14 Mayıs seçimleriyle oluşan Meclis, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık tarihindeki en milliyetçi ve İslami siyasi köklerden gelme anlamında, en muhafazakâr parlamentosu oldu.
Ancak izninizle önce CHP’nin 14 Mayıs hayal kırıklığının faturasını sadece bilgi işlem ve veri akışı sorumlusu Onursal Adıgüzel’e kesmesi üzerinde durmak istiyorum. Adıgüzel’in kurduğu sistemin işleyişi üzerine seçimden önce gelen eleştirilerin CHP yönetimince göz ardı edilip sistemin mükemmelliğinin savunulmasını anımsamak gerekiyor. Ama sorun sadece veri akışında değildi ki; o buzdağının medyaya yansıyan kısmı. Aradaki fark yüzde 4,5!
O konu üzerinde duracağız, şimdi konumuza dönelim.
Kurtuluş Savaşına öncülük eden Meclis’in doğası gereği milliyetçiliğinden, Mustafa Kemal Atatürk’ün Payitaht’ın ümmetçiliğe karşı açtığı ve CHP’nin altı okundan biri olan milliyetçilikten söz etmiyorum. O milliyetçilikte Türk-Kürt ayrımı yoktu örneğin. Şimdi var ve bu durumda PKK etkisi başat unsur. AK Parti ve CHP içindeki milliyetçi kesimleri saymıyorum. Sadece iktidar değil muhalefet saflarındaki milliyetçi partilere baktığımızda gördüğümüz bir gerçek var.
MHP, İYİ Parti ve BBP’nin yanı sıra yüzde 5,17 oy alan cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan’ı da dikkate aldığımızda seçmenin dörtte biri tercihini Türk milliyetçiliği çerçevesinde kullanmış.
Sinan Oğan’ın AK Parti’den yeniden milletvekili seçilen Tuğrul Türkeş’in 14 Mayıs seçimlerinde milliyetçiliğin yükselişini yazdığı makalesini Twitter’da yayması, yeni kurulacak köprülerin işareti olabilir.
Muhafazakârlık gerçi geniş tabana yayılan bir kavram. İslamcı siyaset köklerinden gelen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da muhafazakâr sayılıyor, kadın hakları için kendi partililerinin topa tuttuğu AK Partili Özlem Zengin de şimdi muhalefet safında olan DEVA lideri Ali Babacan da. Hatta sorduğunuzda, Hizbullah’ı terör örgütü saymayan Hüda-Par dahi, kendisini muhafazakâr diye tanımlıyor.
Bu çerçeveden bakınca muhafazakârların, kurulmakta olan 28’inci dönem TBMM’de en yüksek temsile sahip olacağını görüyoruz.
Sadece AK Parti bünyesinde seçime giren (aynı zamanda milliyetçi saflardaki) BBP ve Hüda-Par’dan ve Erdoğan’ı ayrı listesiyle destekleyip 5 milletvekili kazanan siyasal İslamcı çizgideki Yeniden Refah Partisinden söz etmiyorum.
Millet İttifakı çerçevesinde CHP listesinden Meclis’e giren 14 DEVA, 1O Gelecek ve 10 Saadet milletvekili de birkaç istisna dışında siyasi hayatları boyunca muhafazakâr kanatta yer almış isimler.
Bu açıdan bakıldığında sol ve sosyal demokrat değerlerin (bu değerlerin parlamentoda yer almaya başladığı 1961 seçimlerinden bu yana) en az temsil edildiği Meclis’in kurulmakta olduğunu görebiliriz.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, hedeflediği üzere ilk turda seçilseydi bu manzara muhafazakâr siyaset bakımından aynı ağırlıkta olmayacaktı ama milliyetçilik bakımından durum pek değişmeyecekti.
Bu manzarayı dengeleyecek tek unsur olarak Kılıçdaroğlu’nun ikinci turda kazanması görülüyor.
Erdoğan’ın Meclis’i alması ve aradaki oy farkının durumu zorlaştırdığı doğru. Öte yandan Kılıçdaroğlu’nun ilk turda tam oy desteğini alamadığı da doğru. İYİ Parti başta olmak üzere, muhalif kitlenin bu amaçla canlandırılması Kılıçdaroğlu’nun ikinci turda kazanma şansıdır.
Dünya ve Türkiye, vahim sonuçları olabilecek yeni bir dönüm noktasında. Tarihin nadir anlarından biri, hem…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan yeni Anayasa yoluyla yeniden Cumhurbaşkanlığı seçimine aday olmak için yeni bir Kürt…
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Başdanışmanı Mehmet Uçum’un “Devlet çözüm almadığı süreci tekrarlamaz” dediği gün derin Kürt ve…
Avrupa Parlamentosunun 9 Ekim oturumunda söz alan liberal Slovak Milletvekili Lucia Yar sözlerini Türkçe bitirdi.…
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 10 Ekim sabah saatlerinde Lübnan’daki Türk vatandaşlarını tahliye etmek üzere gönderilen…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 9 Ekim’de AK Parti Grubuna hitabına Kobani ve ona bağlı 6-8 Ekim…