Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 7 Ağustos’ta Büyükelçiler Konferansındaki konuşmasında Cumhuriyetin 100’üncü yılına girerken Ankara’nın vizyonunu “Türkiye’yi sistem kurucu aktörlerden biri haline getirmek olarak” duyurdu. Keşke Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün engellemelere karşı ikinci yüzyılına girmesinin önemini biraz daha vurgulasaydı ama ifadesinin daha açık hali şöyle: “Ülkemizin tam bağımsız, gerektiğinde oyun kuran gerektiğinde oyun bozan bir aktör olması için yılmadan çaba göstereceğiz.”
Şöyle açabiliriz:
Fidan’ın konuşmasında en önemli bölümlerden birisi de Avrupa Birliğine (AB) sitem dolu seslenişiydi.
AB’nin Türkiye’yi Balkan coğrafyasından dahi dışlama tartışmasına dikkat çekip eleştiren Fidan şunları söyledi:
“Moldova ve Ukrayna’nın AB ve NATO üyeliklerinin konuşulduğu bir ortamda Türkiye’nin AB üyelik sürecinin akamete uğratılmış olması stratejik körlüktür. Yeni dönemde Türkiye-AB ilişkilerine vizyoner bir bakışla yaklaşılması ve sürecin tam üyelik perspektifiyle canlandırılması önem arz etmektedir. Türkiye’siz AB gerçek aktör olamaz. Sürecin tam üyelikle canlandırılması önemli.”
Fidan siteminde haklı ama eksik. AB’nin Türkiye’nin üyeliği ile önemli bir stratejik kaldıraç gücüne sahip olacağı açık. Öte yandan AB sadece jeopolitik önceliğe sahip bir uluslarüstü kuruluş değil; örneğin NATO gibi bir uluslararası güvenlik kuruluşu değil. AB asıl olarak siyasi ve ekonomik birliği esas alan uluslarüstü bir kuruluş. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmasından başlayarak, yargı bağımsızlığı, çoğulcu demokrasi ve insan hakları sorunları var Türkiye’nin önünde.
Fidan da sorunun sadece stratejiyle ilgili olmadığını gayet iyi biliyor.
Bir de şu var: AB’nin küresel bir oyuncu olması bizi neden bu kadar çok ilgilendiriyor?
Yanıtı açık bence. Ama önce şu iki saptamayı yapalım:
Buradan yola çıkarak şunu söyleyebiliriz: AB’nin küresel bir oyuncu olmasında Türkiye’nin çıkarı vardır.
Fidan söylemediği için eksik görünen yönü, Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları karnesini, evet AB’den önce biz Türk vatandaşlarının iyiliği için düzeltmesi gereğidir. Oyun kurma kapasitesini geliştirmeye mevcut oyun kurallarını kabul ederek başlamak mantıklı olur.
2003-2004 yıllarında TBMM’de AK Parti-CHP işbirliğiyle atılan reform adımlarıyla AİHM kararlarına uyumu Anayasa maddesi haline getiren Türkiye’nin kararları uygulamaya başlaması bir dönüm noktası olabilir örneğin.
Türkiye’nin yerden göğe kadar haklı olduğu konu ise 2004 yılında Kıbrıs konusunda Brüksel tarafından sırtından hançerlenmiş olması; Kıbrıs Türk toplumunun BM Planını kabul etmiş olmasına rağmen, Rum tarafının -istekleri dışında- Türkleri de temsilen Üye alınmasıdır.
Bugün de Türkiye-AB ilişkileri Kıbrıs konusunda kilitlenecek gibi görünüyor, son gelişmeleri Yusuf Kanlı’nın bu bağlantıdaki yazısından okuyabilirsiniz.
Türkiye kendi coğrafyasına oyun bozma kapasitesini Suriye’den Libya’ya, Doğu Akdeniz’den Azerbaycan’a dek stratejik önemi bulunan sahalarda gösterdi son birkaç yıl içinde. Bölgesel oyun kurma, ya da kurucu aktör olma kapasitesini Rusya-Ukrayna konusunda gösteriyor.
Bunun bir adım ötesine geçmek, küresel düzeyde oyun kurucu aktörler arasında girmek için hem ekonomik hem de siyasi gücünü arttırması gerekiyor ve AB ile ilişkiler de bu işin vazgeçilmez parçası.
Fidan aslında onu söylüyor.
Bir son not: Fidan’ın konuşması ardından Büyükelçiler konferansında düzenlenen ilk panele Fidan’ın ev sahipliğinde şu bakanlar katıldı: Hazine ve maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır, Enerji Bakanı Alparslan Albayrak ve Ticaret Bakanı Ömer Bolat. Bu oturum dahi Türk dış politikasının önümüzdeki dönem öncelikleri konusunda bir fikir veriyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 28 Şubat davasında ceza alan ve aralarında Çevik Bir, Çetin Doğan…
Genellikle ülkeler arasında imzalanan mutabakat muhtıralarına şüphe ile bakıyorum. Zira, genellikle niyet beyanının birazcık ötesinde…
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş-başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da aralarında bulunduğu 108…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 15 Mayıs’ta TBMM’de Hamas’ın Gazze’de “Anadolu’nun ileri hat savunmasını” yaptığını söylemesinden birkaç…
Yargıtay’ın toplam 324 üyesinden 193’ünün oyları ile Ömer Kerkez 2028 yılına kadar dört yıl görev…
“Faşizm konuşmaya engel olmaz, söylemeye mecbur tutar” sözü Fransız filozof Roland Barthes’a ait. Artık mecburiyetten…