Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 9 Ekim’deki kabine toplantısına ara vererek iki önemli görüşme yaptı. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Cumhurbaşkanı Izak Herzog’la Hamas’ın 7 Ekim İsrail’e saldırısı ve sonrasında İsrail’in Gazze’ye başlattığı operasyon üzerine konuştu. Her ikisine de sivil ölümlerden duyduğu üzüntüyü aktardı.
Görüşmelerin ardından yapılan açıklamada Erdoğan’ın ilk defa Filistinli militanların İsrail’deki sivillere saldırmasını da kınamasına da tanık olduk. Tam cümlesi şöyle: “İsrail’den Filistin topraklarına yönelik bombardımanlarını, Filistinlilerden de İsrail’deki sivil yerleşimlere yönelik tacizlerini durdurmalarını istiyoruz.”
Erdoğan “taraflar talep ederse” esir takası dahil arabuluculuğa hazır olduğunu da söyledi.
Diğer deyişle, Türkiye, İsrail’e eğer istiyorsa zamanında çok eleştirilen Hamas ile ilişkilerini Gazze’de tutulan İsrailli esirleri kurtarmak için kullanmaya hazır olduğunu söylüyor.
Hamas’ın halen aralarında yüksek rütbeli subayların da bulunduğu 150 kadar İsrail vatandaşını kaçırıp İsrail saldırılarına karşı canlı kalkan olarak kullanmak amacıyla Gazze’nin değişik noktalarına yerleştirdiği bildiriliyor.
İsrail’e takas teklifi
Hamas lideri İsmail Haniye’nin sürgünde yaşadığı Katar da kadın ve çocuk esirlerin takası için devreye girmeye hazır olduğunu duyurmuş. İsrail’i “büyük bir saldırı” istihbaratıyla uyardığını, ama dinletemediğini söyleyen Mısır da Hamas’la irtibat içinde. Nitekim Erdoğan bu görüşmelerden sonra Mısır Cumhurbaşkanı Abdül Fettah Sisi, Katar Emiri Şeyh Temim, Lübnan Başbakanı Necip Mikati ve Malezya Başbakanı Enver İbrahim’i de aramış.
Aslına bakarsanız Dışişleri Bakanı Hakan Fidan daha 7 Ekim’den itibaren bu amaçla görüşmeler yürütüyor. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken saldırı sonrası ilk görüştüğü karşıtları arasında yer alan Fidan ile “esirlerin kurtarılması” konusunu da görüştüğünü duyurdu; Blinken “İsrail’in kendini savunma ve rehineleri kurtarma” hakkının bulunduğunu vurgulamış.
İsrail’e tanınan bu “hak” (ABD’nin desteğiyle) güç kullanmasını da içeriyor, esir takasını da. Ama koltuğu sallantıdaki İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bir de Hamas saldırısından dolayı 2 milyon küsur nüfusuyla Gazze’yi toptan cezalandırırken İsrailli rehinelerin öldürülmesini göze alır mı?
Türkiye’nin kendini savunma hakkı
Ve Hamas, siyasi rakibi Fetih lideri Abbas’ı dinler mi? Yine de daha fazla sivilin öldürülmemesi ve savaşın bütün Ortadoğu’ya sıçramaması için her tür siyasi yolu denemek gerekiyor.
Erdoğan’ın İsrail’e esir takası dahil Hamas ile arabuluculuk önerdikten sonra yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında Türkiye’nin de kendini savunma hakkına geniş yer ayırdı. “Tüm isimleri ve uzantılarıyla PKK’yı tamamen ortadan kaldırana kadar sınır ötesi harekatlarını devam ettirmek Türkiye’nin meşru hakkıdır” diyen Cumhurbaşkanının bunun ABD’nin engellemelerine rağmen yapılacağını da söyledi.
PKK’nın üstlendiği 1 Ekim Ankara saldırısı ardından Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki PKK mevzilerine yürüttüğü son harekâtta da “en büyük sorunu DEAŞ bahanesiyle terör örgütüne destek veren müttefikimizle yaşadık” – diyerek doğrudan ABD’yi hedef alan Erdoğan buna rağmen operasyonlara devam edileceğini söyledi.
ABD’ye PKK resti
Erdoğan “Sınırlarımızda ne tek bir teröristin barınmasına ne de bir terör koridoru kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz” diye devam etti Erdoğan; “Esasen müttefiklerimiz bunun sözünü bize verdiler, ancak bu sözlerini tutmadılar. Terör örgütünün ismini değiştirmeleri sadece kendilerini kandırmaları anlamına gelmiyor, başkalarını da kandırıyorlar. PKK’ya SDG demekle, Amerika’ya Birleşik Devletler, Büyük Britanya’ya Birleşik Krallık demekle bir şey değişmiyor”.
“Yıllardır bölgedeki terör örgütleriyle yakın ilişki içinde olan diğer güçlere bir çağrı” yapan Erdoğan, 5 Ekim’de bir Türk SİHA’sının ABD tarafından kasten düşürülmesini ima ederek; “yapacağımız harekâtlarda zarar görmemeleri için bölgedeki askeri ve istihbarı unsurlarını teröristlerden uzak tutmalarını istiyoruz” dedi. Erdoğan, bu hadiseye hükümetin gerekli sert tepkiyi vermemesi eleştirilerine atfen de “Hiç şüphe yok ki bu olay millî hafızamıza kayıt edilmiştir ve vakti, saati geldiğinde gereği muhakkak” yapılacağını söyledi.
İsrail’e yapılan Hamas saldırısının Türkiye’nin PKK ile mücadelesine ne gibi etkileri olduğunu zaman içinde göreceğiz. Ama bu saldırının İran’ın Orta Doğu’daki etkisine yansımalarını görmek için fazla beklemeyeceğiz sanırım.