28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimine iki gün kala ilginç gelişmeler yaşanıyor.
24 ve 25 Mayıs günlerinde önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, sonra da AK Parti lideri ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ekranlardaydı. İlkinde 7 saat boyunca her türlü ters soru karşısında nezaketini bozmadan cevap veren bir lider izledik. İkincisinde ise verdiği yanıtlar bazen -sordukları soruya başka yanıt gelince üstelemeyen- sunucular tarafından düzeltilen bir lider.
Erdoğan’ın Kanal-D/CNN-Türk yayınında, seçim stratejisiyle seçmen dikkatini uzaklaştırmayı başardığı ekonomik krizle nasıl başa çıkacağına dair söyledikleri özellikle dikkat çekiciydi:
- Bankacılık finans sistemimiz gayet sağlıklı. Körfez’den sistemimizin içine para depo eden ülkeler oldu. Yeni bu. Bu da tabii ister istemez kısa bir süre için de olsa Merkez Bankamızı, piyasamızı rahatlattı.
- Seçimi pazar günü hayırlısıyla kapattığımızda zaten göreceksiniz liderler buraya nasıl gelecekler ya da ben o liderlere şükran borcumu ifade etmek için süratle nasıl gideceğim göreceksiniz.
Seçime desteğe şükran borcu
Türkiye Cumhurbaşkanı yeniden kazanırsa seçim sürecinde paralarını Türkiye’de “depolayarak” AK Parti iktidarına destek olan Basra Körfezindeki Arap ülkelerine şükran borcunu ödemek için gidebileceğini söylüyordu. Buna belki Rusya’yı da katması gerekecekti.
Bu destek elbette karşılıksız verilmemiştir. Erdoğan’a destek olan ülkelerin Türkiye’de Erdoğan döneminin devamından çıkar umduklarını gösterir.
Öte yandan Erdoğan’ın bu açıklamayı yaptığı gün bankaların istediği kredi faizi yüzde 30’lara ulaşmışken, ihtiyaç sahipleri piyasadan 23 liraya ABD doları bulamıyorken, Merkez Bankası son iki günde iki defa 20 liranın üzerine çıkan doları 20’nin altında tutmak için döviz rezervlerini biraz daha eritiyor, faizi ise yüzde 8,5’te tutuyordu.
En büyük anket iki gün sonra
Şu bir kaç haftada gördüğümüz tuhaflıklar arasında anket şirketlerinin yayınladığı ve yayınlamadığı sonuçlara da var.
İlk turda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu önde gösteren anket şirketlerinin hemen hepsi şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı önce gösteriyor.
Bunun birkaç nedeni olabilir. Örneğin anket şirketlerinin, en azından bir kısmı “Ne olur ne olmaz” duruşuna geçmiş olabilir. Ya da hepsi ilk turda ağır hesap hataları yapmış olabilirler. Gerçi bu durum şimdi doğrusunu mu yaptıkları güvensizliğine yol açabilir ama zaten en büyük anket iki gün sonra, 28 Mayıs’ta, öyle değil mi?
Üçüncü etken ise seçmen davranışlarıyla açıklanmalı. İlk tur öncesinde Meclis çoğunluğunu alan ikinci turda büyük avantaj elde eder görünüşündeydim.
Hala da öyle düşünüyorum.
Nereye gidiyoruz?
Kılıçdaroğlu’nun manevra alanı artık Meclis değil, Erdoğan muhalifi cephenin sınırlarıyla belirleniyordu, o da bu tabanı genişletmeye çalıştı.
Seçim yarışı zaten ilk tur öncesinde dört işleme dönmüştü; yani oy hesabına. Bu gibi sıkışmalarada ideolojik tercihler ikinci planda kalıyor.
AK Parti sözcüsü Ömer Çelik’in Kılıçdaroğlu’nun Ümit Özdağ ile anlaşması ardından HDP’nin devan eden desteğine inanamaması, hadi şakaya vuralım, eski Türk filmlerindeki gibi “N’ayır, n’olamaz” demesi bu yüzden.
28 Mayıs’a seçmen kütükleri ve sandık güvenliğine dair tartışmaların gölgesinde gidiyoruz.
Peki, Türkiye ve bizler Cumhuriyetin yüzüncü yılında hangi yola gideceğiz? Türkiye Cumhurbaşkanı Arap ülkelerine şükran turuna mı çıkacak, yoksa “Artık bitti, yeni dönem başlıyor” mu diyecek?
Karar vermek için vakit henüz çok geç değil. Şu iki gün bize son bir fırsat veriyor.