İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, Deprem Seferberlik Planı, uzmanlarının anlatımıyla, “gerçek beka sorunu depremdir” yaklaşımıyla 1 Mart’ta düzenlenen etkinlikle açıklandı.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, sözü uzmanlarına bırakmadan önce, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin imar-rant-siyaset düzeninin bütünüyle dışında olduğunu, bu sebeple deprem konusunda en ileri, en cesur adımları atabilecek konumda olduklarını ve deprem dirençli İstanbul için seferberlik başlattıklarını, söyledi.
Bence toplantının en etkileyici yanı da, deprem meselesinin sadece bina sağlamlığı ile sınırlı olmadığını göstermek açısından, geniş perspektifte bir eylem planının açıklanmasıydı.
Deprem dirençli İstanbul için, mevzuatın, yapı stoğunun, metro ve altyapının, su hatlarının, doğalgaz hatlarının, ulaşımın, çevre ve atık yönetiminin, tarihi mirasın ve finansmanın yol haritaları ayrı ayrı anlatıldı.
Yaşadığımız büyük deprem sonrası, ilk aksiyon olarak konut inşaatı üzerinden yapılan ihalelerin öne çıkarıldığı içinde bulunduğumuz süreçte sergilenen vizyon etkileyiciydi.
Her bir başlık ayrı bir yazı konusu olabilecekken, mesleki duyarlılığım nedeniyle altyapıya yönelik stratejileri öne çıkarmak istedim.
Çünkü deprem bölgesindeki yapılaşmaya yönelik alalacele yapılan ihalelerde, bu detaylar atlanmış olabilir endişesi taşımaktayım.
Doğalgaz hatlarının önemi
İGDAŞ Genel Müdürü Bülent Özmen, olası bir deprem anında doğalgaz hatlarının öneminin altını çizerek, İstanbul’daki tüm doğalgaz altyapısının İGDAŞ Uzaktan Gözlem-Kontrol ve Veri Toplama Sistemi SCADA merkezinden 7/24 sürekli olarak izlenmekte olduğunu, böylece şebekede oluşabilecek tüm düzensizliklerin anında kontrol altına alınabildiğini, ve deprem dahil acil müdahale gerektiren durumlarda doğalgaz akışının uzaktan kesilebildiğini aktardı.
İGDAŞ’ın, bir Deprem Erken Uyarı sistemine sahip olduğunu; bu sistemde Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi’nin Marmara Denizi’nin kıyısında bulunan sensörleri ile TÜBİTAK’la birlikte geliştirilmiş olan 832 adet İGDAŞ ivme ölçerinin entegre bir şekilde çalıştığını; bu sistemle deprem dalgalarının kıyıya ulaşmasından itibaren, depremin belli bir şiddet eşiğini geçmesi halinde, doğal gaz akışının otomatik olarak 832 ayrı noktadan kesilebilmekte olduğunu öğrendik.
Böylece deprem sonrası yaşanabilecek doğal gaz kaynaklı yangın benzeri ikincil felaketlerin önüne geçilebilecek.
Seferberlik planında deprem erken uyarı sistemi
İGDAŞ, mevcut erken uyarı sistemine ek olarak Kandilli Rasathanesi ile birlikte Fiber Optik Tabanlı Deprem Erken Uyarı Sistemi Projesi’ni geliştirmekte. Bu çalışma sayesinde olası bir Marmara depreminde, depremin gerçekleştiği yere bağlı olarak 3 saniye ile 30 saniye arasında bir erken uyarı süresi elde edilecek.
Geliştirilen sistemin yapay zekâ ve akıllı öğrenme sürecinin 2024 sonuna kadar tamamlanması öngörülmekte. Ayrıca, Marmara’nın batısında yer alan fiber optik kabloların da sisteme dahil edilmesiyle erken uyarı süresinin artması planlanmakta.
