MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 25 Eylül’de sosyal medya hesabında yaptığı uzunca açıklamayla önceki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya sahip çıkması şimdilik yalnızca siyaset sahnesinde yankı buldu. Ancak buzdağının suyun üstündeki ucu niteliğindeki bu çıkışın devlet yapısı içinde, özellikle İçişleri ve Adalet kademelerinde yankılanıp yankılanması ihtimali var. Bahçeli’nin çıkışının zamanlama bakımından Ayhan Bora Kaplan soruşturması ve Sinan Ateş cinayeti soruşturmasındaki gelişmelerle bağlantısı dikkat çekici.
Önce siyasi boyutuna bakalım
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın seçimler ardından İçişleri Bakanlığından alsa da TBMM İçişleri Komisyon Başkanlığı gibi -icra yetkisi olmasa da- önemli bir makama uygun bulduğu Soylu, bir süredir yeniden alevlenen eleştiri oklarının hedefindeydi. Ancak bu eleştirilere Soylu’nun Erdoğan’a ateş püsküren muhalefetinden sonra 2012’de girdiği ve yıllardır hizmet ettiği AK Parti’den bir savunma veya sahiplenme çıkışı gelmiyordu.
Aslında 25 Eylül’e dek MHP’den de gelmemesi siyaset kulisinde acaba Bahçeli’nin Soylu’ya kefil olmaktan vaz mı geçtiği yorumlarına neden olmuştu.
Bahçeli’nin bu Soylu’ya üçüncü arka çıkışı. Önce 2019 yılında Soylu ve dönemin Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ü, hem de AK Parti içinden gelen eleştirilere karşı savunmuştu. (Gerçi 2021’de Soylu ve Gül tartışınca koltuğunu kaybeden Gül olacaktı. İkincisi, 2020’de Kovit-19 salgını sırasında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya kızıp istifa eden Soylu’ya AK Partililerden önce sahip çıkması ve (damadı Berat Albayrak Bakanlığı bıraktığında geri çağırmayan Erdoğan’ın Soylu’dan kalmasını istemesiydi. Üçüncüsü bu oldu.
Yerlikaya kovana çomak mı soktu?
Eleştirilerin alevlenmesinin bir kaynağı var elbet ama bu kaynak ne Bahçeli’nin lanetlediği bir takım medya ne de kendi derdi başından aşkın muhalefet.
Erdoğan’ın yeni İçişleri Bakanı tercihi olan -önceki İstanbul Valisi- Ali Yerlikaya iş başına geldikten sonra Bakanlıkta “Soylu’nun ekibinden” olduğu öne sürülen polis müdürü, vali ve kaymakamları değiştirmeye başladı. Soylu eleştirilerini onlar da alevlendirmedi. Soylu ağırlığı PKK ile mücadeleye veriyordu ama PKK ile mücadele hem Suriye iç savaşı hem de MİT ve TSK işbirliğiyle daha çok Irak ve Suriye’de yürümeye başlamıştı. Yerlikaya PKK ile mücadelede içe yöneldi, bir yandan da yasadışı göç, uyuşturucu kaçakçılığı ve haraç almaya dayalı çetelere yöneldi. İstanbul uluslararası mafya örgütlerinin arı kovanına dönmüştü, medya ve muhalefetin diline düşmüştü, kendisi de İstanbul Valiliği yaptığı için bu durumu yakından görüyordu.
Yerlikaya anlaşılan arı kovanına çomak sokmuştu. Ama tartışmalar “Şimdiye dek neden yapılmamış?” sorusu dışında henüz Soylu’ya uzanmıyordu.
Tartışma nasıl Soylu’ya geldi?
Soylu’nun adı, operasyonlar son yıllarda Ankara’yı haraca kesen çete liderlerinden Ayhan Bora Kaplan’ın 7 Eylül’de, İçişleri açıklamasına göre yurtdışına kaçmak isterken Esenboğa Havalimanı girişinde yakalanmasıyla anılır oldu. Soylu, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi gecesi -o zamanki Çalışma Bakanı sıfatıyla- TRT Genel Müdürlüğü önünde toplanmaya çağırdığı öne sürülen Kaplan çetesi mensuplarıyla bağını yazanlara suç duyurusunda bulunacağını ilan etti. Henüz suç duyurusunda bulunmasa da Bahçeli’nin desteği ardından bulunabilir belki de.
Ama iş orada da kalmadı. Ankara Başsavcılığı sırasında maddi çıkar karşılığı Kaplan çetesinin suç isnatlarının üstünün örtülmesini sağladığı iddiasıyla Yargıtay Üyesi Yüksel Kocaman suçlandı. Kocaman bu iddiayı ortaya atanlar hakkında suç duyurusunda bulundu, haberlere erişim yasağı getirtti. (Bana tuhaf gelen neden şimdiye kadar bazı kişilerin bazı işleri maddi çıkar değil başka bağlantı ve beklentilerle yapmış olacağının üzerinde durulmadığıdır.)
Bora Kaplan’dan Sinan Ateş’e
İşlerin 18 Eylül haftasında başka türlü seyretmeye başladığı anlaşılıyor.
Gazeteci Alican Uludağ 19 Eylül’de Sinan Ateş cinayeti soruşturması savcısının yine değiştiğini ve ilk savcı Ayhan Ay’ın yeniden göreve getirildiğini yazdı. Ay, Ülkü Ocakları önceki Başkanı Sinan Ateş’in 30 Aralık 2022’da Ankara’da öldürülmesi ardından MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’a ait evde yakalanıp serbest bırakılan Tolga Demirbaş’ı yeniden tutuklamak istemesi ardından görevden alınmıştı.
Gazeteci Tolga Şardan -tam gün vermeden- o hafta içinde Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca’nın Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç’le görüştüğünü yazdı. “Nezaket ziyareti” olarak tanımlanan görüşmede soruşturma dosyaları ele alınmıştı. Üstelik maddi çıkar iddiaları üzerine, soruşturma Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e bağlı olan Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ilgi alanına da uzanmıştı.
23 Eylül’de “Kaplan örgütü” yöneticisi olduğu öne sürülen M.A. da yakalandı ve tutuklu sayısı 18’e yükseldi. Kaplan konuşmaya mı başlamıştı? Ve yeraltı dünyasında iki vaka arasında bir bağ mı kurulmuştu?
Bahçeli’nin çıkışı: bir taşla kaç kuş?
Arka plandaki manzara buyken MHP lideri Bahçeli 25 Eylül’de Soylu’nun adının “adli bir vaka” imasıyla kast ettiği Kaplan çetesi soruşturmasına sert tepki gösterip Soylu’ya “vefa ve siyasi ahlakın” gereği diyerek sahip çıktı. Soylu da Bahçeli’ye “Büyüğüm” hitabıyla “Allah başımızdan eksik etmesin” duasıyla teşekkür etti.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Bahçeli’nin çıkışının Kaplan soruşturmasının daha fazla ilerlemesine müdahale olduğunu, hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yargıya müdahale etmeye davet anlamına geldiğini söyledi.
Kaplan soruşturmasının sonuna kadar götürülüp götürülmeyeceği, Ateş dosyasının yeniden kendi akışına bırakılıp bırakılmayacağı önümüzdeki günlerde haftalarda ortaya çıkar.
Bahçeli’nin yargı ve emniyette geçen hafta yaşanan gelişmeler ardından gelen Soylu’ya desteğinin aynı zamanda yargı ve emniyete bir açık mektup niteliği taşıyıp taşımadığı da o zaman görülecek.