ve güvenilirliğe sahip olamaz.
Diğer bir ifadeyle, Türkiye’nin kendisi ilkeli, tutarlı, güvenilir ve öngörülebilir bir dış politika uygulamazken, başkalarından bu yönde hareket etmelerini beklemesi abesle iştigaldir. Çifte standart Türk dış politikasının normali olamaz.
Ünlü Rus yazar Lev Tolstoy’un dediği gibi; “Birine çamur atmadan önce iyi düşün ve sakın unutma, önce senin ellerin kirlenecek”
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yeni yönetim döneminde Türkiye'ye ilk ziyareti Suriye'de Esad…
Donald Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” ifadesini Türk medyasındaki haberlerin pek çoğunda bulmanız mümkün değil. Trump’ın…
Asgari ücret yine gündemimizde. Bu kez temel tartışma konusu asgari ücret ve enflasyon ilişkisi. Asgari…
Suriye’de gelişmeler baş döndürücü bir hız kazandı. Beşar Esad’ın 7 Aralık akşamı Moskova’ya kaçmasından yalnızca…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendi dönemindeki Suriye politikası nedeniyle yeniden gündemde. Cumhurbaşkanı Tayyip…
Suriye'de Esad rejimini deviren harekatın hazırlığının bir yıldan fazla bir süredir yapıldığı, Türkiye’nin, ABD’nin ve…