Diğer yandan dağıtım hatlarında; dünya standartlarına uygun yüksek mukavemetli çelik borular ile hafif, bükülebilir, yer hareketlerine karşı esnek, 6 kata kadar uzayabilen polietilen borular kullanılıyor. Çünkü, geçmiş deprem tecrübeleri, polietilen doğalgaz hatlarının neredeyse hiç hasar almadığını gösteriyor.
İGDAŞ’ın TÜBİTAK ile birlikte yürüttüğü ve Robot Göz adını verdiği, 2024’te tamamlanacak, “Boru İçi Denetleme Robotu” projesi de çok ilginç. Bu sayede İGDAŞ’ın çelik hat şebekesi robotlarla taranabilecek, çelik boruların röntgeni çekilebilecek, olası deprem öncesi veya sonrasında hangi borularda hasar olduğu, olabileceği ve nerelere müdahale edilmesi gerektiği tespit edilebilecek. Robot Göz projesi tamamlandığında Türkiye, ABD’den sonra bu teknolojiye sahip ikinci ülke olacak.
İstanbul’un su ve kanalizasyon hatları
Su sistemi deprem hasarına karşı en savunmasız olan kamu hizmetidir ve bu hasar, bir depremin ardından hizmetlerin aksamasına ve ekonomik bozulmaya neden olabilir.
Su hizmeti sağlayıcıları, deprem tehdidinin hem su altyapısı hem de toplum üzerindeki potansiyel etkilerini anlayabilirse, deprem etkisini azaltma seçenekleri konusunda daha bilinçli kararlar alabilirler.
Bir su veya atık su kuruluşu bir depremden ne kadar hızlı kurtulursa, hizmet verdiği toplum da o kadar hızlı iyileşebilir.
Kaldı ki, 6 Şubat depremlerinin ardından hala çözülemeyen su ve tuvalet sorunu hastalıklara da zemin hazırlayacağı endişesi ile en çok şikayet edilen konulardan oldu.
Bir içme suyu sistemi için bir deprem, su boru hatlarında yüzlerce hatta binlerce kırılmaya, depolama ve proses tanklarında yırtılmalara ve binaların çökmesine neden olabilir.
Bir atık su sisteminde, kanalizasyon borularındaki kırılmalar da dahil olmak üzere altyapı hasarı oluşabilir. Hasar, evlerde atık su birikmesine ve arıtılmamış kanalizasyonun çevreye salınmasına neden olabilir.
Bir deprem sırasında rögarlar yüzeceğinden, sıvılaşabilecek alanlardan kaçınmak, boru güzergahını değiştirmek veya uygun boruları seçmek gerekir. Orta ila yüksek sıvılaşma tehlikesi olan veya aktif faylardan geçen alanlardaki boruları, sismik standartlara göre tasarlanmış borularla değiştirmek gerekir.
Depremin barajlara etkisi
İSKİ Genel Müdürü Dr. Şafak Başa, depreme yönelik çalışmalarının en başında “Olası Bir Depremin İstanbul’a Su Sağlayan Barajlara Etkisinin Belirlenmesi Projesinin” olduğunu aktardı.
Bu proje kapsamında, İstanbul’a su sağlayan bütün barajların, deprem ve taşkın risk analizleri yapılmış; projenin çıktıları ışığında; DSİ sorumluluğundaki barajlarda gerekli rehabilitasyon projelerinin gerçekleştirilebilmesi için DSİ ile ‘İstanbul Büyükçekmece, Alibeyköy ve Ömerli Barajları Rehabilitasyon Proje Yapımı İşlerine Yönelik Ek Protokol’ imzalanmış.
İSKİ sorumluluğunda olan diğer barajların (Elmalı, Istranca ve Terkos Barajları) iyileştirme projelerinin hazırlanması amacıyla da 2023 Yılı Yatırım Programı’na ödenek konulmuş ve proje çalışmalarına başlanmış.
