“Yerel seçimlerde ittifak yapmayacağız. Çünkü ittifak kelimesi çok yoruldu. El birliği ile o kelimeyi bayağı yıprattık. İttifak kelimesi artık çok olumlu çağrışım yapmıyor seçmenin kulağında.” CHP’nin yeni lideri Özgür Özel 23 Kasım akşamı Sözcü TV’de Uğur Dündar’ın 31 Mart yerel seçimlerinde ittifak olup olmayacağı sorusunu böyle yanıtladı.
Özel şöyle devam etti: Ben ‘iş birliği’ kelimesini kullanmayı tercih ediyorum. Seçim bölgelerine özel iş birlikleri yapılabilir. Bu iş birliğinde mümkünse iki parti ama özel bir gereklilik varsa belki bazen üçe çıkabilir ama genelde iki partinin iş birliğinin, güç birliğinin doğru olacağını düşünüyorum.”
Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yermiş.
Ama ittifaklardan ağzı yanan sadece CHP değil, AK Parti de aynı durumda. Biraz yakından bakalım.
2018 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde AK Parti ve MHP’nin Cumhur İttifakı ilanından sonra CHP ve İYİ Parti de yanlarına Saadet ve Demokrat Parti’yi alarak Millet İttifakını ilan etmişti. 2019 yerel seçimlerinde CHP’nin Ankara ve İstanbul dahil 11 büyükşehir belediye başkanlığını almasında bu ittifakın yararı görüldü.
Cumhur İttifakı devam ettiği müddetçe Millet İttifakının da devamı mantıklı görünüyordu. Dahası, özellikle CHP ve önceki lideri Kemal Kılıçdaroğlu açısından ittifak siyaseti Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı devirmenin tek yolu olarak görülüyordu; CHP yüzde 25 civarındaki oy potansiyeliyle yüzde 50+1 barajını aşamazdı. Olabilecek en geniş tabanlı ittifakı kurma niyetiyle Altılı Masa böyle doğdu.
Ancak ittifak siyasetinin raydan çıkarak geldiği aşama, Kılıçdaroğlu’nun Deva, Gelecek, Saadet ve DP’ye parti kurullarından önceden aldığı yetkiye dayanarak CHP kontenjanından 39 milletvekili vermesi ve Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ ile parti kurullarının da sonradan öğrendiği protokolü imzalaması oldu.
Son CHP Kurultayında Kılıçdaroğlu’nun kaybetmesinde seçim yenilgisinden de çok bu iki konu rol oynadı.
Kılıçdaroğlu-Özdağ protokolü artık gizli değil; Özdağ açıkladı. Özdağ’a biri İçişleri Bakanlığı olmak üzere üç bakanlık, üst bürokraside söz hakkı ve HDP’li belediye başkanlarının yerine kayyum atanması sözü verilmesi ne Millet İttifakı liderleri ne de CHP seçmeninin içine sindireceği bir anlaşmaydı. (Burada Özdağ’ın bir suçu yok; ayağına gelen fırsatı kullanmış görünüyor.) Kılıçdaroğlu’nun bu işi CHP’de resmi görevi de olmayan şahsi danışmanıyla kotarması, bugün Özel’in CHP’yi “Atanmışlarla değil seçilmişlerle” yöneteceği sözünün gerekçesi.
Seçim yenilgisiyle fiilen dağılan Altılı Masayla ülke genelinde ittifak kurmanın zaten pek bir mantığı görünmüyor. Özel’in özellikle -son haftalarda parti-içi krizlerle boğuşan- Akşener ile işbirliğini önemsediği görülüyor. Ancak Özel’in sözlerinden bu işbirliğinin hayata geçse dahi de her yerde İYİ Partiyle olmayabileceğini anlıyoruz. Yerel düzeyde sürprizlere hazır olmakta fayda var.
Tabii AK Parti’nin de Erdoğan’ın da bu konuda tuzu kuru. İttifak siyaseti sayesinde, MHP’nin ve son iki ayda adeta kapı kapı dolaşarak toplanan oyların desteğiyle Erdoğan hâlâ Cumhurbaşkanı, AK Parti de hâlâ iktidarda. Erdoğan’ın yüzde 50+1 konusunu açmasında Anayasa değişikliği yoluyla yeniden cumhurbaşkanlığına adaylığını koyma niyetiyle beraber -herkes sadece MHP diye algıladı ama daha çok- bu çok ortaklı ittifak zorunluluğunu bir daha yaşamak istememesinin payı vardı. Nitekim MHP lideri Devlet Bahçeli de bu çoklu ittifak görüntüsünden rahatsızlığını -isim vermeden- Sinan Oğan ile aynı zeminde görünmekten rahatsızlığını dile getirdi.
DW Türkçe Yayın Servisi, AK Parti bünyesinde Yeniden Refah, DSP ve HüdaPar ile aynı ittifak içinde bulunmaktan rahatsızlık olduğunu iddia etti.
Erdoğan ve Bahçeli 2017’deki Anayasa halkoylamasında yüzde 50+1 sistemini Türk siyasetinde bir devrim olarak tanıtmışlardı. En önemli gerekçe de koalisyonlar döneminin son bulması olarak öne sürüldü.
Oysa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin taşıyıcı sütunlarından olan yüzde 50+1 sistemi yozlaşmaya koalisyonlardan daha açık olan ittifaklar sistemine yol açtı. Koalisyonlarda hiç değilse partiler arasında bir protokol, bir görev dağılımı, parlamentolara sunulmuş ortak bir hükümet programı oluyor; siyasi saydamlık daha fazla. Karar alma süreçlerini hızlandırmanın başka yolları bulunacakken yüzde 50+1 eşiği üzerinden ittifak siyasetlerine yol verilmesi sistemin denge ve denetleme mekanizmalarını dağıttı, yargıyı siyasi etkilere daha açık hale getirdi.
Özel haklı: siyasetçiler “el birliği ile” ittifak sözcüğünü yordu. Ama yanlışlık sadece sözcüğün içinin, tıpkı “barış” sözcüğü gibi, “diyalog” sözcüğü gibi içinin boşalmasında değildi Erdoğan da -getirme sorumluluğu kendisine ait olduğu halde- yüzde 50+1 sisteminin yol açtığı tıkanmanın partileri “yanlış yollara sevk ettiği” konusunda haklı.
O nedenle partilerin yerel seçimlerde ittifak sözcüğünden uzak duracak gibi görünüyor.
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın üç MHP milletvekilinin istifasının istendiğini, istifa…
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın beraberindeki heyet ile birlikte CHP Genel Merkezi'ne gitti,…
Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve İngiltere dışişleri bakanları Polonya Dışişleri Bakanının ev sahipliğinde 19 Kasım’da…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yeni bir nükleer doktrin imzalamasıyla ilgili…