Cengiz Holding’in Kanadalı Liberty Gold firmasından satın aldığı Halilağa Bakır Madeni Projesi’nin oksijen cenneti Kaz Dağları açısından felaket olacağını anlatmak ve engellemek için yıllardır süren bir mücadele sözkonusu. Tam da Akbelen’de ağaçların kesilmesini önlemek için direniş sürerken, Kaz Dağları’nda da Türkiye’nin yakından tanıdığı şirket, DSİ eliyle ağaç kesimine ve şantiye inşaatına başladı bile. Hem de
Yoğun seçim gündemi ile gerilerde kaldı ancak bu haftanın önemi konularından biri de biyoçeşitlilik, çünkü 22 Mayıs “Dünya Biyoçeşitlilik Günü” idi. Çeşitlilik hayatın tuzu biberiyse, o zaman biyolojik çeşitlilik yaşadığımız gezegendeki ekosistemleri gerçekten baharatlı yapıyor, yaşanabilir hale getiriyor. Biyoçeşitlilik, yalnızca bilim insanlarının değil, aynı zamanda dünya çapındaki politika yapıcıların da büyüyen bir ilgi konusu ve
2030 yılında Türkiye’de beklenen nüfus artışıyla buğday ihtiyacı 558 bin ton olacak. Bu buğdayı üretmek için 1,8 milyon dekar tarım arazisi gerekiyor ancak tarım arazileri hızla yok oluyor. 1992 yılından bu yana 38 milyon dekar tarım arazisi kayboldu. Hayvanları besleyebilecek meralar bitmek üzere. 1920 yılında Türkiye’nin yüzde 50’sine yakını meraydı, bugün yüzde 19’u mera, bu
Dünyada tanımlanmış yaklaşık 11 bin kuş türünden 1.480’i küçük ve azalan popülasyon büyüklüğüne sahip oldukları için küresel ölçekte tehlike altında. Bu türlerin 223’ü ise kritik düzeyde tehlike statüsünde; yani, yok olma sınırında. Bu şekilde sınırda olan türlere odaklanmak ve bu türlerin yok olmasını önleyecek tedbirler için çaba harcamak içinde olduğumuz kriz çağında önceliklerimiz arasında olmalı.
Geçtiğimiz günlerde TEMA Vakfı’nın paylaştığı bir bilgi dikkatimi çekti: “Yeşil Yol Projesi’nin İptal Kararı Kaldırıldı!” Karadeniz Bölgesi’nde, 9 ilin yaylalarını birbirine bağlayarak yaşam alanlarına zarar verecek olan yaklaşık 2.600 kilometre uzunluğundaki “Yeşil Yol” projesi ilk olarak 2011 yılında hazırlanan Çevre Düzeni Planı içerisinde yer almış, TEMA Vakfının açtığı dava neticesinde Danıştay “kesin hüküm” niteliğinde bir
Arazi kullanımına bağlı habitat kayıplarından istilacı türlere kadar, bilim insanları biyoçeşitlilik kaybının itici güçlerini net bir şekilde dile getiriyorlar. Artık tüm ülkelerin bu tehdit ile mücadele etmek için topluca hareket etmesi gerekiyor. Dünyadaki vahşi yaşam popülasyonları 1970’lerden bu yana üçte ikiden fazla azaldı ve ne yazık ki bu düşüşün yavaşladığına dair hiçbir işaret yok. Biyoçeşitlilik
Marmaris’te çıkan orman yangının ardından muhalefetten yükselen eleştirilere sert yanıt veren MHP Lideri Devlet Bahçeli kürsüsünden CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na seslenmiş, “Sen orman yangınlarını nereden bileceksin” demişti. CHP lideri Kılıçdaroğlu ise Birleşmiş Milletlerin yayınlarında Akdeniz havzasında gün geçtikçe daha fazla yangınların olacağını yazdığını söylemiş, Bahçeli’ye “Orman yangınlarının olacağını bütün dünya biliyor” diyerek yanıt vermişti. Daha
5 Mart’ta yayımlanan Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelikte değişiklik yapan düzenleme, zeytinlik alanlarından sonra korunması gereken alanların da yapılaşmaya açılacağı eleştirilerine neden oldu. Değişikliğin ardından muhalefet partileri yürütmenin durdurulması için Danıştay’a başvuracağını söylerken Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı 6 Mart’ta yayınladığı açıklama ile iddiaların asılsız olduğunu, yönetmeliğin
Anadolu gibi doğal zenginliğin yüksek olduğu bir yerde, kendi doğamıza o kadar yabancıyız ki, tarihte yaptığımız yanlışları tekrar edip duruyoruz. Bu durumun örnekleri basına geçmişte yansıyordu, bugün de yansımaya devam ediyor. Mesela, 2016 yılında basında “yaban hayatı için göle su taşıdılar” başlıklı bir haber çıkmıştı. “Bekilli Belediyesi, yaban hayatının korunması için önemli bir çalışmaya imza
Bu yazıya bir soruyla başlamak yerinde olacak: “Biyoçeşitlilik ekonomiye ne kadar katkıda bulunur?” Ekologlar ve ekonomistler yıllardır bu tür sorulara cevap arıyorlar.[1] Özellikle gelişmekte olan ülkelerin hükümetleri farklı bakış açılarıyla cevaplarını ortaya koyuyorlar. Başarılı oluyorlar mı? Benim cevabım hayır; çünkü geride bıraktığımız iki yıla damgasını vuran çevresel felaketler ve Kovid-19 salgınıydı. Tüm bunların altında yatan
- 1
- 2