2022 yılında tamamlanan bir proje olan “Olası Bir Depremin İstanbul Su-Atık Su Tesislerine ve Şebeke Hatlarına Etkisinin Araştırılması Projesi” kapsamında; tesislerin ve mekanik sistemlerin, ayrıca, içme suyu isale ve atık su kollektör hatlarının deprem analizleri yapılmış ve her bir tesis için güçlendirme önerileri hazırlanmış. Proje sonuçları ışığında, öncelik içme suyu arıtma tesislerine verilmiş, Büyükçekmece ve İkitelli İçme Suyu Arıtma Tesislerinde uygulama projesi hazırlanması çalışmalarına başlanmış.
Depremin su güvenlik analizi
İSKİ’nin bir diğer projesi de “İstanbul İçme Suyu İsale ve Atık Su Kollektörleri Deprem Güvenlik Analizleri” çalışması olarak açıklandı.
Bu çalışmada; içme suyu ve atık su boru hatlarının beklenen depremden nasıl etkilenecekleri araştırılmış ve hatlar üzerindeki muhtemel kırık sayıları tespit edilmiş.
Çalışma sonuçları dikkate alınarak su isale hatları bağlantı noktalarında meydana gelebilecek kırılmaların engellenmesi amacıyla flexible (esnek) boru bağlantı parçalarının teminine yönelik 2023 Yılı Yatırım Programı’nda ödenek ayrılmış.
Ayrıca, Dünya Bankası finansmanı ile İLBANK tarafından yürütülmesi planlanan “İklim ve Afete Dayanıklı Şehirler Projesi” kapsamında “Atık Su Altyapı Sistemlerinin Depreme Güvenli Hale Getirilmesi” projesi önerilmiş.
Devam eden “İSKİ İçme Suyu ve Kanalizasyon Master Plan” çalışmasında da deprem önemli gündem maddesi olarak alınmış; olası bir deprem durumu öncesi ve sonrası için alınması gereken önlemler kısa, orta ve uzun vadede ortaya konulmuş.
Olası bir deprem sonrasında kentsel su yönetiminin hiç olmadığı kadar önem taşıdığının bilinci ile hareket ederek, yaşam kaynağı olan suyun kesintisiz sağlanması ve atık su hizmetlerinin sürekliliğinin sağlanması için planlamalar yapılmalı. Depremden etkilenen 10 ilimizdeki inşa sürecinde de bu bakış açısı ile hareket edilmeli aynen İstanbul Belediyesi’nin dikkate aldığı gibi.
Ekrem İmamoğlu’nun seferberlik çağrısı
Ekrem İmamoğlu, toplantının kapanış konuşmasını yaparken, yıllardır hükümete yaptığı çağrıyı tekrarladı: “Gelin, İstanbul ve bütün Marmara bölgesini depreme hazırlamak üzere bir Marmara Deprem Konseyi kuralım.”
İmamoğlu, Bakanlıklar, Valilik, İBB, İlçe belediyeleri, ilgili sektörlerin meslek grupları, STK’lar ve üniversitelerle birlikte bir oluşum planlanması, ortak akılla bir yol haritası hazırlanması, İstanbul ve Marmara deprem seferberliğinin bilimsel, planlı ve kararlı adımlarla başlatılması çağrısını yaptı.
Binaları yerinde dönüştürmek ve insanlarımıza yerlerinde güvenli konutlar kazandırmak, güçlendirmek yerine, adeta ev taşır gibi, milyonlarca konutu yeni alanlara taşıyacağım lafları etmenin, İstanbul’u batıracağını, söyledi.
Vatandaşla konuşmadan, bilimin sesine ve ortak akla kulak vermeden iş yapılamayacağını; yerel yönetimlerle işbirliği yapmadan, oldu bittiye getirme yöntemlerinden ve seçim vaadi gibi konuşmalardan vazgeçilmesi gerektiğini aktardı ve şu anlamlı cümle ile sözlerini bitirdi:
“Kaderimiz bu topraklarda yükselip depremle yıkılıp giden diğer medeniyetlerin kaderine benzemesin. “