Bugün 27 Nisan. Akkuyu Nükleer Enerji Santralinin açılış töreni dense de ilk yakıt transferi yapılıyor. Bir dönüm noktası: Rusya’nın kendi toprakları dışındaki ilk nükleer santralinin Türkiye’de 6-7 ay içinde elektrik üretimine başlaması öngörülüyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in bu törene katılmasını çok istedi. Biraz da Türkiye’nin ikinci yüzyılına nasıl gireceği bakımından bir dönüm noktası olan 14 Mayıs seçimleri öncesinde bir dostunu yanında görmek için. Bu yolla ABD’ye nispet yapmak da mümkün olacaktı. Ama Putin başta da söylediği gibi video-konferansla katılacak.
Erdoğan da 25 Nisan akşamı TV canlı yayınında fenalaşması ardından seçim gezilerine bir gün ara vermişti ama doktorların önerdiği ev istirahati bu iki güne çıktı; o da Akkuyu’ya video bağlantıyla katılacak.
Belki de Putin Akkuyu nedeniyle Türkiye ziyaretini sonbaharda gerçek açılışın elektrik üretimine başlanmasıyla yapmak istiyor.
Ama bakalım o zaman başta bugünkü gibi Erdoğan mı kalacak, yoksa CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu mu olacak?
Rusya için fark eder mi?
Putin yönetimi uzun süre Erdoğan’ın başta kalmasını tercih ettiğini ne söylemde ne vücut dilinde sakladı. Bir süre önce Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov’a Türkiye’deki seçimleri sorduğumuzda şaşırtıcı bir “askeri-teknik konular var” yanıtı almıştık.
Türkiye’nin S-400 alımı sadece ABD’ye güvensizliğini göstermekle kalmıyor, Rusya’nın 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sayesinde Türkiye üzerinden yakaladığı NATO’da ikilik çıkarma fırsatı anlamına geliyordu.
Kılıçdaroğlu’ndan olmasa dahi CHP’den gelen S-400’lerin geri verileceği ya da bir depoda tutulacağı yolundaki çıkışlar, iktidar değişikliğinin Türkiye-Rusya ilişkilerinde geriye doğru bir dönüm noktası olabileceği işaretleri veriyordu. AK Parti çevreleri de Rusların bu endişesini körüklüyordu.
Ama Büyükelçinin bu ikircikli yanıtı dahi, Moskova’nın batılı ülkelerde yeni yeni baş gösteren “Erdoğan’ın kaybetmesinin de mümkün olabileceği” ihtimalini hesaba kattığını gösteriyordu.
Nitekim Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov 7 Nisan’da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun konuğu olarak geldiği Ankara’da -inansanız da inanmasanız da “Bizi ilgilendirmez” yanıtı verdi.
Ukrayna-Suriye işleri
Aslında Putin’in Erdoğan’a desteği açık hale gelebilirdi. Bunun için Erdoğan’dan daha Ukrayna’ya savaş açamadan öncesinden beri istediği bir şey vardı: Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad ile barıştırmak. O kadar ki, ayrıntılarda gezinen Rus diplomasisi, Ukrayna tahıl anlaşmasını bu defa 4 değil 2 ay uzatmış, bitim tarihini 14 Mayıs’ın sonrasına, 18 Mayıs’a denk getirmişti.
Daha iki gün önce, 25 Nisan’da Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan Moskova’da Suriyeli ve İranlı muhataplarıyla Rus muhataplarının ev sahipliğinde görüştüler. Yine bir sonuç çıkmadı. Manzarayı 26 Nisan’da SETA’da konuşan Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim kalın özetledi:
• “Seçimden sonra yeni toplantılar olur inşallah. (…) Müzakerelerin devam etmesi için ön şartsız bir şekilde bu toplantıların devam etmesi gerekiyor. Biz hem sınır güvenliğimizi hem mültecilerin can, mal güvenliğini sağlamak konusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”
Kalın “önşartsız” derken Suriye’nin “Önce asker çekin” demesine atıfta bulunuyordu.
Ukrayna seçimden sonra, Suriye seçimden sonra… Bu da doğal aslında. Ama seçime 17 gün kalmışken zaman Türkiye’nin mi Rusya’nın mı lehine işliyor? Ya da Erdoğan’ın lehine mi aleyhine mi?
CHP açısından da dönüm noktası
Tam bu sırada Kılıçdaroğlu Rusya’yı teskin etme amaçlı bir çıkış yaptı.
Yıllarca Moskova’da gazetecilik yapan ve Tük-Rus ilişkileri çalışan Hakan Aksay’ın T24’teki haberinden öğreniyoruz ki Kılıçdaroğlu 26 Nisan’da Moskova’da yapılan “Seçimler öncesi Türkiye” konulu toplantıya bir mesaj göndermiş. Uzunca bir mesaj, bu bağlantıdan okuyabilirsiniz ama ben önem verdiğim birkaç cümleyi aktaracağım:
• Benim cumhurbaşkanlığımda ve Millet İttifakı’nın iktidarında Türkiye-Rusya ilişkilerinin bugünkü durumundan farklı bir seyir izleyeceğine yönelik dünya basınında çıkan haberlere değinmek isterim. İktidarımızda her zaman Türkiye’nin çıkarlarını savunacağız. Türkiye-Rusya ilişkilerinin sağlıklı ve itibarlı devamı Türkiye’nin çıkarınadır.
• Kısa dönemdeki önceliğimiz Ukrayna’daki çatışmaların sonlandırılması ve tahıl koridoru anlaşmasının güvenli şekilde devamının sağlanması olacaktır. Biz iki komşumuzun aralarındaki uyuşmazlıkların sona erdirilmesi için kolaylaştırıcı bir rol üstlenmeye devam edeceğiz.
• “Montrö” Sözleşmesinin eksiksiz şekilde uygulanmasına devam edeceğiz. Mevcut iş birliğimizi güçlendirebileceğimiz gibi, terörle mücadele başta olmak üzere birçok alanda geliştirebileceğimize de inanıyorum.
Bir önceki konuşmasında seçimi kazanırsa başta İHA’lar olmak üzere savunma sanayii projelerine son verileceği iddialarını yalanlayıp devamını savunan Kılıçdaroğlu bu defa da Rusya’yla ilişkileri bozacakları iddiasını yalanlıyor. Bu dengeli bir devamlılık mesajıdır; o nedenle CHP’nin ve Millet İttifakının dış politikaya bakışı açısından bir dönüm noktası sayılabilir.
Şimdi dikkatler Erdoğan’ın sağlığında olsa da bir şeyler ciddi ciddi değişmeye başladı gibi.