AK Parti İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş 7 Haziran’da yapılan oylamayla TBMM Başkanı seçildi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan son beş yıldır Başkanvekili sıfatıyla AK Parti’yi emanet ettiği Kurtulmuş’a Meclis Başkanlığını da emanet etmiş oldu. Kurtulmuş’un üçüncü turda AK Parti ve MHP oylarıyla Meclis Başkanı seçilmesi, yeni dönemde tanık olabileceğimiz yeni ittifak, işbirliği, hatta transfer senaryoları ve aynı zamanda yaşanabilecek sertliklere dair de önemli işaretler verdi.
Sondan başlarsak, AK Parti ve MHP’nin ortak adayı olan Kurtulmuş, oylama öncesinde diğer bütün parti gruplarını ziyaret edip nezaket icabı da olsa oylarını istemesine rağmen, Yeşil Sol Parti’yle görüşme talebinde dahi bulunmadı. Önceki Başkan Mustafa Şentop HDP’ye bu formalite ziyaretini yapmıştı; Neticede devamcısı YSP de 57 üye ile TBMM’deki üçüncü en büyük parti grubunu oluşturuyor.
Bu seçim CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday gösteren Millet İttifakının dağılmasının ilk somut göstergesi de oldu; ittifak bileşenleri ayrı adaylar çıkardı. Zaten zihinlerde yeni ittifak ve hatta transferler ihtimalini uyandıran da bu görünüm.
İşbirliği köprüleri iki yönde de açık
Kurtulmuş’un karşısına CHP Tekin Bingöl’ü aday göstermişti. Bingöl’ün seçilemeyeceği belli gibiydi ama CHP hem kendi durumunu hem diğer partilerdeki saflaşmaları görüp tartmak istemişti. Bu aslında bir stres testi sayılırdı; CHP Grubu içerideki kaynamalara rağmen fire vermedi.
Hatta ilk iki turda 131 oy alan Bingöl’e üçüncü turda 160 oy çıktı. Deva Partisinin adayı Mustafa Yeneroğlu ile Saadet ve Gelecek partilerinin ortak adayı Serap Yazıcı Özbudun üçüncü turda yarıştan çekilmişti. İlk iki turda Yeneroğlu ve Özbudun’a toplam 36 oy verilmişti; üçüncü turda bu 36 oydan 29’unun -belki de dağılan Millet İttifakı hatırına CHP’ye gittiği söylenebilirdi.
Koray Aydın başkanlığındaki İYİ Parti grubu da 24-25 Haziran Kurultayından önce Cihan Paçacı’yı ayrı aday göstererek kendi stres testini yaptı; oradan da fire çıkmadı.
En azından bazı temel konularda işbirliği köprüleri hâlâ açık görünüyor.
Ancak bu köprülerin CHP yönünde daha az, AK Parti yönünde daha fazla açık olduğu da gözlenebiliyor.
Erdoğan’ın iştahını açan görünüm
Çünkü muhalefet saflarındaki bu parçalanmış yapının Erdoğan’ın yeni işbirliği, ittifaklar ve hatta transfer senaryoları konusunda iştahını açtığı da söylenebilir.
Erdoğan 28 Mayıs galibiyeti sonrasında iki siyasi hedefini de açıkladı: Mart 2024 yerel seçimlerinde AK Parti’nin İstanbul’u alması ve Anayasa değişikliği.
Yeni Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da Meclis’teki önemli hedeflerinin Anayasa değişikliği olduğunu söyledi.
Anayasa değişikliğini Meclis’te yapmak için 400, halkoylamasına götürmek içinse 360 oy gerekiyor.
Eğer yeni Anayasa’da da işbirliği yapacaklarsa AK Parti (267) ve MHP’nin (50) oy toplamı, ilk turda da ortaya çıkan 317. İkinci ve üçüncü turda çıkan dört fazla oyun Yeniden Refah Partisi’nden geldiği varsayılabilir.
Yani Erdoğan Anayasa değişikliğini halkoylamasına götürmek isterse 40 civarında daha oya ihtiyacı olacak. Dışarıdan bakınca İYİ Parti’yle (44) yapılacak işbirliğinin tek başına bu ihtiyacı karşılayabileceği söylense de işler o kadar kolay değil. İYİ Parti ile işbirliği senaryosu MHP’nin onayına bağlı.
Bir ihtimal daha var
Öte yandan kendi aralarında grup kuramazlarsa Meclis komisyonlarına dahi girmeyecek, partileri adına Genel Kurul’da söz alamayacak DEVA, Gelecek, Saadet ve Demokrat Partili üyeler var Meclis’te.
Kimseyi zan altında bırakmak için söylemiyorum -söyleyeceğim, diğer bütün partiler için geçerli olabilir- ama Erdoğan yıllarca karşı olduğu ve yanaşmadığı milletvekili transferi ya da işbirliği girişimlerini, son Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir yana bırakmış görünüyor.
Lakin ister milletvekili transferleri ister partilerle belli siyasi karşılıklarla işbirliği konusunda olsun bu yollar fazla karmaşık ve riskli.
Oysa bir ihtimal daha var.
AK Parti ve CHP’nin oyları, bir Anayasa değişikliğini, çok kısa sürede Meclis’te yapacak sınıra ulaşıyor.
Daha önce 2003-2004 döneminde bu işbirliği yapıldı ve olumlu sonuç verdi.
Erdoğan’ın artık Cumhurbaşkanlığı sorunu kalmadı ama Türkiye’nin “Yüzde 50+1 barajıyla” ve bütün yürütme erkinin Cumhurbaşkanında toplanıp parlamento ve yargı rolünün geride kalmasıyla gelen bir Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi sorunu var.
Adalet Bakanı Tunç’un Anayasa beyanı ardından önce CHP’li Erdoğan Toprak’ın sonra da Özgür Özel’in “otoratik yönetimi sonlandıracak, sivil anayasaya” için işbirliğine hazır oldukları beyanları dikkat çekici.
O ihtimal değerlendirilmeli ve bu konuda Kurtulmuş’a iş düşebilir.