Dünya bir yok oluşa doğru sürükleniyor. Şakası kalmadı: sıklaşan sıcak hava dalgaları, artan seller ve müthiş bir boş vermişlik. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres geçenlerde “Küresel ısınma sona erdi, küresel kaynama başladı” diye ülkeleri acil önlem almaya çağırdı. Kimse üstüne alınmıyor.
Elimizden geleni ardımıza koymadan ekosistem bırakmadık, gözle görmediğimiz bir omurgasız canlıdan kendi türümüze kadar yaşayacak alan bırakmadık. Bunun en görünen şekli de orman tahribatı ve ormansızlaştırma. Bugün konumuz, evet, Akbelen sebebiyle ormanlar, ağaçlar ve orman ekosisteminin biricik canlıları.
Diyecek çok şey var fakat tek bir şey diyeceğim: Akbelen’e dokunmayın! Maden haklarını kazanmış olabilirsiniz, yerleşik düzen sizin yanınızda yer alabilir, jandarmalar protestoculara karşı sizi ağaç kesiminizi koruyabilir. Ama lütfen yapmayın.
Kendi türümüzü kenara koydum; Homo sapiens gücü elde edince durmuyor, gözü hiçbir şey görmüyor. Ama artık dursa iyi olacak çünkü bizim dışımızdaki savunmasız, meşakkatli evrimsel sürecin ürünü olan yüzlerce, binlerce tür yok oluyor. Akbelen’e dokunmayın artık, bir durun!
Türkiye’nin üçte biri gerçekten orman mı?
Ormanlar ülkemizde tür kompozisyonu olarak önemli bir yere sahip ama kendi coğrafyamızda çok fazla ormana sahip değiliz. 2020 yılı itibarıyla yapılan tespitlere göre ormanlık alanlar, ülke alanının yüzde 29,4′ ünü kaplamakta ama bu rakam gerçeği yansıtmıyor.
Çünkü bir yerin orman olabilmesi için 3 temel kriter var.
Bunlardan ilki ağaç türleri. Orman ekosisteminde ağaçların en az 5 metre boylanabilen orman ağacı türlerinden oluşması gerekli.
İkincisi alan kriteri ve orman ağaçlarının bulunduğu alanın en az yarım hektar olması gerekiyor.
Üçüncüsü ise kapalılık kriteri. Kapalılık, ağaç tepelerinin toprak yüzeyini örtme oranı olarak tanımlanıyor; BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ormanlarda kapalılığın en az yüzde 10 olmasını şart koşuyor.
Kapalılığı yüzde 10’dan düşük olan alanlar orman olarak değil ağaçlıklı alan olarak tanımlanıyor.
Bizdeyse kapalılığın yüzde 10’dan düşük olduğu alanlar da orman olarak kabul ediliyor. Yani, gerçek orman alanımız resmi kayıtlara geçen değerden daha az.
Gerçek ormanlık alanımız ne kadar?
Bir bölgede orman kadastrosu veya envanteri yapılmadığında, oradaki ormanlar envantere dahil edilmediği için resmi olarak orman alanları içinde yer almıyor. Orman envanteri genellikle aynı bölgede 20 yılda bir yapılıyor. İlk defa yapılan orman envanteri ya da 20 yıllık dönemin sonunda tekrarlanan envanter sonuçlarıyla kaydedilen orman alanları, resmi istatistiklere yeni orman eklenmiş gibi yansıtılıyor.
Öte yandan, 10 ya da 20 yıllık dönemlerle tekrarlanan envanter yöntemi nedeniyle, izin verilen madencilik ve diğer faaliyetlerle yok edilen orman alanları bile hala orman olarak gösterilmeye devam ediyor. Ayrıca, yasal olarak ağaçların bulunduğu alanlar, yerleriyle birlikte orman olarak kabul edildiği için, örneğin orman yangını sonucunda zarar görmüş olsa bile ya da gençleştirmek amacıyla kesilse bile, orman alanları içinde resmi olarak gösterilmeye devam ediliyor.
Tarım ve Orman Bakanlığının internet sayfasında da yer alan Corine arazi sınıflandırmasına göre kapalılığı yüzde 10’dan fazla olan orman alanlarımız 2000 yılında 12,20 milyon hektardan 2018 yılında 11,53 milyon hektara gerilemiş.
Kızılçam ormanları, Anadolu sıvacısı ve Akbelen…
Kızılçam ormanları ülkemizde önemli türlere ev sahipliği yapıyor ve özellikle de bir kuş türü yaşayabilmek için kızılçam orman ekosistemine bağımlı.
Anadolu sıvacısı ya da küçük sıvacı kuşu ülkemizin ötücü kuş türlerinden biri. Yaşam alanı olarak kızılçama bağımlı ve dünyada sadece Ege bölgesi, Midilli Adası ve dar bir dağılımla Kafkas coğrafyasında bulunuyor. Yani bu tür coğrafyamıza endemik.
Yani bu türün geleceği açısından korunması gerekiyor.
Ek maden sahası için kızılçam kesimine başlanan Akbelen de bu türün soyunun tükenmemesi için önemli.
Bu gidişle Anadolu sıvacı kuşunun bu dar boğazdan çıkması zor görünüyor.
İnsan dışındaki tüm biyoçeşitlilik bileşenleri, doğaya verdiğimiz zararla baş edemiyor, yok oluyor. Bu nedenle içinde bulunduğumuz çağ biyoçeşitlilik ve iklim krizleriyle tanımlanmaya başladı.
Kıssadan hisse: türler için adalet, kızılçam için adalet, Anadolu sıvacısı için adalet, ormanlar için adalet… Ve Akbelen için adalet!
Anadolu doğasının kaybetmeye tahammülü kalmadı artık.