Dün akşam ulaşan bazı bilgiler CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bürokrasi günlerine dair önemli bir tanıklık veriyordu. Birazdan aktaracağım ama önce taze bir kulis bilgisi. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile birebir konuşma fırsatı bulunanlar kendisini “şaşırtıcı bir rahatlık” içinde gördüklerini aktarıyorlar. Kapalı görüşmelerinde gözlenen bu rahatlık, deprem bölgesi ziyaretlerinde çehresine yansıyan üzüntü ve kızgınlıkla da görüşme fotoğraflarındaki endişeli bakışlarla da anketlere yansıyan Cumhur İttifakı tablosuyla da uyum içinde bulunmuyor.
Bir tanıklığa göre “Seçimi kazanacağından emin ve sanki seçim gününe dek bunu kolaylaştıracak önemli bir gelişmenin olacağını bekler gibi”. Bir ifadeye göreyse, “Belki de Rockefeller’in pembe gazetesi gibi sadece iyi haberler veriliyor kendisine.”
AK Parti yönetimindeki bir kaynağıma göre Erdoğan’daki rahatlık halinin iki nedeni var. İkincisi, can kaybının resmî veriyle 48 bin 448’i bulduğu deprem felaketine rağmen, yaptırdıkları anketlerde Erdoğan’ın beğeni düzeyinin yükselmesi. “Partinin değil ama” dedi kaynağım; “Cumhurbaşkanlığını alırız ama muhtemelen Meclis’i alamayız.” Erdoğan’ın yeniden seçileceğine inanmasının ilk nedeniyse, AK Partililere göre muhalefet adayının Kemal Kılıçdaroğlu olmasıymış. Böylelikle Erdoğan’ın rakibinin AK Parti tabanından oy çekme ihtimalinin kalmadığına inanıyorlar.
Rahatlık dosya beklentisinden mi?
Ancak bu rahatlık uzun sürmeyebilir.
Az önce söz ettiğim kaynağıma milletvekiline yeniden adaylığını koyup koymayacağını sordum. “Koymayacağım” dedi; “Şu ortamda kafamı giyotine uzatamam. Ama Cumhurbaşkanımız koymamı isterse o başka, o zaman memnuniyetle”. Çünkü o zaman seçilecek yerden aday gösterilecek demektir.
Bir başka kaynağımsa başka bir açı gösterdi: Kılıçdaroğlu hakkında bir vurucu bir dosya aranıyor. Mali bir açık. Örtülmüş bir yolsuzluk hikayesi. Aksi halde ya AK Troller yok yürüyen merdivene ters bindi, yok Mersin’e güneydoğu dedi, yok rakı içti malzemeleriyle yetinecek ya da geri tepeceği bariz olan Alevilik inancına girişecekler.
AK Parti 20 küsur yıldır iktidarda. Emniyet, MİT, Maliye Erdoğan’ın kontrolünde. Bu 20 küsur yılın son 13 yılında Kılıçdaroğlu CHP’nin başında. Hâlâ orta halli memur evinde oturan Kılıçdaroğlu’nun da para işlerine girdiği konusunda bugüne dek bir dosya bulamadılarsa da bunu son 60 gün içinde patlatmayı bekliyor olabilir mi Erdoğan?
Rahatlık böyle bir dosya beklentisinden mi geliyor?
Kılıçdaroğlu’nun bürokrasi günleri
Tabii Cumhurbaşkanlığı da AK Parti Genel merkezi de son zamanlarda rüzgârın dönmeye başladığını fark eden bürokrasi kademelerinden, sadece CHP değil, İYİ Parti, Deva ve Gelecek partilerine iktidarın akçalı işlerine dair dosya yağmaya başladığının farkında olmalı. Keza dosyalar savaşı başladığında ucunun nereye kadar gideceğinin belli olmadığının da.
Erdoğan şimdiye dek sık sık Kılıçdaroğlu’nun Sosyal Sigortalar Kurumunu (SSK şimdiki SGK) batıran kişi olduğunu öne sürdü. Dün akşam gelen bazı bilgiler Kılıçdaroğlu’nun SSK günlerine dair önemli bir tanıklık veriyor.
Yıl 1994. Burhan Özfatura Anavatan Partisi adayı olarak İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yeniden kazanıyor. Görüyor ki belediyenin 5 yıl birikmiş SSK borcu var.
Özfatura SSK Genel Müdürü Kılıçdaroğlu’na gidiyor. Özfatura, Kılıçdaroğlu’nu Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulundan tanıyor; Özfatura daha kıdemli. Bağ-Kur “dökülürken” Başbakan Turgut Özal’a “istirahat bilmeyen, 7 gün 24 saat çalışan” bu bürokratı tanıştıran o. Bağ-Kur’u toparladıktan sonra “daha büyük bir bataklığın” SSK’nın başına getirilmesini Özal’a önerenlerden biri de Özfatura olmuş.
“Erdoğan’ın en zor seçimi”
Özfatura aralarındaki bu bağın verdiği rahatlık ile Kılıçdaroğlu’na gidiyor. “Faizleri sil” diyor “Benim hatırım hiç yok mu?”
“Öl de öleyim, ama SSK’yı korumalıyım” diyor Kılıçdaroğlu; “Benim yerimde sen de olsan kabul etmezsin.” Sonuçta faizleri silinmiyor, 36 ay taksite bağlanıyor.
SSK’yı batıranın Kılıçdaroğlu değil, Özal’dan sonra gelen Süleyman Demirel hükümetinin o yasayı iptal edip erken emekliliği çıkarması olduğunu bürokrasi gayet iyi biliyor.
Aranan dosyanın bulunup bulunmadığını göreceğiz. Erdoğan’ın özel görüşmelerinde gözlenen rahatlık ifadesinin kalıcı olup olmayacağını da.
Geçenlerde Sözcü’de Deniz Zeyrek, kendi AK Parti kaynaklarına dayanarak Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ile rahatladıklarını ancak partililerin 14 Mayıs seçiminin Erdoğan için 21 yılın en zor seçimi olduğunu gördüklerini yazdı. Nitekim Erdoğan’ın Hüda-Par’ın desteğine ihtiyaç duyması bile yansıttığı rahatlık ifadesi altında başka endişe ve beklentilerin yatıyor olabileceğini akla getiriyor.
AK partililerin de Erdoğan’ın da görmek istemeyeceği bir gerçek var. O da Erdoğan’ın örnek verdiği 14 Mayıs 1950 seçimini iktidarın değil muhalefetin kazandığı.
Ve o seçimi aslında tek partili Meclis’in “İkinci Grubundaki” çeşitli fraksiyonların, yine Demokrat Parti çatısı altındaki ittifakının kazandığı…
Olur mu olur.