Anadolu gibi doğal zenginliğin yüksek olduğu bir yerde, kendi doğamıza o kadar yabancıyız ki, tarihte yaptığımız yanlışları tekrar edip duruyoruz. Bu durumun örnekleri basına geçmişte yansıyordu, bugün de yansımaya devam ediyor. Mesela, 2016 yılında basında “yaban hayatı için göle su taşıdılar” başlıklı bir haber çıkmıştı. “Bekilli Belediyesi, yaban hayatının korunması için önemli bir çalışmaya imza
Selin UğurtaşUtku Perktaş Durumun ne kadar kötü olduğunu defalarca kez tekrarlamanın lüzumu yok. Havanın tuhaflaştığını, buzulların hızla eridiğini, böceklerin Dünya’dan kaybolduğunu zaten biliyoruz. Çocukların, çocuklarımızın ve onların çocuklarının yükselen denizlerle, yok olan kıyı şehirlerinin hikayeleriyle, afetler ve orman yangınlarıyla mücadele edeceğini de biliyoruz. Bu yazıyı okuyan, iklim krizine, bu tür haberlere duyarlı bir birey olarak,
Dünya Çevre Kalkınma Komisyonu yaklaşık 25 yıl önce, 1987 yılında hazırladığı raporla sürdürülebilirlik kavramını literatüre soktu. İnsan çağına atfedilen bu raporda hızlı sanayileşme ve nüfus artışına atıf yapılarak ekonomik gelişim ve küreselleşmenin çevre üzerine etkileri tartışılıyordu. O zamanlarda sorunlar görülmeye başlanmıştı ve uyarı niteliğinde girişimlerle geleceğe dair adımlar atılmaya çalışıyordu. 1980’lerin sonunda görülen en önemli
Oradaydım. Bir haftadır Marmaris bölgesinde tatildeydik. Marmaris’in son birkaç gündür alev alev yanmaya başlayan cennet gibi tepelerini, koyları ve kıyılarını geziyorduk. Yangının Marmaris’in birçok yerinde nasıl birbiri ardına başladığına ve nasıl yayıldığına tanık oldum. 29 Temmuz 2021 günü biz yangın haberini aldığımızda Marmaris’in güney ucunda Bozukkale bölgesindeydik. Saat 16:30 gibi kuzeydoğudan gelen kara bulutları gördük,
Artan sıcaklıklar ve şiddetli rüzgarlar, Türkiye’nin güneyi ve batısında çok sayıda orman yangınını tetikledi. Geride bıraktığımız birkaç günde en az dört kişi öldü, yangınlar yerleşim yerlerini tehdit ediyor. Antalya’nın Manavgat ilçesi yangın tehlikesinden en fazla etkilenen yerleşim yeri oldu. Türkiye’nin Akdeniz ve Ege kıyılarında kurak yaz aylarında orman yangınları yaygındır. Daha önceki yangınlar genellikle sabotajlarla
Marmara Denizi, 11 bin kilometrekarelik yüzölçümüyle Ortadoğu için önemli bir iç deniz durumundadır. Yirmi iki bin yıl önce yaşanan son buzul maksimumu sonrasında küresel sıcakların artmasıyla açılan boğazlarla hem Karadeniz’e hem de Ege Denizi’ne bağlanan Marmara Denizi, iki farklı denizin su kalitesi özelliklerinin karıştığı yer olması nedeniyle de eşsiz bir ekosistem olarak kabul edilir. Bugünlerde
Amerika Birleşik Devletleri ve Çin, iklim değişikliğiyle mücadelede hem birlikte çalışma hem de diğer ülkelerle iş birliği yapma noktasında kararlı olduklarını söylüyorlar. Her iki ülke de emisyonları azaltmaya yönelik olarak yapacakları konusunda geçtiğimiz hafta anlaştılar. Hatta ABD Başkanı Joe Biden, bu hafta Çin’in dört gözle beklediğini söylediği sanal bir iklim zirvesi düzenliyor. İklimsel olayların da
Paris Anlaşması, 2016 yılından beri yürürlükte. Tarihin en büyük katılımıyla imzalanan Paris İklim Anlaşması, küresel sıcaklık artışını 2100 yılının sonuna kadar sanayi öncesi seviyelerin 1,5 santigrat derece üstü ile sınırlamayı hedefliyor. Türkiye, Paris Anlaşması’na taraf olmamakla birlikte, niyet edilen ulusal katkı beyanını 30 Eylül 2015 tarihinde sözleşme sekretaryasına sunmuştu. Türkiye’nin ulusal katkı beyanına göre, Türkiye’de
Bugün dünyadaki tüm ülkeler Kovid-19 salgını nedeniyle akciğer enfeksiyonu ve buna bağlı ölümlerle mücadele ediyor. Dünyanın birçok ülkesi salgın nedeniyle yangın yerine dönmüş durumda. Vaka sayıları neredeyse 40 milyonu aştı. Salgın nedeniyle ölenlerin sayısı ise 1 milyonun üzerine çıktı. Kuzey ve Güney Amerika’daki ülkeler de salgın nedeniyle gündemden düşmüyor. Brezilya’da ölenlerin sayısı oldukça yüksek, ülke
Sıkça duyuyoruz; ‘yerli ve milli’. İlkokuldayken hatırlıyorum, yerli malları haftası olurdu. Hatta tekerlemesi de vardı: “yerli malı kullanmalı, odur yurdumun malı.” Günümüzde de hem ‘yerli malı haftası’ hem de sorunları yerelde çözme refleksi devam ediyor.Türkiye, özellikle 1980’lerden bu yana, giderek uluslararası piyasaların parçası oldu. Hatta yerli ve milliyi savunanlar dahi, bazı ‘marka ürünleri’ yaşamlarının demirbaşı
- 1
- 2